Çin, dünyayı sadece ABD ile paylaşmak istiyor

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Senkaku/Diaoyu adalarının Çin ve Japonya arasında yol açtığı siyasal çatışma, bölgedeki milliyetçilik duygularını yeniden canlandırmış durumda. Çin, yeni Cumhurbaşkanı'nı seçti. Japonya ise yeniden silahlanmak yönündeki isteğini açıkladı. Asya devleri bu gerilimi nereye kadar götürebilirler? Ya da olay göründüğü gibi sadece birkaç küçük adadan ibaret değil mi? 

Japonya ve Çin arasında yaşanan Senkaku/Diaoyu adaları gerilimini "soğuk savaş" ya da "Çin'in rövanşı" olarak adlandırmak mümkün. Çin, Japonya'dan geçmişin intikamını almak istiyor olabilir. Ama uzmanlara göre Çin'in asıl hedefi G2. Yani sadece ABD ve Çin'in paylaşacağı bir dünya. 
 
Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nin Çin uzmanlarından Jean-Philippe Beja ve Stratejik Araştırma Merkezi (FRS) Asya Bölümü Yöneticisi Valerie Niquet, Le Monde gazetesinde yer alan yorumlarında, özellikle 2008 finans krizi sonrasında Çin'in kendine olan güveninin tavan yaptığını ifade ediyorlar. Bunun başlıca nedeni, batılı ekonomilerin Çinlilere, "ekonomimizi kurtarın" diye yalvarmış olmaları. Ve işte her şeyin sorumlusu da bu aşırı özgüven. 
 
Beja ve Niquet'nin yorumlarına daha detaylı bir şekilde bakmadan önce, Senkaku/Diaoyu adalarının neden gündemde olduğunu kısaca hatırlamakta fayda var; 
Japonların Senkaku, Çinlilerin Diaoyu adını verdiği adaların neden olduğu sorun, 100 yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Her iki ülke de bu adalara kendisinin sahip olduğunu iddia ediyor. Japonya, 1895 yılında adaların kontrolünü ele geçirdi ve o tarihten bu yana adaları yönetmeye devam ediyor. Çin, uzun bir süre boyunca adalarla ilgilenmedi. 1970 yılından itibaren ise hem Pekin hem de Tayvan adalar üzerinde hak iddia etmeye başladılar. 1971 yılında ABD adaların Japonya'ya ait olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Çin harekete geçti. Adaların bu derece önemli olmasının başlıca nedeni, şüphesiz bölgede bulunan zengin petrol ve doğalgaz kaynakları. Uzmanlara göre ABD'nin bu adaların Japonya'ya ait olduğunu açıklamasının nedeni, petrol ve doğalgaz kaynaklarını rahatça yönetebilmek. Çin yönetimi ise, hızlı büyümesi ile paralel şekilde artan enerji ihtiyacını karşılayabilmek açısından adaların ne derece önemli olduğunun bilincinde.
 
Güç sarhoşu Çin, olumlu imajını kaybetti 
 
Jean-Philippe Beja'ya göre, Çin hala 1895 yılında Japonlara yenilmiş olmanın şokunu atlatabilmiş değil; çünkü Çing Hanedanı'nı için Japonya bir "cüce"den ibaretti. Dolayısıyla Çin'in dünyada hak ettiği yeri geri alabilmesi için öncelikli olarak, Japon İmparatorluğu'nun zaferini ilan eden Shimonoseki Anlaşması'nın rövanşını alması gerekiyor.
 
Valerie Niquet de, aynı Beja gibi, Çin'in Asya'daki eski konumunu yeniden kazanmak istediğini ifade ediyor. Sorunların çözümünün gerçek bir demokratikleşme ile mümkün olacağını söyleyen Niquet, bu süreçte Tayvan'ın önemli bir rol model olacağını da ekliyor. Aksi halde, Çin bölgesel istikrar için tehlike oluşturabilecek. 
 
Beja, Çin'in özellikle 2008 finans krizi sonrasında kendine olan güveninin tavan yaptığını dile getiriyor. Bunun nedeni ise batılı ekonomilerin Çinlilere gelip, "ekonomimizi kurtarın" diye yalvarmış olmaları. Niquet de, Beja'nın bu görüşünü destekliyor:"Çin, 2008 sonrasında takındığı tavır yüzünden, duvara toslamak üzere. Elde ettiği güç, Asya'daki iyi imajını kısa sürede yok etti. Herkes Çin'le entegre olup, ABD'den kurtulmak isterken; bugün ABD'nin geri dönmesine razı. Bu, Pekin'in başarısızlığı."
 
Çin, "Asya, Asyalılarındır" diyemez 
 
Peki Çin'in amacı yeni bir bölgesel düzen mi? Uzmanlara göre bu sorunun cevabı evet. Valerie Niquet, "Çin için ideal olan G2'ye ulaşmak: Çin ve ABD dünyayı paylaşacaklar. Asya'nın hakim gücü ise Çin olacak. Oysa bu, ne ABD ne de diğer bölgesel güçler için kabul edilebilir bir durum değil" derken, Beja'nın yorumları şöyle: "Çin'in rüyası arka bahçesine dönüşen bir Asya. ABD'yi dışarı atamayacaklarını bilmelerine rağmen, bunu yapmayı istiyorlar. Ama her türlü çatışmadan da kaçınıyorlar. Sonuç olarak ABD, Çin ve Asyalı diğer güçler arasında önemli bağımlılıklar mevcut."
 
Bu gelişmeler, "Asya Asyalılarındır" sonucunu çıkarmasa da, uzmanlar "Sezar'ın hakkı Sezar'a" diyorlar ve yeni bir bölgesel düzenin oluşacağını dile getiriyorlar. Bu da, herhangi bir kriz durumunda, ABD'nin Asya'ya geri dönmesi anlamına geliyor.
 
Süregelen bu gerilim stratejisi, güçlerin dengelenmesini sağlayabilir mi? Uzmanlara göre öncelikli olarak Çin'in agresif davranmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Çin, askeri açıdan ABD ile rekabet edemez. Bunu yapabilirmiş gibi davranmak ise doğru bir strateji olmaz. ABD ise, Çin'in uluslararası sisteme entegrasyonu için uzun süre çaba harcadı. Bugün Japonya ve Çin arasında bir savaş istemiyor. Ülkenin stratejisi net: ABD'nin Asya'da olduğunu hatırlatmak. 
 
Durum "1914"e benzetiliyor
 
Sonuç olarak uzmanlar Senkaku/Diaoyu adalarının yol açtığı gerilimin, bölgede çatışmaya yol açacağını tahmin etmiyorlar; ama yine de bu ihtimali tamamen yok saymıyorlar.
 
Hatta son bir not eklemek gerekirse; Asya'da yaşanan bu gerilimi, 1914 öncesi Avrupa'sına benzetenler de var. ABD ve Çin gibi yoğun ekonomik ilişkiler içinde olan Almanya ve İngiltere, Balkanlarda meydana gelen "yerel" bir kriz nedeniyle, bir anda kendilerini savaşın içinde bulmuşlardı.  
 
Valerie Niquet'nin sözleri ile bitirelim: "İyimser açıdan bakarsak: İnsanlık iki dünya savaşı yaşadı. Çok ileri gitmemek için, bu savaşların yarattığı sonuçları dikkate almak gerekir." 
 
Tüm yazılarını göster