Çetin Nuhoğlu'nu duyabilmek

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Doğrudan iş yaşamı içinde olmayanlar bir değerlendirme yaptıklarında, özellikle "kifayetsiz muhterisler" şu gerekçeyi kullanırlar: "Eli taşın altında olmayanlar için ahkam kesmek kolay… Bir işin altına girin, yapılanlar kadar siz de bir şeyler ortaya koyun da ondan sonra konuşma hakkını kullanın..."

Yazarken, eli taşın altında olanlara sık sık gönderme yapmanın nedenlerinden biri, kendini sorgulayarak gerçeği bulma yerine, kolaycılığı seçerek, hemen savunmaya geçenlerin, ve saldırıyı araç olarak kullananların algılama sınırlarını daraltan "olumsuz ruh hallerini" bir an olsun frenleyebilme umududur.

Bugün, eli iyice taşın altında olan Çetin Nuhoğlu' nu tanık göstereceğim; 3 Eylül günü Perşembe Rotası'ndaki değerlendirmesinden alıntılar yapacağım.

Nuhoğlu, kendi iş kolunda Baltık Endeksi ve Capesize Endeksi gibi ölçüler kullanarak değerlendirme yaptıklarını aktarıyor. Sonra, krizin çok önemli bir yönüne işaret ederek, içinden geçilen dönemde her şeyin sorgulandığını, rekabetçilik analizlerinin yeniden yapıldığını belirtiyor. Bir adım daha ilerleyerek, "…Türkiye'de verimliliği artıracak düzenlemeleri yapamıyoruz. Şiddetli bir bir biçimde kamyondan çekiciye geçmeye başladık. Ancak bu bir plan çerçevesinde olmadı. Burada bir verimlilik var ve bu, bir planla desteklenmeli. Plan yapamadığımız için hızlı geçen bir dönemde düzenlemeleri hayata geçiremedik.(…) Herkes kendi derdine düştü, planlamayı unuttuk!" diyor.

Başka boyutlara taşırsak

Planların unutulmasının arkasındaki temel etken , makro çerçeveleri oluşturan bakış açısındaki saplantılardır. Eğer öyle olmasaydı, Kemal Derviş, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı kapsamında, kendi içinde tutarlığı ve bütünlüğü olan bir plan ortaya koymasının yarattığı sonuçlardan gerektiği gibi yararlanmasını becerebilirdik. Bu plan sayesindedir ki;

· Bankacılık sektöründe sağlanan yapılanma,gözetim ve denetim, en azından finans sisteminin bankacılık ayağında krizi bir ölçüde olsun savuşturma olanağı verdi.

· Maliye politikalarında "sürdürülmesi" olanaksız işleyiş önlendi; sistem kısmen de olsa disiplin altına alına alındı. Kamu borçları göreceli olarak geriletildi.

· Dalgalı-kur uygulaması para disiplininde etkili bir araç oldu.

Bu somut gelişmeyi hep birlikte yaşadığımız halde, neden ciddi bir "ekonomik açılım yol haritası" elimizin altında yok? Böyle bir sorunun yanıtı, bizi tünelin ucundaki ışığa götürebilir.

Sen olsan neler yapardın?

Bazılarının, "…sen olsan ne yapardın?" diye sorduklarını seziyorum.Ben olsam nelere öncelik verirdim:

Finans sisteminin bütünüyle yaygınlığını ve derinliğini artıran yeni araçlar geliştirir; yeni bir yapı oluşturur; sistemin işlevselliğini artıran reformları gündemin ilk sırasına koyardım.

Maliye politikalarında "ödünsüz gözetim ve denetimleri" sürdürür; popülist politikalara kendimi kaptırmadığımı kanıtlardım.

İşyerlerinin rekabet edebilir ölçek, rekabet edebilir teknolojik donanım ve yeni iş çevresine uygun yönetim tarzı benimsemeleri için teşvik sistemini etkili olacak biçimde yeniden tasarlardım.

Kriz sonrasında küresel ekonomideki iş bölümünün alacağı yeni yapıyı öngörür; ülke bütününde ve bölgelerde nasıl bir "konumlanmanın" etkili olabileceğini hesaplar ve gerekli düzenlemeleri hızla hayata taşırdım. Ülkemin bir "cazibe merkezi" olmasının fiziksel altyapılarını ve yasal düzenlemelerini hazırlar yerli ve yabancı girişimcilerin önlerini açardım.

Fiyat-maliyet yapısında karşılaştırmalı üstünlük yaratmayan eskimiş yapıları hızla tasfiye edecek önlemleri alırdım.

Haksız rekabeti her anlamda önlerdim. Yurtiçinde kayıtsızlığın yarattığı, yurt dışında sosyal damping dahil bütün korumacı önlemlere karşı kendi girişimcilerime "şans eşitliği" yaratan bütünsel önlemleri yürürlüğe kor, sıkı biçimde takipçisi olurdum.

İşgücü maliyetleri ile verimlik analizlerini karşılaştırmalı olarak yapar; gelişmeyi engelleyici yapıları düzeltme konusunda korkak ve ürkek davranmazdım.

Oluşturacağım sistemin "kendini yeniden üretmesi" için "sorgulayıcı mekanizmaları" yaratır ve işletirdim.

Çetin Nuhoğlu gibi eli taşın altında olanların "…plansızlık" eleştirisini haklı kılan gerekçeleri ortadan kaldırır; kurum ve kuruluşlar için örnek olurdum.

Nuhoğlu'nun çok yerinde ve haklı çağrısına kulak verelim. Kaynak kullanma verimini belirleyen plan aracını mutlaka kullanalım … "Bize plan değil, pilav gerek…" diyen sakat anlayışı kamuoyu vicdanında mahkum etmeliyiz. Kaynağın kıt olduğu yerde, plan her zaman etkin bir araçtır; kullanmasını bilen için…

Tüm yazılarını göster