Çin modeli büyümenin tepe noktası

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Çin, 'U' dönüşüne hazırlanıyor. Gelecekte daha fazla iç talebe dayanacak, daha yavaş büyüyecek, daha az dış ticaret fazlası verecek ve askeri olarak dünya ölçeğinde daha fazla ağırlık taşımak isteyecek. ÇKP yönetiminin uzun süredir hazırlandığı düşünülebilecek olan strateji değişikliği yaklaşıyor. Mao Zedong 1976'da öldüğünde ülkesini modernleştirmeyi başaramamıştı. Deng 1978 yılında Çin Komünist Partisi (ÇKP) içinde iktidarı aldığı anda Çin'i bir tür NEP'e (Yeni Ekonomik Politika; burada referans 1921-26 yıllarının SSCB'sinedir), Buharin'ci bir yola soktu. Deng'in SSCB'de 1920'lerin çok ses getiren ve sonradan tüm dünyanın tanımaya, anlamaya başladığı meşhur planlama, "makas" tartışmalarını bildiği su götürmez. Kalkınma iktisadı alanının kökeni 1920'lerin Sovyet tartışmalarındadır. Deng Xiaoping'in "süper Buharinciliği" muhteşem oldu. Deng, siyasi gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, 1978 Aralık ayından itibaren ekonomiyi yeniden yapılandırmaya soyundu. Stratejisi Dört Modernleşme adıyla anılıyor -tarım, sanayi, savunma ve bilim-teknoloji alanlarında. Strateji, Zhou Enlai ile birlikte 1970'lerin başında kaleme almış oldukları bir dokümandan yola çıkıyordu. Sonuç olarak, Deng Xiaoping bugün Çin ekonomik reformlarının "Baş Mimarı" adıyla anılıyor. Gerçekten de tarihte bu kadar kısa sürede bu kadar başarılı olmuş çok az reform programı vardır. Çin'in Deng sonrası (1978-2011) çok özel bir ekonomik performans çıkardığı ortada. Fakat Çin'in spektaküler başarısı gelinen noktada 7 temel dengesizliğe yol açmış durumda ve bu yazıda söz konusu dengesizlikleri kısaca vurgulamak istiyorum. Rakamlar tepe noktası rakamlarıdır.
GSYH'nın %53'üne ulaşan aşırı yatırımlar. Bütün uluslararası kriterler milli gelirin yarısının yatırımlara ayrıldığı bir durumu çok aşırı buluyor. 1970'lerde süper sanayileşme atağına kalkmış bir Japonya'da bile yatırımlar maksimumda GSYH'nın %40'ına ulaşabilmişti. Aynı dönemde, kalkınmacılığı çok övülen Kore'de yatırımlar milli gelirin %26,5'ini aşmamıştı. Bu kadar "aşırı yatırım" söz konusu olunca yatırımların rantabilitesi ve kredi kurumlarının bilanço yapısı hakkında derin kaygıların oluşmuş olmasını doğal karşılamak lazım. Öte yandan, pek çok yatırımın aslında "gri bölgede" olduğunu -bankacılık sistemi dışından finanse edildiğini- de hatırlamalıyız.
GSYH'nın %42'si oranında, "eksik tüketim". Burada "eksik tüketime" dayalı bir iş çevrimi modeli önerilmediği için aslında tüketim oranı düşük demek yeterli olacak. Niteliksiz işgücü bol olduğu için reel ücretler çok düşük ve Çin'in coğrafyasına ve nüfusuna uygun bir iç pazar aslında hala gelişememiş durumda. Haliyle Çin'in üretimi ihracata dönük olmak durumunda. OECD'ye göre tüketim Brezilya'da GSYH'nın %74'ü, Rusya'da %65'i, Güney Afrika'da %82'si, Endonezya'da %74'ü kadar: Çin gibi başka bir örnek yok.
