Çift haneliyken unutulan reel faiz artık tek haneli, ama sıfıra şimdi in

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

"…Sermaye hareketlerini serbestleştiren Türkiye'de, makro ekonomi yönetim ilkeleri gereği gibi uygulanamamıştır. Dış kaynak akımı kısa vadeli bir yapıya bürünmüştür. Dış borçlanmada devletin payı azalmıştır. Banka kesiminin ve özel sektörün payı büyürken, kısa vadeli sermaye giriş-çıkışları, sistemi sarsmaya başlamıştır.

Kamu borçlanma gereğinin büyüdüğü bir aşamada faizlerin düşürülmesi, TL'den kaçışı ve dövize hücumu başlatmıştır. Böylece TL, yabancı paralar karşısında büyük değerler kaybetmiştir. Döviz fiyatları üç ay içinde yüzde 230 artmış, son yıllarda yüzde 7 civarında olan büyüme menfiye doğru gelişmeye başlamıştır. Faiz oranları, yüzde 100'lerden yüzde 1.000'lere tırmanmaya başlamıştır…"

Döviz ne zaman yüzde 230 arttı, faiz yüzde 100 müydü ki yüzde 1.000'e çıktı, diye düşünmekte haklısınız. Zaten bu rakamlar, bugüne ait değil ki. Ama rakamlar dışındaki tablo bugüne pek uyuyor değil mi…

Bu değerlendirme, eski Merkez Bankası Başkanı Prof. Cafer Tayyar Sadıklar'ın yıllar önce kaleme aldığı "Türkiye'deki son 20 yılın ekonomik krizleri konusunda bir değerlendirme" konulu çalışmasından yapılan bir alıntı. Korkmaya gerek yok, anlatılan 1994 krizi. Yoksa korkmaya gerek var mı, rakamlar dışındaki tablo büyük ölçüde bugünü mü anlatıyor…

Prof. Sadıklar'ın değerlendirmesine bugün için bir ek yapmakta yarar olduğunu düşünüyoruz. Bugün de dış borçlanmada devletin payı azaldı, bankaların ve özel sektörün payı arttı; ancak devlet iç borçlanma senedi stokunda yabancıların yüzde 42 payı bulunuyor. 63 milyar liralık DİBS'e karşılık gelen bu para, her an çıkmak isteyebilir. İşte o çıkış anında bu para döviz talebi olarak kendini gösterecektir. Yani sonuçta bu para da bir döviz yükümlülüğü niteliğindedir.

Reel faiz; ama hangisi?

Türkiye'de borç veren açısından iki reel faiz var; yerli yatırımcılar, yabancı yatırımcılar. Başbakan Erdoğan'ın, enflasyona yol açıyor diye yorumladığı reel faizle hangi kesimin faizini kastettiği pek açık değil.

Çok detaylı bir tablo hazırladık. Örneğin 2008 yılının ocak ayında açılan altı ay vadeli bir mevduat hesabından ya da o ay alınan devlet iç borçlanma senedinden bir yıl sonra elde edilen getiriyi, 2009 yılı ocak ayında oluşan TÜFE ile kıyasladık. Yani getiri elde edilen dönemle, o dönemin enflasyonunu karşılaştırdık. Böylece ortaya varsayımdan öte gerçek reel getiri oranları çıktı. Mevduat faizinden stopajı düştüğümüzü de belirtelim. Bu iki getiri aracı, yerli yatırımcılar için; TL kazanıp, TL biriktirenler için.

Bir de yabancılar var. Onların da Türkiye'ye döviz getirip TL'de değerlendirdiklerini varsaydık. Yine örneğin ocak ayında getirilen 1.000 doların, o ayki ortalama kurdan TL'ye çevrildiğini ve yine o ayın ortalama DİBS faizi üzerinden nemalandırılıp, bir yıl sonra oluşan paranın, ilgili aydaki kurdan dövize çevrildiğinde kaç dolar ettiğini hesapladık.

Dolayısıyla yerli ve yabancı yatırımcıların 2009 yılı başından bu yana elde ettikleri ve çeşitli varsayımlar altında 2012'nin mart ayına kadar elde edecekleri reel faizi hesaplamış olduk.

Biraz önceki soruya dönersek, Başbakan'ın kastettiği reel faiz hangisi; yerli yatırımcıya ödenen faiz mi, yabancı yatırımcının elde ettiği faiz mi, bunu tam olarak bilemiyoruz.

