Çok da kısıtlayıcı değil

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

BDDK'nın son kararları bu sene için şifahi olarak zikredilen yüzde 25 kredi artış limitini yasal bir zemine oturtabilmek çabasının bir parçası olarak görülebilir. Bunu yaparken de bankaların kredi portföylerinin risklilik düzeyi kıstas olarak alınmaya çalışılmış. Ancak, konut kredilerine getirilen yüzde 25 ana para zorunluluğundan sonra BDDK kaynaklı bu ikinci raund önlemlerin ne kadar etkili olabileceği tartışmalı.

Tüketici kredilerinin toplam kredilerine oranı göreceli yüksek olan (yüzde 20'nin üzeri) veya konut ve taşıt dışındaki tüketici kredi portföyünün kalitesi daha zayıf olan (yüzde 8 ve üzeri karşılık ayırmış bulunan) bankalar bugünden sonra verecekleri konut ve taşıt dışındaki tüketici kredilerinde daha yüksek karşılık ayırmak durumunda kalacaklar. Ancak, sene sonuna kadar bu tip kredilerin 10 milyar TL kadar artacağını varsaysak bile, ayrılacak genel karşılık oranı toplamda 500 milyon TL'yi geçmeyecektir. Bu tip kredilerin kârlılıklarına kıyasla, bu karşılık miktarı çok da kısıtlayıcı değil doğrusu.

Diğer bir kısıtlayıcı tedbir ise bir yıldan uzun vadeli gene konut ve taşıt dışı tüketici kredilerine oldukça yüksek sermaye karşılığı getirilmiş olması. Bu tedbir bugünden sonra verilecek olan tüketici kredilerinin vadesini sınırlamakta etkili olabilir. Aksi takdirde, bankacılık önemli miktarda karşılık ayırmak zorunda kalacaktır. Gene 10 milyar TL örneğini ele alırsak, eğer bugünden sonra verilecek tüketici kredilerinin tamamının vadesinin 1-2 yıl arası olduğunu varsayarsak, bu sene sonuna kadar 15 milyar TL ek sermaye karşılığı anlamına gelir ki, bu da bankacılığın toplam sermaye rasyosunun yüzde 1.8 civarında düşmesine neden olur. Bu az bir oran değil, ve bankalar 12 ayın üzerinde tüketici kredisi vermekten ya imtina edecekler, veya bu kredilerin faizlerini artırmak zorunda kalacaklardır.

Tüm yazılarını göster