GSYH'nın %58'ine varan "aşırı tasarruf".  Eksik tüketimin aynadaki yansıması olarak aşırı tasarruftan bahsedilebilir. Bankacılık sistemi bu kadar tasarrufu massederek etkin biçimde dağıtacak durumda değil. İnanılmaz likidite bolluğunun endüstrideki sorunları fazlasıyla gizlediği de düşünülebilir. Çin'in aşırı tasarruflarının doların bugünkü değeri ve ABD'nin rekor seviyedeki cari açığının finansman hesabı aracılığıyla finanse edilmesinde oynadığı rol biliniyor.
Sanayinin milli gelirdeki payı inanılmaz: %53. Sanayi sektörü Hindistan'da %21, Meksika'da %26, Japonya'da %29, Kore'de %38, Türkiye'de %29 paya sahip iken Çin'de bu oran %52-53. Haliyle hizmetler sektörünün payı çok düşük. Gerçi, resmi kayıtlarda, hizmet sektörünün aslında olduğundan daha düşük bir ağırlığa sahipmiş gibi görünmesi yüksek bir olasılık ama yine de sanayinin ağırlığı çok fazla.
GSYH'nın %40'ına varan ihracat. Çin'in dış ticarete ne kadar açık olduğu biliniyor. Aslında Çin ihracat kadar ithalata da açık bir ekonomi ve dışa açıklık oranı %37 ile ABD'nin (%9,2), Japonya'nın (%12) ve Euro alanının (%10) çok ilerisinde. Fakat aslında dış ticaretin Çin'in milli gelirine katkısı minimal çünkü katma değeri düşük. Dış ticarete açıklık Çin'in bölgeleri arasındaki eşitsizliği de artıran bir etken haline gelmiş durumda.
GSYH'nın %6-8'i aralığında seyreden bir cari fazla. Türkiye ve Doğu Avrupa'da cari açık sorun iken Çin aşırı boyutta cari hesap fazlası vermeye devam ediyor. Normalde hızlı büyüyen geniş bir ekonomi cari açık verir ve açığını sermaye hesabıyla finanse eder. Fakat Çin'de durum böyle değil. Üstelik Çin'in tasarrufları o kadar fazla ki yatırımlardan sonra da rezerv artışı ortaya çıkıyor. Sermaye hesabı kapalı olan Çin'de, cari fazla otomatik olarak Çin merkez bankasının rezervlerini artırıyor. Çin merkez bankası ABD Hazine tahvillerini yoğun biçimde satın almaya devam ediyor, fakat yine de içerideki aşırı likiditeyi sterilize edemiyor. Yani rezerv artışı o kadar yüksek boyutta ki buradan doğan likiditenin tamamen sterilize edilmesi mümkün olamıyor. Önlem olarak bankaların karşılık tutma zorunlulukları sürekli artırılıyor.
0,45 Gini katsayısına sahip Çin'de sosyal eşitsizlikler giderek büyüyor. Çin Deng'in açtığı yola resmi olarak 0,30 Gini katsayısıyla girmişti. Son 30 yılda gözlemlenen ve Gini katsayısına da yansıyan -çok genel ve pek çok açıdan yetersiz bir gelir dağılımı eşitliği ölçüsü- eşitsizlik artışı gelir dağılımında adaletsizliğin çok hızlı arttığını gösteriyor. Son yıllarda Çin hızla bir zamanların Latin Amerika'sına benzeyen bir profil çizmeye başlamıştı. Elbette, bu gelişme Çin'in uluslararası gelir dağılımında sınıf atladığı gerçeğini değiştirmiyor. İlginç olan şu: normalde bu tip bir "Solow patikası" çizmenin -"kesinlikle konkav" bir büyüme fonksiyonu- "sol" bir çizgiye ait olduğu düşünülür. Örneğin, aşırı kamu yatırımına dayalı, kısa sürede Batı'yı yakalamaya ve geçmeye çalışan bir çizgi için bu tip bir büyüme normaldir. Dışa açıklık ve yabancı sermaye faktörleri var ve bunlar önemli farklılıklar. Fakat özünde Çin'in artık farklı bir büyüme modeline geçmeye başlaması gerektiği, 30 yıllık patikanın konkav Solow büyüme fonksiyonunun tepe noktasına ulaştığını düşünmek mümkün.

Tüm yazılarını göster