Kastedilen yerli yatırımcı ise, bu kesimin 2010 yılı başından beri aldığı reel faiz tek haneli. Ayrıca bu reel faiz giderek düşme eğiliminde. Öyle ki, 2009 yılının eylül ve ekim aylarında mevduat ve DİBS tasarrufu yapanlar, bir yıl sonra geçen yılın eylül ve ekiminde reel kazanç şöyle dursun, reel olarak kayba bile uğradılar. 2009'un eylül ve ekimindeki nominal getiri, 2010'un eylül ve ekimindeki bir yıllık TÜFE'nin altında kaldı. Bir başka ifadeyle reel faizin sıfırlanmasının da ötesine geçilmiş oldu.

Son oran yüzde 3 ve 4

TL tasarrufuyla elde edilen reel faiz, nisan ayı itibariyle yüzde 3 ve 4 düzeyinde bulunuyor. Bir yıl önce mevduat hesabı açtırmış olanlar, bu nisan sonunda reel olarak yüzde 3.2, DİBS alanlar ise yüzde 4.3 getiri elde etmiş durumdalar.Nisan sonunda yüzde 4.26 düzeyinde bulunan TÜFE'nin, yılsonu için Merkez Bankası'nın öngördüğü yüzde 6.9'a doğru giderken her ay 0.33 puan arttığı varsayımıyla bir enflasyon eğrisi oluşturduk. 2012 için de, 2011 sonundaki yüzde 6.9'un her ay 0.15 gerileyeceğini öngördük. Bu şekilde yapılan hesaplama, yılsonundaki reel faizin mevduatta yüzde 0.31'e, DİBS'te yüzde 0.73'e kadar ineceğini gösteriyor. Eğer yılsonundaki TÜFE yüzde 6.9'dan fazla olursa artık bindeli hale gelen reel faiz, negatife de düşebilecek.

Yabancıların durumu

TL kazanıp TL tasarruf eden yerli yatırımcı için nominal getiriyi reele dönüştürmede tek ölçüt enflasyon. Yabancı yatırımcı için ise enflasyonun hiç mi hiç önemi yok. Yabancıyı yalnızca TL'nin değerindeki değişim ilgilendiriyor. TL, enflasyon paralelinde değer kazanıyor ya da kaybediyor olsa yabancı da enflasyonla çok ilgili olurdu kuşkusuz. Ancak yıllardır görüyoruz ki, enflasyonla TL'nin değer değişimi arasında paralellik yok. Dolayısıyla yabancı yatırımcı enflasyona hiç bakmıyor.

Türk parası yıllardan beri değerli seyrediyor. Yerli yatırımcı için nominal getiriyi reele döndürmede enflasyon dikkate alınıyor, yabancı yatırımcı açısından ise TL'nin değerinde ortaya çıkacak düşüşe bakılması gerekiyor. Ama TL, olağandışı dönemler dışında değer yitirmiyor. Bu da, yabancı yatırımcının nominal getirisinin aynen reel getiriye dönüşmesi sonucunu doğuruyor. Bu dönemde bir de TL değer kazanmışsa, nominal getiriye bu da eklenmiş oluyor; kar katlanıyor.

Yabancı yatırımcı için kar-zarar hesabını yaparken, getirilen 1.000 doların TL'ye çevrilip o ay DİBS'e yatırıldığını ve bir yıl sonra elde edilen paranın ilgili ayın kurundan dolara çevrildiğini varsayıyoruz. Elbette vade bir yıl olmayabilir, getirilen para daha kısa vadede götürülebileceği gibi, daha uzun vadede de tutulabilir.

Rekor kar ve zararlar

2009 yılı başından bu yana olan dönemde yabancı yatırımcı teorik olarak yıllık bazda dolar cinsinden yüzde 30'a kadar getiri de elde etti, yüzde 16'yı bulan zarara da uğradı.

Örneğin 2008 yılının ocak ayında getirilen ve 1.1704'ten TL'ye çevrilen 1.000 dolar yüzde 16.23 faizden DİBS'e bağlandığında bir yıl sonra 1.360 TL oldu. 2009 yılı ocak ayında kur 1.5891'e çıkmıştı. 1.360 TL, bu kurdan dolara döndürüldüğünde ele 856 dolar geçti, buna göre de yüzde 14 zarar ortaya çıktı.

Ancak, kur yüksekken getirilen döviz çok yüksek kar elde edilmesini sağlıyor. Adeta "alırken kazanmak" gibi, "girerken kazanmak" durumu söz konusu oluyor. 2008'in kasım ayı bu konuda en tipik örnek. O ay içinde getirilen ve o ayın faizinden DİBS'e bağlanan 1.000 dolar, bir yıl sonda tam 1.303 dolara ulaştı. Yani dolar bazında tam yüzde 30 kazanç söz konusu oldu.

