Çözüm farkı yaratan enflasyon

A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Küresel sistemik kriz, Ağustos 2007 öncesinde bağımsızmış gibi davranan, piyasa ve makro-ekonomi güçlerini birbirlerine yakınlaştırdı. Karşılık etkileşimleri arttı. Bazen piyasanın makro-ekonomilere patronluk ettiğine de tanık olduk. Lehman'ın batışı dünyaya batamayacak kadar büyükleri, denetim dışında kalmış finans sistemini, gölge bankacılığı, küresel dengesizlikleri, yönetimlerdeki asil vekil paradoksunu, yüksek CEO primlerini, sorunlu yüksek riskli ipoteğe finansman sistemini, kuruyan kredi kanallarını öğretti. O günlerde hedef; acil serviste acil müdahale bekleyen hasta gibi; soluyabilmek, kalp atış hızını normale dönmek, kan kaybı durmak kadar yaşamsal adımlar gerektirmişti. Likiditeyi rahatlatıldı, kuruyan kredi kanallarına su verildi.

Kanserleşen küresel sistemik kriz

Kapitalizm, kendi sonunu hazırlayan sürekli büyüme olgusunu yenemeyerek, bu günlere gelmedi mi? Bu kontrolsuzluğu yaşarken de;

1 . Gelir dengesi bozulmadı mı?

2. Çevre kirliliği, büyüme hızının misli misli hızla artmadı mı?

3. Küresel ısınma yerleşmedi mi?

4. Her krizin çözümü sonrakine sorunlar taşımadı mı?

Tüm bunlar, kanser hücrelerinin kontrolden çıkmış artışları gibi gelişmiyor mu?

Krizde çözüm için adım adım ilerlerken, başlangıç noktasından oldukça farklı bir yerdeyiz. Avrupa, krizin başlarında, çözüm sürecinin merkezinde yer alırken; bankacılık sistemi, enflasyon, büyüme, borç stoku gibi sorunlarıyla yüzleştikçe; o çözüm merkezi gitti ve sorun merkezi geldi. İkinci dibe bu gerçekler ışığında ulaşmadık mı? Son günlerde herkesin en çok takıldığı nokta, Euro Bölgesi'ndeki sorunların likidite çözümlerini kadük bırakmasıdır. Euro'nun sorunlarının üstünü örten herşey tek tek açılıyor. Bu sorunlar;

1) Yüksek borçluluk düzeyi,

2) Ev fiyatlarındaki patlama

3) Katı işgücü piyasası

olarak gelişmişti.

Sadece borçlar meselesini çözmek yetmez

Toplam borçların GSYIH içindeki payını düşürmek, sorunlu Avrupa ülkelerinde yine bir işe yaramayacak. Corsetti ve Pesaran pergelin sabit ucunu Almanya koyup, hareketli ucunu da Euro Bölgesi'nin diğer ülkelerinde gezdirdiklerinde; kümülatif faiz oranlarının, kümülatif enflasyonun Almanya'dan sapan miktarlarıyla aynı ölçüde hareket ettiklerine ulaştılar. (%90 korelasyon) 1999-2011 döneminde paraları değerlenen Almanya dışında kalan Avrupalı ülkeler, maliyet enflasyonu biriktirtirdiler. Euro geçen yıllar içinde; işçilik ücretleri, proje finansman maliyetleri, kamu borç faizleri arasındaki farkları enflasyon farkına dönüştürdü. Topluluk, en güçlü ekonomi Almanya ile aralarında şu enflasyon farklarını biriktirdi: Yunanistan ile %21, İspanya ile %16, İrlanda ile %14, İspanya ile %16, Portekiz ile %12 ve İtalya ile%8. 

Sadece borçluluk düzeyi ile çözüm beklemek yanıltıcı olmasa, 2012 bekleyişlerinde GSYIH'sına göre borçluluğu %213 olan Japonya'da ekonomi Avrupa'dan daha iyi beklentiler içinde olmazdı. Glass Steagel kanununu terk eden süpermarket bankacılığı, finansta denetimlerden uzak bölgeler yaratmış ve devleştirdiği sorunlarına likidite pompalamakla çözüm bulmayı ümit etmişti. Sonuç, ikinci dibe mahkümiyet olmuştu. Tek başına borçluluk düzeyine odaklanmak da çözüm üretemeyecek. Çocuğunu aynı mamayla besleyen anne, nasıl beslenmede hep bir şeyleri eksik bırakıyorsa, sadece borç çözümü de aynı yanılgıyı yaşıyor.

Tüm yazılarını göster