Cari açık tarihin akışını değiştirir mi?

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Basına yansıyan yorum ve değerlendirmelere bakılır ise ülkemizin etkili ve yetkili kesimleri cari açığın büyümesinden rahatsız olmuşlar. Ortaya çıkan bu durumun yapısal sorunlara bağlı ciddi bir makro dengesizlik olduğunu itiraf ediyorlar. 2003-2008 yılları arasında yapısal sorunların çözüldüğünü, fiyat istikrarına odaklanmak gerektiğini ve cari açığın büyümesinin problem yaratamyacağını iddia edenlerin bugün geldiği aşama ilginç bir görüntü oluşturuyor. Finanse edebildiğimiz sürece cari açık sorun yaratmaz çizgisinden bugünkü algılamaya gelinebilmesini büyük bir aşama olarak görebiliriz!.. Ne diyelim belki de küresel kriz sayesinde akılları başlarına gelmiş, global düzeydeki olumsuzlukları daha yeni yeni farketmeye başlamış olabilirler.

Fakat ortada ciddi bir tuhaflık var, düzenleyici kurumlar ve siyasi irade çok geç de olsa bir şeyler yapmaya kararlı imiş gibi bir görüntü sergiler iken bankacılık kesiminde söylem farklılığına rağmen herhangi bir eylem değişikliği gözlenmiyor. Kredilerdeki artış hızı gaz kesmeden artmaya, cari açık büyümeye ve beklentiler bozulmaya devam ediyor. Seçim meydanlarında atılan nutuklar ve verilen sözler ise gerek iktidar, gerekse muhalefet kesimlerinin ülke sorunlarının farkında değilmiş izlenimi veren çizgisi kafaları karıştırmaya devam ediyor. Seçim tarihine kadarki tavrı bir kenara bırakıp daha sonrasını sorgulamaya çalışalım. Halka borçlanmadan kaçınması, aksi takdirde ciddi sıkıntılar yaşayabileceği uyarısı yapılacak mı, yoksa sadece mali sektöre sopa göstermekle yetinilmeye devam edilecek mi? Enflasyon, döviz kuru, bütçe gelirleri ve açığındaki eğilim ne olacak? Önemli ihracat pazarlarımızdaki istikrarsızlık derinleşir iken iç talebin de daralmaya başlaması büyüme v eişsizlik gibi makro ekonomik göstergelerdeki eğilimleri nasıl etkileyecek.

Bugün euro bölgesi içinde yaşayan Yunanistan ve Portekiz gibi sorunlu ekonomilere bakılır ise ne demek istediğimiz daha iyi anlşılabilir. Söz konusu ekonomilerde hem borç, hem de cari açıklarına yeni rekorlar kırdırarak yaşam düzeylerini yükseltmişler idi. Bugün ise bu saadet zincirinin kırılmış olması nedeniyle ne yapacaklarını bilemez durumdalar. Boş koysalar dolmuyor, doluya koysalar uymuyor. Hem cari açığı, hem de bütçe açığını aşağı çekecek, ekonomileri daha fazla daralmadan tasarruf düzeyini yukarı çekecek bir yol arıyorlar, fakat bulamıyorlar ve bulamayacaklar. Zira aradıklarını mümkün kılabilecek tek şey enflasyon ve faiz artışına sebep olmayacak ve güvensizlik yaratmayacak bir durumdur; ancak rekabet gücünde mucizevi bir artış sayesinde faaliyet gelirlerinin artması ile mümkün olabilecek bir loasılıklar ve bugünün küresel koşullarında gerçekleşmesi imkânsızdır. Türkiye ekonomisi 2003 sonrasında sürdürülebilir olmayan benzer eğilimler yaşamıştır ve devamının daha farklı olması beklenemez.

Cari açığı küçültmekte kararlı isek kriz sayılabilecek uzun süreli bir durgunluğa katlanma şansımız var mıdır? Enflasyon ve faiz beklentilerinin bozulması, bütçe gelirleri azalır iken açığın büyümesi ekonomiyi nasıl etkileyecektir? Menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri ne yöne gidecektir ve kredi kalitesi ile hacmindeki gelişmelerin risk alma isteğini ve sermaye hareketlerini ne yönde bir eğilime zorlayacaktır? Merkez Bankası'nın kaynak maliyetini yükselterek kredi hacmini daraltmakta başarılı olamaması anlayana çok şey söylemektedir. Ülkemizdeki saadet zinciri henüz kırılmamıştır fakat kötü sesler gelmekte ve herkesi korkutarak akıl tutulmasına itmektedir. Cari açığın kontrol altına almak için gerekli her şeyi yapmak ise zincirin kırılmasını ve her şeyin değişmesini göze almak anlamındadır. Doğruyu söylemek ile gereğini yapmak ayrı şeylerdir; etkili ve yetkili kesimlerin açmazı da buradadır!.. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovanlar için bugünden sonrası hiç de kolay olamayacak!..

Tüm yazılarını göster