Çatalca’dan Cern’e

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Çatalca’nın tepesindeki o lokantada günün son ışıkları uçsuz bucaksız ovanın üzerinde menevişlenirken bir akşamüstü, uzaklara doğru bakabilmek. Gözlerimi, sonsuzluğa doğru uzatarak dinlendirebilmek…

Neredeee? Lokanta bıraktığım gibi tepeye yaslanmış bir vaziyette, güvenli duruyor, daha doğrusu üç-dört senedir kapalıymış, yeniden açılmış.. ama ova…Ova, artık bir apartman yığını… Lokantaya lokantaya doğru gelmiş beton yapılar.. kırmızı damlarının üzerinde ışık, ne yazık ki öyle güzel oynaşamıyor.. kiremitler yutuyor güneşin veda buselerini.

Bir kale’mi daha kaybettim, diye düşünüyorum… Gerçekten, ovaya hâkim tepede bir kaleydi Çatalca’daki o lokanta. Yine de peyniri hâlâ güzel, koyun sütünden… Patlıcanları biberleri kızarttığı, salataya döktüğü yağ iyi. Köftesi de fena değil. Eh, o zaman!.. Uzaklara bakmadan, tabaklara dönük yüzümle Cern Deneyi’ni düşünebilirim. 13,7 milyar yıl öncesine hayali bir yolculuk, Çatalca’nın 10-15 sene öncesindeki gerçek seyahat anılarımdan daha az acıtıcı olacaktır!..

Dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı "Büyük Hadron Çarpıştırıcısı", 13.7 milyar yıl önce meydana geldiği düşünülen Big Bang’ten (Büyük Patlama diye çeviriyorlar; önceleri bu teori ile dalga geçmek için kullanılan sözcükler, yıllar içinde benimsendi ve destekleyenlerin de sözlüğüne girdi, ama herhalde ilk anlamıyla, yani Büyük Gürültü diye yorumlamak, esprisine daha uygun) hemen sonraki başlangıç şartlarını oluşturarak evrenin oluşumunun sır perdesini aralayabilmek için düğmeye basıldı.

Teknoloji hayranı olan, en son ürünleri almak için olmayan paralarını savuran bu satırların yazarı için ne kadar heyecan verici bilgiler akmaya başlayacak önümüzdeki günlerde, aylarda, yıllarda…

Avrupa Nükleer Araştırma Kurumu (Cern) tarafından yapılan deneyde, Cenevre yakınlarında yerin ortalama 100 metre altında, 27 kilometre uzunluğunda, çember biçimindeki tünelde, ilk ışın huzmesi için 100 milyar protonluk paketler hızlandırıcıya atıldı. Önümüzdeki aylarda, "büyük patlama"dan hemen sonraki koşullar yaratılmaya  çalışılacak.

Aralarında Türklerin de bulunduğu 5 binden fazla fizikçi ve mühendisin çalıştığı proje, dünya görüşümüzü ve evrene bakışımızı değiştirebilecek sonuçlar üretecek muhtemelen.

Bu yoğun verileri depolayabilmek için, dünyanın çeşitli ülkelerinde on binlerce bilgisayar arasında özel bir ağ oluşturuldu.

Bir başka bilgi, patlamanın hemen sonrasında telaffuzu bile yüksek bir ısıya (heat) ulaşılacak, ama onun sıcaklığı (temperature) ile bir yumurta bile kaynatmak mümkün olamayacak, yani korkulduğu gibi dünyaya zarar verecek bir ortam yaratılmayacak. Tıpkı kara deliklerden etkilenilmeyeceği gibi. Burada oluşacak olası kara delikler, ki oluşup oluşmayacakları da kesin değil, çok çok küçük olacaklar ve hemen kaybolup gidecekler.

Peki kara delikler ne: Bir yıldızın ömrü, içindeki hidrojen miktarıyla sınırlı. Dört hidrojen bir araya gelince, helyum çekirdeği oluşturuyor ve enerjiye dönüşüyor. Böylelikle de gökyüzündeki o güzelim yıldızlar ışıldamaya başlıyorlar. Hidrojen azalınca da yıldız yavaş yavaş sönüyor. Kütle-çekim kuvveti ışıma basıncı ile dengelenemeyince kendi üzerine, büyük bir patlama ile çöküyor. İşte supernova böyle oluşuyor. Bunu da karadelik izliyor. Ve karadelik, her şeyi yutmaya başlıyor. Güneşin ve Dünya’nın karadelik olma olasılığı yok, çünkü dev yıldızlar yanında, bu evsafa dönüşemeyecek kadar küçükler. Peki evrende şu an bir supernova oluşsa, biz bunun farkına ne zaman varırız? Işık, Güneş’ten Dünya’ya 8 dakikada, Pluton'dan 4 saatte, gökadamızdaki uzak bir yıldızdan 10 bin yılda, en yakın komşu gökada Andromeda'dan 1 milyon yılda bize ulaşıyor. Çok uzaktaki bildiğimiz gökadaların ışığı, 10 bin milyon yıldan daha fazla sürede bize geliyor. Yani Andromeda bugün yok olsa, biz 10 bin yıl sonra bunun farkına varabileceğizdir!

Yeniden konumuza dönecek olursak, bu deney, Higgs Parçacıkları, Sicim Teorisi gibi, konuyla ilgilenmeyenlerin ilk kez duyduğu sözcükleri de barındırıyor, ama Çatalca’da kaleme alınan bu yazının konusu onlar olmamalı.

Çünkü, Çatalca’nın hazin manzarasında teknoloji ile barışık olmamız gerektiğini vurgulamak için yazıldı bu makale. Belki o zaman, bu deneyden korkarak uluslararası mahkemelere gidenler, ülkemizde dünya yok olursa aman yanımda olsun, diye çocuklarını okullarına göndermeyenlerle karşılaşılmaz.

Ama daha da önemlisi, teknoloji ile sıkı fıkı olanlar, önce kendi binalarına, sonra sokaklarına, ardından kentlerine ve de tabii ki ülkelerine zarar verici şeyler yapmazlar, yapamazlar, içleri elvermez.

Lütfen Cern Deneyi’ni izleyelim, sonuçlarının hayatımızı nasıl olumlu değiştireceğine inanalım. Kanser, diabet gibi birçok vakaya, yıllardır bu tür deneyler için yapılan çalışmaların yan sonuçları ile çözümler üretildiğini bilelim.

Son söz bir not: Doğa, milyonlarca yıldır farkında olmadığımız, gözlerimizle görmediğimiz çeşitli deneyleri (örneğin atmosfere çarpan kozmik ışınlar) bize uyguluyor ve yaşam hâlâ sürüyor. Biliminsanları, laboratuvarlarda onu taklit etmeye çalışıyorlar yalnızca.

Tüm yazılarını göster