Çin'in ”kaldırılamaz ağırlığı”

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Deng reformlarından bu yana Çin muazzam başarılara imza attı. 1978-2004 arasında yılda ortalama yüzde 9.4 büyüyen Çin yüz milyonlarca insanını mutlak yoksulluk sınırı altında yaşar durumdan kurtardı. Çin'in büyüme hızı 2006 ve 2007 yıllarında daha da artarak yüzde 12'ye kadar yükseldi. Son 20 yılda dünyadaki en büyük yoksulluk azaltıcı hamle bu ve bu dönemde dünyada azalan yoksulluğun yüzde 75'i Çin'den geliyor: Çin'li ve Çin'siz dünya gelir dağılımı ölçümleri çok farklı sonuçlar veriyor. 1990-2000 arasında günde 1 dolara yaşayan Çinli sayısı 170 milyon azaldı. Ayrıca, bu dönemde Çin'in nüfusu 125 milyon arttı. Çin'in muazzam hızda büyümesi dünya ticareti, ekonomisi, doğrudan yabancı sermaye yatırımları, meta fiyatları, global rekabet konularında tabloyu çok değiştirdi.

Çin'in o kadar fazla enerji ve hammadde, doğal kaynak ihtiyacı var ki söz konusu iştah ABD'nin uykularını kaçırmaya başlayalı en az iki sene oluyor. Aslında Çin'le ilgili herşey büyük: 2007 sonunda 1528.249 milyar dolar olan döviz reservleri, eylül 2008 itibariyle 1906 milyar dolara ulaşmış. Dış ticaret hacmi ise 2006 sonunda 1760.39 milyar dolar seviyesindeyken dış ticaret açığı 177.48 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Sanayi üretimi 2008 sonu Eylül ayı verilerine göre bir önceki yıla oranla eylül ayında yüzde11.4, birikimli olarak da yüzde15.2 büyümüş. 2006 yılında nüfus 2005 yılı sonuna göre 38.2 milyon kişi artmış. 2008 yılı 2. çeyrekte bir önceki yıla göre yüzde 10.4, 3. çeyrekte ise  yüzde 9.9 büyümüş bulunuyor. Son 25 yılda sanayi ve hizmetler tarımın rolünü hızla daralttı. 10 yıl önce mobil telekomünikasyon şebekesi var mı yok mu belli olmayan Çin'de bugün 300 milyon cep telefonu kullanıcısı var. 100 milyon kişi internete erişebiliyor.

Çin'in enerji talebi gerçekte ne kadar? 1985 yılında Orta Asya'nın en büyük petrol ihracatçısı olan Çin 20 yıl sonra dünyanın ikinci büyük petrol ithalatçısı haline geldi ve petrol talebindeki artışın yüzde 31'i Çin yüzünden. Elektrik ve diğer doğal ve doğal olmayan kaynak talebi de çok fazla. Çin herşeyi talep ediyor: dünya demir cevheri, nikel ve bakır tüketiminde Çin'in payı 10 yılda iki misline çıktı ve önümüzdeki 10 yılda tekrar iki misline yükselmesi bekleniyor. Yarı resmi açıklamalara göre Çin önümüzdeki 20 yılda da ortalama yıllık yüzde 9 büyüyebilir. Çin'in 2050 yılında orta vadeli hedeflerini gerçekleştirmesini öngören bir stratejik planı da var. Çin Bolivya'da altın, Filipinler'de kömür, Ekvator'da petrol ve Avustralya'da doğalgaza ulaşımını sağlayan ikili anlaşmalar imzalamış durumda. Çin petrol talebinin yüzde 45'ini Ortadoğu'dan sağlıyor ve bölgede aktif bir siyasi oyuncu olmaya da başlamış görünüyor. Çin'in petrol talebinin yüzde 28.7'si Afrika'dan (Sudan, Angola, Kongo), yüzde 14.3'ü Batı'dan (Rusya, Norveç, Brezilya) ve yüzde 11.5'i Asya-Pasifik bölgesinden karşılanıyor. Washington'un "haydut devlet" dediği bazı 3. dünya ülkeleriyle doğal kaynaklara ulaşmak amaçlı geliştirilen ikili ilişkiler iki ülke arasında zaman zaman siyasi tansiyonu artırıyor. Çin açısından sorun açık: 1.3 milyar nüfus -1.5 milyarda durması bekleniyor- fert başına bakıldığında son derece yetersiz kalan yerel kaynaklarla kalkındırılamaz. Fert başına, Çin dünya ortalamasının yüzde 25'i kadar su, yüzde 4-26 arasında da bakır, petrol, alüminyum, doğalgaz kaynaklarına sahip. Çin gibi kalabalık bir ülke için fert başına karşılaştırmalar yapmak anlamlı olmayabilir, ama sonuçta Çin'in öz kaynaklarının yetmediği ortada. 50 yıl boyunca ortalama yüzde 9 büyümeyi hedefleyen bir ülke elbette ki enerji kaynağı arayışına girecek ve gereken siyasi adımları da atacaktır. Çin bu kadar uzun süre bu kadar hızlı büyürken askeri gücü ne olacak ve savaşsız büyüyebilecek mi? Dünya tarihinde böyle bir devin savaşsız büyümesi pek rastlanmış bir olgu değil. Nitekim, Çin hemen hemen her yerde. Çin'in dış yatırımlarının yüzde 50'sinin Latin Amerika'da olduğunu da ekleyelim. Çin donanması büyüyor ve modernize ediliyor.

Ve bu Çin yavaşlıyor. Asya'nın motoru, dünya ticaretinde itici güç, sadece ihracatıyla değil ithalatıyla da bir dev -aslında uzun süre diğer Uzak Asya ülkeleriyle olan ticaretinde fazla değil açık verdi- görülür biçimde yavaşlıyor. Dünya üretiminin yüzde 27'si olan bu ülke büyümesini iç pazara kolaylıkla kaydırabilecek durumda değil. Sorun da burada: Çin'in yavaşlaması ya biraz gecikmeli olacak ve dünyada yaşanan resesyonu daha da uzatacaktı, ya da hızlı olacak ve resesyonu derinleştirecekti. İkincisi oluyor. Aynı şekilde Türkiye'ye de resesyon çok hızlı geliyor: Sınai üretimi dalgalı da olsa net bir eğilim sergiliyor. Hızla yavaşlıyoruz.

Grafikte deniz taşımacılığı navlun (fiyat) endeksi var. 2008 Haziran ayında 12.000 seviyelerinden şimdi 800 seviyelerine gerilemiş, çökmüş durumda. Global resesyonun derinleşme hızı çok yüksek.

Tüm yazılarını göster