Çin ve ihracat (2)…

Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Geçtiğimiz ay, Pekin ve Sincan bölgesinin başkenti Urumçi'deki izlenimlerimi yazmıştım.

 * * *

Çinliler'in sadece üretmeyi değil, tüketmeyi de öğrendiklerini gösteren örneklerden sonra birçok telefon aldık.

 "Ne yapabiliriz?" ile başlayıp, "Bu ortam devam eder mi?" ile biten soru yağmuruna yanıtlar verdik.

Geçtiğimiz ay verdiğim örnekleri tekrarlayacağım ama öncelikle "Çin'de tüketim daha da artar mı? Bu ortam devam eder mi?" sorusunun yanıtıyla başlayayım:

    * * *

Pekin yönetiminin aldığı kararlardan ve başlattığı uygulamalardan ilk dikkatimi çeken şey sağlık hizmeti ücretlerinin tekrardan devlet tarafından karşılanmasına yönelik atılan adım oldu.

İkinci şey ise eğitim masraflarının da tekrardan devlet tarafından karşılanması için atılan adım.

Bu iki konu bugüne kadar hiç gündeme gelmedi.

Ekonomistlerin de dikkatini çekmedi.

Ama bu iki adım, son yıllarda 'hayat güvencesi" için tasarrufa yönlenen Çin halkını, daha büyük oranda tüketime yönlendirecektir.

* * *

İkinci önemli konu ise Çin devletinin ve halkının ABD'den aldığı yaklaşık 1.5 trilyon dolarlık menkul kıymet kağıtları.

Son dönemde, Çin gazetelerinde "Niye biz ABD'yi besliyoruz?" gibi yazılar çıkmaya başladı.

Bu konuda kamuoyu tepkisi de artmaya başladı.

"Bu kağıtlar sayesinde Çin zarar etti. Daha da zarar edecek. O zarara katlanılmalı, bu kağıtlar satılmalı ve gelecek için umut vaat eden ülkelerde değerlendirilmeli" şeklinde görüşler öne çıkmaya başladı.

* * *

Pekin ve Urumçi'deki izlenimlerime dönersek:

Dış ticaretten sorumlu bürokratlardan biri anlatıyor:

"Yabancı sermaye yatırımları için verilen destekleri en alt seviyeye indirdik."

"Yabancı sermayeye destek noktasında şu anda Türkiye bizden iyi."

 * * *

Çin'de üretim yapan yabancı sermaye temsilcileri anlatıyor:

"Sadece ve sadece teknolojisini geliştiremedikleri sektörlerdeki yabancı yatırımlara destek veriyorlar."

"Bu desteğin süresini de kısıtlı tutuyorlar."

"Fabrikalarda Çinli mühendis ve ara eleman çalıştırılmasını zorunlu tutuyorlar. Getirilen teknolojiyi geliştirebilecek noktaya geldikleri zaman, o yabancı sermayeye de zorluk çıkarmaya başlıyorlar."

 * * *

Birkaç yıl öncesine kadar yabancı sermaye çekmek için her türlü kolaylığı sağlayan Çin, neyi görüp, yabancı sermayeye zorluk çıkarmaya başlamıştı?

Farklı bir bürokrat iki cümleyle özetliyor:

"Biraz geç oldu ama Çin'e gelen yatırımcının, Çin pazarı için geldiğini anladık."

 * * *

Diğer bürokrat araya giriyor:

"Milyonlarca Çinli çalışıyor. Bunun neticesinde ihracatta 1.4 trilyon dolara ulaştık."

"Ama ithalat. İthalatta korkunç artış var. 2008 yılında 1.2 trilyon dolara ulaştığımızı tahmin ediyoruz. Bu, tedbir almadığımız takdirde dış ticaret açığı vermeye doğru yol aldığımızı yani bir yerlerde yanlış yaptığımızı gösteriyor."

 * * *

Çin mallarının ucuz olduğunu okuyup, duyduğumuz için fırsat yaratıp otelin karşısındaki alışveriş merkezine gidiyoruz.

6 katlı dev binadaki insan seline kapılıyoruz.

Dükkanlar Çinliler'le dolu.

Bizden başka turist olmadığını görüp şaşırıyoruz.

Dünyanın önemli markalarına ev sahipliği yapan merkezde, bizdeki gibi etiket üzerindeki fiyattan alışveriş yapılıyor.

Etiket üzerindeki fiyatlar mı? Türkiye'nin en az iki katı!

Merkezde, Çinli dostlarımızın tüketim alışkanlıklarını değiştirdiklerine şahit oluyoruz.

 * * *

Pekin'de ünlü markaların 'çakma ürünleri'nin satıldığı merkeze koşturuyoruz.

İçeride yabancı seli…

Satış personeli hariç tek bir Çinli'ye rastlamıyoruz.

 * * *

Kısacası Çinli tüketimi öğrenmiş.

Kalitenin ne olduğunu da anlamış.

Çin halkı kalitesize yüz çevirmiş.

Bu nedenle Çin'de 'korkular' başlamış.

Bu korkuların yabancı sermayeye nasıl yansıtıldığını ise Türk girişimciler özetliyor:

"Burada üretim yapabilmek için, işçi maaşlarını yüksek tutmak zorundayız. Parça ithalatlarında sürekli sorun yaşamak zorundayız. Sürekli denetimden geçmek zorundayız. Yerli üreticilere sağlanan kolaylıkları sineye çekmek zorundayız."

 * * *

Tüketimi öğrenen, tüketim kalıbı değişen ve ithalat rekoru kıran bu Çin'e 2007 yılında 1 milyar dolar, 2008 yılında 1.4 milyar dolar, 2009'un Ocak-Temmuz döneminde ise sadece 705 milyon dolarlık ihracat yapabilmişiz.

Yani 1.2 trilyon dolardan sadece binde bilmem kaç pay alabilmişiz.

Biz Çin'den korkmaya ve Çin'i her şeyde 'bahane' olarak öne sürme kolaycılığına devam edelim! Gerçekçi olanlar da Çin'e 1.2 trilyon dolarlık ihracat yapsın.

Tüm yazılarını göster