Başbakan hangisini kastediyor?

Başbakan Erdoğan Türk vatandaşlarının mevduat ve DİBS'ten elde ettikleri reel faizi sıfırlamak gerektiğini söylüyorsa, bu konuda çaba göstermeye gerek yok; çünkü bu faiz zaten neredeyse sıfır noktasında.

Kastedilen yabancıların elde ettiği faizi sıfırlamaksa bunu yapmak da hükümetin işi. Başbakan Merkez Bankası'na karışamayacağını söylüyor, doğrusu da bu zaten. Merkez Bankası politika faizini uzun süredir sabit tutuyor. O faiz indirilebilir. Merkez Bankası bunu yapmıyorsa, yabancıları Türkiye'den soğutacak adımlar atılabilir. Türkiye'ye portföy yatırımı için gelen para için Tobin vergisi benzeri bir vergi konulabilir ya da bu paranın Türkiye'den belli süreden önce çıkması önlenebilir. Tüm bunlar, hükümetin hemen yarın uygulamaya koymak için adım atmasına bağlı konular. Dolayısıyla Başbakan'ın reel faizin sıfır olması gerektiği yolundaki görüşünün gerçekleşmesi çok kolay; çünkü bu konuda adımı atacak tek kişi zaten Başbakan Erdoğan'ın kendisi…

Faiz enflasyon ilişkisi

Başbakan Erdoğan, faizi enflasyonun nedeni olarak gördüğünü dile getirdi ve bu yüzden reel faizin sıfıra indirilmesi gerektiğini ifade etti. Doğru, kimi durumlarda yüksek faiz enflasyonun nedeni olabilir. Ama tersi olmaz mı peki?

Ya da arzulanan gerçekleşir ve reel faiz sıfıra inerse, bu durum enflasyonu körükleyen bir ortamın doğmasına yol açmaz mı? Tasarruf etmek, tasarruf eden açısından "harcanmayan paranın bankalar aracılığıyla başkalarının kullanımına sunulması"dır. Getirisi sıfır olan bir para tasarruf edilmez ve harcanmaya başlanırsa, bu durumda sıfır reel faiz enflasyona yol açmış olmaz mı?

