Ciddi üretici üzerindeki yükler rekabet gücünü yok ediyor

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Ali Murat Kızıltaş, İnci Kundura fabrikasını kapattıklarını açıkladı.

İnci Kundura'nın Esenyurt'taki tesislerinde ayakkabı üretiliyordu.

Üretilen ayakkabılar şirketin 80 mağazasında İnci ve Attimo markası ile pazarlanıyordu. İnci Kundura özel tasarımıyla, 50'yi aşkın ülkeye her yıl 350 bin çift dolayında ayakkabı ihraç ediyordu. İnci'yi Ali Murat Kızıltaş'ın dedesi lostra salonu olarak kurmuştu. Babası 1947 yılında Fatih'teki lostra salonunu ayakkabı mağazasına dönüştürmüştü.

Üniversite sonrası 1987'de işi babasından devralan Ali Murat Kızıltaş, önce mağaza sayısını artırmış, sonra da İnci markasıyla 1994 yılında üretime başlamış, 2006 yılında 8 milyon dolar yatırım yaparak tesisi yılda 1 milyon çift kaliteli ayakkabı üretecek şekilde büyütmüştü.

Medyaya yansıyan haberlere göre, fabrikanın 2 üretim hattı başkalarına devredilmiş. 300 kundura işçisi işten çıkarılmış. Fabrika binası boşaltılmış. Binaya kiracı aranıyormuş.

Ali Murat Kızıltaş, "Kim ne üretiyor ise mağazalarımızda onu satacağız.

Her şeyi üretmek zor oluyor" demiş.

Vatan'da yayınlanan Ayşegül Akyarlı Güven'in haberine göre Kızıltaş, fabrikayı kapatmadan önce fason üretim yapacağı üreticilerle anlaşmış.

Fabrikada çalışan bir işçi için günde 1 euro ulaşım, 1 euro yemek masrafı yaptıklarına dikkat çeken Kızıltaş, üretimden çıkarak dışarıdan mal alarak maliyetlerini yüzde 10 düşüreceklerinin altını çizmiş.

İnci Kundura'nın kapanması, 1 milyon çift kundura üreten 17 yıllık fabrikanın maliyetinin fason üreticinin maliyetinden yüksek olması üzerinde durulması gereken konulardır.

Çünkü sorun İnci Kundura'nın sorunu olmanın ötesinde sanayiin sorunudur.

Evet, asgari ücret düşüktür. Evet işçinin sosyal hakları yetersizdir.

Evet işçi evinden alınıp evine götürülmeli, ücretsiz yemek verilmelidir. Ama bütün bunlar olunca işverenin cebinden çıkan para maliyete eklendiğinden işverenin rekabet şansı, fabrikanın yaşama şansı kalmamaktadır.

Tabii olarak işçi cebine giren paraya ve sosyal haklarına bakmaktadır.

Ama bunların maliyeti ve vergi yükü işvereni yıkmaktadır.

İnci Kundura'nın üretimi durdurmasından sonra okuyucularımdan farklı mesajlar aldım.

Bir okuyucum diyor ki, "Ünlü bir ayakkabı perakendecisi Çin'den getirdiği ayakkabıları 5 lira aylık taksitle 60 liraya satıyor.

İncinin ürettiği ayakkabı ise sanırım en az 100 lira idi Hem de peşin para. Bizim üretici artık anlamalı ki hem ucuz hem de kaliteli üreteceksin."

Buna karşı Bülentcan Gönenç sorunu sergileyen rakamlar veriyor. Diyor ki:

"İnci Kundura'nın sahibi Ali Murat Kızıltaş kim ne üretiyor ise mağazalarımızda onu satacağız. Her şeyi üretmek zor oluyor."

Aslında Ali Bey çaresizliğini itiraf ediyor. Ancak üretimi başkaları yapsın derken bakınız ne yapmak istiyor. Kendisinde ayakkabı modelleri, İstanbul'da ise merdivenaltı kayıtdışı çalışan atölyeler var. Üretimi oraya kaydırmak zorunda.

İstanbul'daki atölyeler yaşamak için ne yapıyor?

1- Sigortasız eleman çalıştırıyor.

2- İşyerleri genellikle üzerinde hiçbir şey olmayan kişilerin adına kayıtlı. Yani ilerde devlet vergiden dolayı haciz yaparsa bir şey alamaz.

3- Kira parası ödemiyorlar.

4- Su parası ödemiyorlar.

5- Elektrik paraları ödenmiyor veya kaçak kullanıyor.

Ancak İnci Kundura gibi firmalar bunları yapamaz, çünkü kaydı kuydu vardır.

İnci Kundura adam gibi üretim yaparken üretimi bırakıyor. Öte yandan fason olarak imalat yapanlar yaşıyor.

Nedir aradaki fark?

Aradaki fark şudur:

Fasoncularda ihracatçılar birliklerinin yükü yok. TOBB'un yükü yok.

Meslek odalarının yükü yok. SSK primleri yok. Kaçak Elektrik var.

Kaçak su var. Kira bedellerinin kısmi ödenmesi var. İşçi taşıma, yemek masrafı yok. İşçinin maaşını 6 ay ödememe var. Ucuz işçi çalıştırma var.

Burada hükümetin oturup düşünmesi lazım: "İstihdamın artması, üretimin artması için ne yapılmalıdır" diye.

Yapılacaklar şunlardır:

1- Elektrik ve su bedelleri Çin'de neyse o olmalıdır.

2- Kanuni kuruluşlara Üyelik zorunluluğu kaldırılmalı, üyelik gönüllü hale getirilmelidir.

3- SSK primleri devlet tarafından ödenmelidir.

4- Kıdem tazminatı kaldırılmalıdır.

5-Üreticiyi bıktıran bürokratik işlemler kaldırılmalıdır.

6- Üreticiyi üretimden uzaklaştıran ve fasona yönelten şartlar neyse incelenmeli ve ona göre tedbir alınmalıdır.

Bülentcan Gönenç, ciddi sanayicinin, kurallara uyan bir sanayicinin üzerindeki yükü anlatıyor. Tekrarda yarar var. Tabii ki çalışanın belli maddi ve sosyal imkanlara sahip olması gerekir. Ne var ki işveren sadece bu faturayı ödemiyor. Vergi ve sosyal güvenlik primi ile diğer giderler, işverenin rekabet gücünü yok ediyor. Üzerinde durulması gereken de budur.

Tüm yazılarını göster