Çöp tahvillerdeki satışların piyasalara etkisi

Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Yılsonu yaklaşırken finansal piyasalarda kar realizasyonlarının yaşanması normaldir. Yılın ilk on ayında dünya borsalarının performansları oldukça iyiydi. Son günlerde çöp tahviller olarak da bilinen, yatırım yapılabilir seviyenin altında kredi notuna sahip olan yüksek riskli ve yüksek getirili şirketlerin tahvillerinde bir satış baskısı gözleniyor. Yüksek getirili şirket tahvillerinin oluşturduğu küresel endeksler bu yılın ağustos ayındaki seviyelerine geriledi. Bu endeksler şu aşamada grafiksel açıdan haziran sonundaki zayıf parametrelere sahipler. Kısacası, ağustosun gelişi haziran sonundan belliydi. Yukarıda, ‘‘Yılsonu yaklaşırken hisse senetlerinde biraz kar almak olağandır’’ ifadesini kullandım da, mevzu riskli şirket tahvilleri olunca kafalarda ister istemez soru işaretleri oluşuyor. Görünen o ki, önümüzdeki haftalarda piyasalarda yaşanacak muhtemel yükselişler yine satış fırsatı olarak değerlendirilecek. Kritik nokta, fiyatlardaki geri çekilmelerin yatırımcılar tarafından hangi noktada alım fırsatı olarak değerlendirileceğidir.

Kredi piyasalarındaki zayıflık önce büyük teknoloji şirketlerinin tahvillerinde başladı. Sonra riskli şirketlerin tahvillerinde satışlar yaşandı. Majör borsa endekslerine de satış gelince; 2013, 2014 ve 2015 dönemlerinde yaşananlar hatırlandı. Bu yıllarda, yüksek riskli şirket tahvillerindeki düşüşler hisse senetleri fiyatlarını etkilemişti. Riskli tahvillerde 2013 ve 2014 yıllarında yaşanan sert düşüş hareketlerini, küresel yatırımcılar hisse senetlerinde alım fırsatı olarak değerlendirdi. Gösterge S&P 500 endeksi, o yıllarda yükseliş hareketini sürdürdü. Riskli tahvillerde 2015’te yaşanan geri çekilmenin etkisi fazlaca hissedildi. İlk darbeden sonra, borsa endeksleri 1-1.5 yıl toparlanamadı. Tabii majör borsa endekslerinin bugün tarihi zirvelerinin birkaç adım gerisinde oldukları düşünülürse, tahvillerdeki satış hareketi çok önemsenmeyebilir. Trump ABD Başkanı olduğundan beri; S&P 500 endeksi yüzde 20, Dow Jones endeksi yüzde 28, Nasdaq endeksi yüzde 30 yükseldi. Son bir yılda hisse senetlerinden, gelişen ülkelerin para birimlerine kadar büyük alımlar gerçekleşti. Spekülatörler, gelişen ülke paralarında bugün hala ağırlıklı olarak alım pozisyonundalar. Piyasalarda her daim bir tetikleyici olur. Kredi piyasalarındaki satış devam ederse, spekülatörlerin gelişen ülke para birimlerinde kapatacağı çok pozisyon olabilir.

Türk Lirası 7 Eylül’den beri dolar karşısında yüzde 14 dolayında değer kaybetti. Amerikan faiz beklentilerinde geçen hafta yaşanan düşüş hareketinden bile TL yeteri kadar faydalanamadı. Bu hafta ABD 2 yıllık faiz beklentisinde yükseliş var. TL’nin bir şekilde güçlenmesi gerekiyor. Enflasyon beklentileri kötüleşiyor. İğneden ipliğe her şey zamlanıyor. Fiyat artışlarının sürmesi olasıdır. Bu ‘‘kur-enflasyon’’ sarmalından çıkmak elzemdir. Merkez Bankası geçen haftadan beri farklı politika araçlarıyla varlığını hissettiriyor. Siz, ‘‘TCMB faizi 25-50 baz puan artırsa ne fark eder’’ diyenlere bakmayın. Aynı kişiler birkaç hafta önce, ‘‘Baz etkisiyle enflasyon düşecek. Faiz inecek.’’ diyordu. Döviz kurları daha da giderse, faiz yükseltilir. Küresel yatırımcılar oluşan şartlara göre, bir Merkez Bankasının yapması gerekeni yapıp yapmayacağına bakar. İstemesek de faizi artırmak zorunda kalabiliriz. Siyasi ve ekonomik açıdan süreci iyi yönetelim. Yüksek getirili ve yüksek riskli tahvillerdeki satışa, gelişen ülke para birimlerinden toplu çıkışa zaten yapacak bir şey yok.

Tüm yazılarını göster