8 Mart Dünya kadınlar gününe ve dolayısıyla da kadınlar günü çerçevesindeki gündeminin yoğunlaşmasına sayılı günler kaldı. Dört bir yanımız “kadın odaklı” mesajlar ve kutlamalarla dolmadan önce gelin biraz gerçekleri konuşalım.
Hatta bu gerçekleri, "kadın egemen" bir sektör olarak görülen halkla ilişkiler endüstrisinde kadınların durumu ve hissettikleri ile ilgili birkaç istatistik üzerinden konuşursak belki sorunların ne kadar rahatsız edici olduğunu daha iyi anlayabiliriz diye düşünüyorum.
Kadınlar günü ile ilgili yöneteceğim bir panele hazırlanırken “Global Women in PR” organizasyonun yıllık olarak yaptığı araştırma sonuçlarını içeren endekse göz attım.
Öncelikle raporun çarpıcı giriş cümlesi ile başlayayım.
Rapor, "Küresel halkla ilişkiler endüstrisinin üçte ikisi kadın olmasına rağmen, yönetim odaları farklı bir hikaye anlatıyor ve masadaki koltukların çoğu hâlâ erkeklerin." cümlesi ile başlıyor. Yani hem ülkemizde hem dünyada kadın çalışan sayısının çok fazla olduğu bir sektörde bile kadınlar yönetim seviyesine ulaşmakta henüz olması gereken noktada değiller.
Hadi gelin biraz daha detaylandırayım durumun mevcut halini.
Son verilere göre yönetim kurullarının cinsiyet dağılımına bakıldığında, halkla ilişkiler sektöründe çalışan kadınların %64'ü yönetim kurulunun erkek egemen olduğu şirketlerde çalışıyor ve yedi kişiden biri (%15 ) yönetim kurullarının tamamen erkeklerden oluştuğunu belirtiyor.
- Halkla ilişkiler sektöründeki kadınlarının yarısından fazlası işyerinde ayrımcılığa maruz kaldığını ve ayrımcılığa uğrama nedenlerinde ilk sıranın cinsiyet ayrımcılığı olduğunu ifade ediyor.
- Ayrımcılık nedenleri sıralamasında "yaş" cinsiyetin hemen ardından 2. sırada yer alıyor. Halkla ilişkiler ajanslarında yaygın olan yaş ayrımcılığı oldukça keskin bir sorun. Hâlihazırda halkla ilişkiler ajanslarında çalışan kadınların üçte ikisi, 50 yaşından sonra kendilerini orada çalışıyor olarak göremiyor. Yaşa bağlı ayrımcılığı erkeklere oranla daha derin yaşadıklarını ifade ediyorlar.
- Hamilelik ve doğum sonrası "annelik izninden" dönüş dönemi de kadınların ayrımcılık yaşadıklarını söyledikleri nedenler arasında üst sıralarda. lKadınların şirketlerinde daha yavaş terfi ettirildiğini düşünen halkla ilişkiler profesyonellerinin oranı geçen yılla tutarlı olmaya devam ediyor (geçen yıl %44'e karşı bu yıl %45).
- Kadınların üst düzey pozisyonlara ilerleme konusunda karşılaştıkları potansiyel engellere bakıldığında, en büyük engelin her yıl artmaya devam eden çocuk bakımı veya ev bakım sorumlulukları (%89) olduğu belirtiliyor. Bu sorumlulukların sadece kadına yüklenmesi halkla ilişkiler gibi "talepkar" bir sektörde kadınların kariyer ilerlemelerine bariyer haline geliyor.
Anlayacağınız kadına yönelik tablo kadın egemen görünen halkla ilişkiler sektöründe de genel iş hayatı tablosundan farklı değil. Yani kapsayıcılık ve eşitlikle ilgili farkındalığın yaratılmasında en öncü saflarda olan/olması gereken iletişim sektörü bile kendi söküğünü dikemiyor.
8 Mart'ı kutlamaya hazırlanırken söylemden eyleme geçmek ve gerçek sorunların çözümüne odaklanmaya daha çok emek vermek gerekmiyor mu?
Kutlama mesajlarına ve şirketlerimizin biz kadınlara çiçek göndermesine değil gerçek eşitliğin sağlanmasına ihtiyacımız var. Aksi olan her şey tamamen göz boyama ve emin olun kadınlar için anlamı yok.