Çetinkaya başkanlık koltuğuna çok uygun koşullarda oturuyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Çok geriye gitmeye gerek yok, iki ay önceki koşullar söz konusu olsaydı... 

Şubatın ilk günleri, ocak ayı enflasyonu açıklanmış, yüksek bir gerçekleşme var, yıllık oran uzun bir aradan sonra çift haneye dayanmış...

Merkez Bankası, piyasayı enflasyonun neredeyse bir puan altında bir faizle fonluyor... 

Siyasiler Merkez Bankası'nın faizi indirmesi gerektiği yolundaki görüşlerini kimi zaman ara verseler de hep devam ettirmekteler...

İşte bu koşullarda Merkez Bankası Başkanı'nın görev süresi doluyor ve yerine yeni bir atama yapılıyor... Yeni başkanın kim olduğunun hiç önemi yok. Atamanın ertesi günü Para Politikası Kurulu toplanacak ve faizle ilgili bir karar alınacak. Hükümetin ne istediği zaten belli de, artık "radikal bir faiz indirimi"nden söz edilir olmuş. Adı yanlış bir bakanlığımız var. O bakanlık koltuğunda oturan daha önceki tüm bakanlar gibi, mevcut bakan da yine faiz indirimi istiyor, hem de söylem bu kez temenniden öteye geçiyor "radikal bir faiz indirimi gerekir" görüşü dile getiriliyor. 

Yeni başkan yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal! Piyasa koşulları faiz indirimi için hiç de uygun değil, ama ne yapsın, ekonominin gerekleriyle kendisini o makama taşıyanların baskısı arasında sıkışıp kalmış...

İmdada zaman yetişiyor, değişen koşullar yetişiyor. Türkiye iki ayda enflasyonda kayda değer bir iyileşme sağlıyor. Daha da ötesi bu iyileşmenin en azından nisanda da süreceği biliniyor. 

Diğer yanda, her ne kadar yılın tümüne ilişkin fon girişi kaygıları hala varsa da, FED gecikmeli olarak faiz artırımına gidecek olsa da, en azından şu günler daha ılımlı geçiyor ve faiz indirimine piyasaların tepki vermesi pek beklenmiyor. Daha da ötesi, piyasalar faiz indirimi yapılmamasını sürpriz sayacakmış gibi bir görüntü oluşuyor.

İşte bu durum, Murat Çetinkaya'nın, Merkez Bankası'nın yeni Başkanı'nın şansıdır. 19 Nisan'da görevi Erdem Başçı'dan devralacak ve 20 Nisan'da Para Politikası Kurulu'na başkanlık edecek olan Çetinkaya, çok rahat bir şekilde faiz indirimine gidebilecektir. Bu faiz indirimi, öyle çok yüksek bir oranda olmadığı takdirde, ki böylesine yüksek bir indirim de zaten beklenmiyor, ne piyasalarda bir rahatsızlık yaratacaktır, ne de hükümetin isteğiyle ters düşen bir eğilim ortaya çıkmış olacaktır.

Yani Murat Çetinkaya'nın görevi devralma zamanı, olabilecek en iyi zamandır, sanki ayarlanmış gibi denk düşmektedir.

En az 0.50 puan

Bu köşede 7 Nisan'da yer alan yazımızda "Bu enflasyon eğilimi karşısında artık kimse faizi bu düzeyde tutamaz" demiş ve özetle şu görüşlere yer vermiştik:

"20 Nisan'daki toplantıda Merkez Bankası'nın gecelik borç verme faizini yarım puan indirerek yüzde 10'a çekmesi makul görülüyor. Ama çift hane eşiğinin kırıldığı mesajının verilmek istenmesi durumunda indirimin 0.75 puana çıkarılarak faizin yüzde 9.75'e çekilmesinin de fazla sürpriz olmayacağı dile getiriliyor. 

Merkez Bankası'nın haftalık repo faizinde bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor. Ortalama fonlama maliyetinin de faiz kararının alınacağı 20 Nisan'da yüzde 8.5-8.7 aralığına kadar düşürülmesi, bu oranın, nisan ayı enflasyonunun kesinleşeceği 3 Mayıs'tan sonra ise enflasyon oranı dikkate alınarak daha da aşağılarda oluşturulması bekleniyor. 

Yıllık TÜFE'nin yüzde 6.0-6.5 arasında gerçekleştiği bir dönemde ortalama fonlama maliyetinin bu düzeyin iki puan kadar üstünde tutulmasının zor olacağına dikkat çekiliyor..."

İpin ucu kaçırılır mı?

Şu ana kadar dile getirdiğimiz görüşler, makul adımlarla gidileceği varsayımına dayanıyor. Ama ya hesapta olmayan, en azından şimdilik pek ihtimal verilmeyen adımlar atılırsa...

Örneğin 20 Nisan'da faiz öyle 0.50 ya da 0.75 puan değil de çok daha yüksek oranda düşürülürse... 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün bankalara yaptığı tüketici kredilerinin faizini düşürme çağrısını hayata geçirecek şekilde bazı önlemlere başvurulur ve bu da tüketici kredisi kullanımını ve bağlı olarak enflasyonu tetiklerse... Bu konuda kafaların pek karışık olduğunu da kabul etmek gerekir. "Tüketici kredi kullanabilsin ki işler açılsın, canlansın, ekonomi büyüsün" görüşünü savunanlar da var, nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda başı çekiyor; "Tüketici kredisi kullanımı daha da artarsa, zaten ödeme güçlüğü içindeki vatandaş iyice batağa saplanır ve ayrıca talep kaynaklı bir enflasyonla karşı karşıya kalırız" düşüncesini savunanlar da var. İki görüşün kendine göre olumlu ve olumsuz yönler barındırdığı da bir gerçek.

Dolayısıyla 20 Nisan'daki PPK toplantısından çok aykırı bir karar çıkması beklenmiyorsa da, daha sonraki dönemlerin toplantılarına aynı serinkanlılıkla bakmak pek kolay görünmüyor.

Oturulması kolay, rahat edilmesi zor 

Bugünkü tabloya bakarak Murat Çetinkaya'nın başkanlık koltuğuna çok rahat oturacağını ve ilk önemli kararın alınacağı 20 Nisan'daki Para Politikası Kurulu toplantısının çok rahat geçeceğini söyleyebiliriz. 

Ama Çetinkaya, başkanlık koltuğunda, koltuğa oturduğu kadar rahat edebilecek mi, buna evet demek zor.

Çetinkaya'nın önüne zaman zaman yol ayrımları çıkacak. Yeni başkan, ekonominin gerekleri lehine mi kullanacak tercihini, yoksa siyasilerden gelen istekler lehine mi, bunu da zaman gösterecek.

Ve bizde "Seni o koltuğa biz oturtmadık mı" yaklaşımı hiç bitmeyeceğine göre, zaman zaman çatışmalar yaşanması kaçınılmaz olacak.   
 

Tüm yazılarını göster