TL'de reel faiz neredeyse sıfırlandı, yabancı ise döviz getirip rekor faiz geliri elde ediyor…      
    Nominal getiri     Reel getiri
    6 ay vad. DİBS Dolar 1000 dolar     Yıllık Mevduata DİBS'e 1000 doların Dolar 1000 dolar Getirilen 1000
  mev.faizi faizi kuru karşılığı    TÜFE göre göre getirisi (TL) kuru ne oldu? dolara göre
    (%)  (%) (1)   (TL) (2)     (%) (%) (%) (1X2) (A) (B) (Dolar) (A/B) kar-zarar (%)
2008 1 14,59 16,23 1,1704 1.170 2009 1 9,50 4,65 6,15 1.360 1,5891 856 -14,4
2008 2 14,31 16,72 1,1882 1.188 2009 2 7,73 6,10 8,34 1.387 1,6524 839 -16,1
2008 3 14,13 17,49 1,2324 1.232 2009 3 7,89 5,78 8,90 1.448 1,7045 849 -15,1
2008 4 14,31 18,28 1,2967 1.297 2009 4 6,13 7,70 11,45 1.534 1,6041 956 -4,4
2008 5 14,34 19,57 1,2470 1.247 2009 5 5,24 8,65 13,62 1.491 1,5518 961 -3,9
2008 6 15,18 21,54 1,2278 1.228 2009 6 5,73 8,94 14,95 1.492 1,5399 969 -3,1
2008 7 15,58 20,53 1,2100 1.210 2009 7 5,39 9,67 14,37 1.458 1,5137 963 -3,7
2008 8 15,70 18,94 1,1727 1.173 2009 8 5,33 9,84 12,92 1.395 1,4792 943 -5,7
2008 9 15,51 18,75 1,2296 1.230 2009 9 5,27 9,73 12,81 1.460 1,4852 983 -1,7
2008 10 15,84 20,57 1,4733 1.473 2009 10 5,08 10,24 14,74 1.776 1,4621 1.215 21,5
2008 11 15,81 21,44 1,5878 1.588 2009 11 5,53 9,74 15,08 1.928 1,4800 1.303 30,3
2008 12 15,41 18,64 1,5388 1.539 2009 12 6,53 8,34 11,37 1.826 1,4995 1.217 21,7
2009 1 14,04 16,16 1,5891 1.589 2010 1 8,19 5,41 7,37 1.846 1,4663 1.259 25,9
2009 2 12,70 14,99 1,6524 1.652 2010 2 10,13 2,33 4,41 1.900 1,5056 1.262 26,2
2009 3 11,41 14,31 1,7045 1.705 2010 3 9,56 1,69 4,34 1.948 1,5283 1.275 27,5
2009 4 10,68 13,35 1,6041 1.604 2010 4 10,19 0,45 2,87 1.818 1,4879 1.222 22,2
2009 5 10,40 11,59 1,5518 1.552 2010 5 9,10 1,19 2,28 1.732 1,5348 1.128 12,8
2009 6 10,10 12,09 1,5399 1.540 2010 6 8,37 1,59 3,43 1.726 1,5703 1.099 9,9
2009 7 9,66 11,04 1,5137 1.514 2010 7 7,58 1,94 3,22 1.681 1,5363 1.094 9,4
2009 8 8,92 9,49 1,4792 1.479 2010 8 8,33 0,54 1,07 1.620 1,5016 1.079 7,9
2009 9 8,25 9,13 1,4852 1.485 2010 9 9,24 -0,90 -0,10 1.621 1,4889 1.089 8,9
2009 10 7,94 7,53 1,4621 1.462 2010 10 8,62 -0,63 -1,00 1.572 1,4185 1.108 10,8
2009 11 7,76 8,51 1,4800 1.480 2010 11 7,29 0,44 1,14 1.606 1,4295 1.123 12,3
2009 12 7,57 9,00 1,4995 1.500 2010 12 6,40 1,09 2,44 1.634 1,5131 1.080 8,0
2010 1 7,53 7,98 1,4663 1.466 2011 1 4,90 2,51 2,94 1.583 1,5538 1.019 1,9
2010 2 7,49 7,99 1,5056 1.506 2011 2 4,16 3,20 3,68 1.626 1,5828 1.027 2,7
2010 3 7,55 8,29 1,5283 1.528 2011 3 3,99 3,42 4,14 1.655 1,5747 1.051 5,1
2010 4 7,61 8,70 1,4879 1.488 2011 4 4,26 3,21 4,26 1.617 1,5156 1.067 6,7
2010 5 7,74 9,51 1,5348 1.535 2011 5 4,59 3,02 4,70 1.681 1,5232 1.103 10,3
2010 6 7,64 8,69 1,5703 1.570 2011 6 4,92 2,59 3,59 1.707 1,5308 1.115 11,5
2010 7 7,62 8,26 1,5363 1.536 2011 7 5,25 2,26 2,86 1.663 1,5384 1.081 8,1
2010 8 7,56 7,97 1,5016 1.502 2011 8 5,58 1,87 2,26 1.621 1,5461 1.049 4,9
2010 9 7,56 7,79 1,4889 1.489 2011 9 5,91 1,55 1,78 1.605 1,5539 1.033 3,3
2010 10 7,53 7,55 1,4185 1.419 2011 10 6,24 1,22 1,23 1.526 1,5616 977 -2,3
2010 11 7,46 7,56 1,4295 1.430 2011 11 6,57 0,84 0,93 1.538 1,5694 980 -2,0
2010 12 7,23 7,68 1,5131 1.513 2011 12 6,90 0,31 0,73 1.629 1,5773 1.033 3,3
2011 1 7,18 7,08 1,5538 1.554 2012 1 6,75 0,41 0,31 1.664 1,5852 1.050 5,0
2011 2 7,23 8,10 1,5828 1.583 2012 2 6,60 0,59 1,41 1.711 1,5931 1.074 7,4
2011 3 6,94 8,80 1,5747 1.575 2012 3 6,45 0,46 2,21 1.713 1,6011 1.070 7,0
2011 enflasyonunun, nisan sonundaki yıllık yüzde 4.26'dan, yılsonu için öngörülen yüzde 6.9'a yükselirken her ay 0.33 puan arttığı varsayıldı.
2012 enflasyonunun  yılsonunda yüzde 5.2'ye inerken, 2011 sonuna göre her ay 0.15 puan gerileyeceği öngörüldü.
Dolar kurunun mayıstan itibaren aylık ortalama yüzde 0.5 artacağı varsayılarak hesaplama yapıldı.
Tüm yazılarını göster