Carry trade peşinde koşan yatırımcılar fitili ateşledi

 Küresel merkez bankaları, aldıkları ya da almakta geç kaldıkları hamlelerle yine piyasalarda oyun kurucu olmaya devam ediyor. Küresel risk iştahının yönü, BİST açısından yakından takip edeceğimiz konu başlıkları olacak.

Volkan DÜKKANCIK Yatırım Dünyası volkan.dukkancik@dunya.com

Küresel merkez bankaları, aldıkları ya da almakta geç kaldıkları hamlelerle yine piyasalarda oyun kurucu olmaya devam ediyor. Küresel risk iştahının yönü, BİST açısından yakından takip edeceğimiz konu başlıkları olacak.

 Küresel piyasalarda ge­çen hafta ortasında Japonya Merkez Ban­kası Boj’un sürpriz faiz artı­rımıyla sarsılan carry pozis­yonlarıyla başlayan endişe, ABD’de açıklanan verilerin ekonominin öngörülenden daha sert yavaşladığına dair sinyaller vererek resesyon en­dişelerini artırması ve Fed’in faiz indirimlerinde geç kaldığı yönündeki beklentilerin öne çıkmasıyla riskli varlıklardan kaçış hızlanırken haftanın ba­şında tam bir kusursuz fırtı­na yaşandı. İsrail-İran arasın­da artan jeopolitik tansiyon da sürecin tuzu biberi oldu. Özetle, küresel merkez ban­kaları, aldıkları ya da almakta geç kaldıkları hamlelerle yine piyasalarda oyun kurucu ol­maya devam ediyor.

Piyasalarda yumuşama sinyali

Küresel ekonomilerin yak­laşık 3 yıldır süren enflasyon­la mücadelesinde yavaş yavaş sona yaklaşılırken birçok merkez bankası henüz para politikası du­ruşunu değiştirmese de piyasalarda yumuşama sinyalleri temmuz ayında güçlendi. Diğer taraftan bazı büyük ekonomiler ise (Japonya gibi), karşılaş­tıkları makroekonomik olum­suzluklara karşı faiz artırımı da dahil bir dizi önlem alma­ya devam etti.

ABD Merkez Bankası (Fed), Avrupa Mer­kez Bankası (ECB) ve Türki­ye Cumhuriyet Merkez Ban­kası (TCMB), temmuz ayın­da faiz oranlarında değişikliğe gitmeyerek sıkı para politi­kası duruşunu korumayı sür­dürürken, Kanada Merkez Bankası (BoC) ve Macaristan Merkez Bankası (MNB) faiz indirimine gitti.

Boj’un atacağı adımlar gündemin baş köşesinde

Japonya Merkez Banka­sı (BoJ) ise faiz artırımı kara­rı aldı. Ülke para birimi yenin güçlenerek ülkenin ihracatı­na zarar vermesini önlemek ve deflasyonla mücadele etmek için 2016’dan bu yana negatif faiz politikası yürüten BoJ, ül­kedeki hızlı ücret artışları kar­şısında 2007’den bu yana ilk defa mart ayında faiz artırı­mına gitmiş ve politika faizini yüzde eksi 0,1’den yüzde 0,1’e yükselterek dünyadaki son negatif faiz veren ülke olma­yı sonlandırmıştı. BoJ, tem­muz ayında gerçekleştirdiği toplantıda da sürpriz şekilde politika faizinin yüzde 0,25'e çıkarılmasına karar verirken faizin daha da artırılabilece­ği sinyali verdi.

Bu sürpriz de­nebilecek karar sonrası Ja­pon yeni hızlı bir değerlenme yaşarken, uzun yıllardır, dü­şük faiz nedeniyle Yen borç­lanıp dünyanın her köşesin­deki yüksek getiri için carry trade peşinde koşan yatırım­cılar hızlı bir şekilde pozisyon kapamaya başlayarak küresel çaptaki kusursuz fırtınanın fi­tilini ateşledi. Bu anlamda Bo­J’un önümüzdeki dönemde atacağı adımlar ve söylemleri piyasa gündeminin baş köşe­sine yerleşmiş durumda.

‘Resesyon geliyor’ fiyatlaması dalga getirdi

Diğer önemli oyun kuru­culardan biri olan ABD Mer­kez Bankası (Fed) ise son top­lantısında beklentiye paralel olarak faizleri değiştirmeye­rek 23 yılın zirvesinde, %5,25- 5,50 aralığında tuttu.

ABD’de yüksek enflasyon karşısında 2022’de varlık alım operasyo­nunu tamamlayarak faiz ar­tışlarına başlayan Fed, Mart 2022’den bu yana 11 faiz artı­rımı gerçekleştirmiş ve faiz oranını toplam 525 baz puan artırmıştı. Son kararıyla Fed, politika faizini art arda 8 top­lantıda değiştirmeyerek mev­cut aralıkta sabit bıraktı. Ban­ka, politika faizinde en son Temmuz 2023’te 25 baz puan­lık artışa gitmişti.

ABD’de enf­lasyon, Haziran 2022’de yıllık bazda yüzde 9 ile 1981’den iti­baren en yüksek seviyeyi gör­mesinin ardından son olarak geçen ay yıllık bazda yüzde 3 ile beklentilerin altında ger­çekleşmişti. Banka, enflasyo­nun hedefe doğru ilerlediğini belirterek faiz indiriminin ya­kın olduğu sinyali verdi. Me­tinde son aylarda enflasyonun yüzde 2’lik hedefe doğru da­ha fazla ilerleme sağladığı, is­tihdam ve enflasyon hedefle­rine karşı risklerin daha den­geli olmaya devam ettiği ifade edildi.

Kararın hemen ardın­dan açıklanan tarım dışı istih­dam rakamları temmuz ayın­da tahminlerden daha fazla yavaşlaması ve işsizlik oranı­nın %4,3 ile yaklaşık üç yılın en yüksek seviyesine çıkma­sı ise bir anda Fed’in mevcut duruşunun sorgulanması­na neden oldu. Veriler, işgü­cü piyasasının diğer verilerin gösterdiğinden daha hızlı so­ğuduğuna işaret ederken, son dönemde zayıf gelen öncü bü­yüme göstergelerinin de biri­kimli etkisiyle piyasada hızlı bir “Resesyon geliyor” fiyatla­masını beraberinde getirerek küresel çaptaki dalgalanma­nın temel sebeplerinden biri­ni oluşturdu.

 Merkez bankaları ana belirleyici olacak

TCMB’nin sıkı duruşu ve ekonomi yönetiminin kararlı tutumuyla son dönemde tekrar artan yabancı yatırımcı ilgisi açısından Fed’in ve Boj’un atacağı adımlar ve bu bağlamda şekillenecek küresel risk iştahının yönü, BİST açısından yakından takip edeceğimiz konu başlıklarından olmaya devam edecek. Özetle Merkez Bankaları tüm finansal varlıklar açısından ana belirleyici konumunu sürdürecek.

Tüm yazılarını göster