Cari açık "finanse edilemedi" ve aralıkta 5.6 milyar $ rezerv

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Bugünlerde "bardağın yarısı dolu mu, yoksa diğer yarısı boş mu" kavramını çok sık kullandığımızın farkındayız. Ama birçok veri, birçok gösterge bizi böyle bir yaklaşım sergilemeye itiyor.

Örneğin dün açıklanan 2014 yılının tümüne ilişkin ödemeler dengesinde olduğu gibi. Cari işlemler dengesi açığı geçen yıl yaklaşık 46 milyar dolar oldu ve böylece son dört yılın en düşük açığı gerçekleşti. Öyle ki, 2013'teki 64.7 milyar dolarlık açığa göre yüzde 29'luk bir gerileme söz konusu. Cari açık neredeyse üçte bir azalmış. 

Cari açığın milli gelire oranında ise son beş yılın en iyi düzeyi yakalanmış. Her ne kadar 2014'ün milli geliri henüz kesinleşmemişse de, beklenen düzey üzerinden yapılan hesaplama, geçen yılki cari açığın milli gelire oranının yüzde 5.7'ye indiğini gösteriyor. Cari açık/GSYH oranı 2013'te yüzde 7.9, 2012'de yüzde 6.2, 2011'de yüzde 9.7, 2010'da ise yüzde 6.2 düzeyinde gerçekleşmişti. 

Yani bundan iyisi can sağlığı! Cari açık düşüyor, açığın milli gelire oranı düşüyor, daha ne istiyoruz ki...

Ama iyi de, gelişmenin niye bu yönde olduğunu da düşünmek gerekiyor. Örneğin ihracatımızı çok artırdık da mı böyle oldu ya da turizm gelirimizi fırlatacak adımlarla mı bu gelişmeyi sağladık. Yoksa, gürül gürül döviz aktığı halde, burun kıvırdık ve bu dövizi harcamadık, Merkez Bankası biriktirsin mi dedik? Hiçbiri değil! Aslında pek de elimizde olmayan gelişmelerle bu tablo ortaya çıkmış durumda. Örnek mi?

2013 yılında net 11.8 milyar dolarlık altın ithal etmiştik. Geçen yılki net ithalat ise 3.9 milyar dolara indi. Yani, net altın ithalatındaki azalma sayesinde cari açığımız 7.9 milyar dolar daha az gerçekleşti. Şöyle düşünelim; geçen yılki altın ithalatı da 2013 yılındaki kadar olsaydı, 2014'ün cari açığı 45.8 milyar değil, 53.7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşecekti. Bu durumda cari açığın milli gelire oranı da yüzde 5.7'ye inmeyecek ve yüzde 6.6 olacaktı.

Varsayımlara dayalı hesap yapmak çok doğru görülmeyebilir; ama şunu da bilelim, bakarsınız 2015'te bu sefer de yeniden yüklü miktarda altın ithal etmeye başlamışız ve net ithalatımız geçen yılın çok üstüne çıkmış. 

Hep vurguladık; üretmediğimiz bir emtianın alım satımına aracılık ederek, kimi zaman da sözüm ona aracılık ederek dış ticaret rakamlarımızın biraz da sanal boyuta kaymasına yol açıyorsak, bunun sonuçlarına da katlanmamız gerekir. Kimi yıllar altın nasıl olumlu katkı yapar görüntü vermişse, kimi yıllarda da tersi olacaktır. Buna dikkat çekelim de, bu yıl ya da seneye birileri çıkıp değerlendirme yaparken "Altın ithalatı olmasaydı cari açığımız şu kadar düşük gelecekti" gibisinden yorumlar yapmasın. Bu durumu olumlu etki söz konusuyken de vurgulayalım, etki olumsuzken de... 

Cari açığı yine finanse edememişiz!

Biz yazmaktan usandık, konuyu bilen okurlar da okumaktan; ama hala ve hala "cari açığı finanse etmek-edememek" üzerine sözler sarf ediliyor. Kimi zaman da bu safsatanın peşinden gidenlere tokat gibi inen rakamlar geliyor. Alın işte en son ayın, aralık ayının rakamları...

Aralık ayında, "cari açığı finanse etmek" de ne ki, bu anlamda perişanları oynamışız. Aralık ayında finans hesabından ne kadar para gelmiş, söyleyelim; 2.2 milyar dolar. Bu tutarın 1.2 milyar doları portföy yatırımlarından, 912 milyon doları doğrudan yatırımlardan, 71 milyon doları da diğer yatırımlardan oluşuyor. Bu 2.2 milyar dolar, "dişimizin kovuğu"na bile yetmemiş. Yani, "cari açık finanse edilememiş". Hani o çok korktuğumuz ve engin ekonomi bilgisiyle hep dile getirdiğimiz durum var ya, o gerçekleşmiş. Peki nasıl olmuş da finans hesabında 2.2 milyar dolar geldiği halde 6.8 milyar dolar cari açık verebilmişiz?

Yanıtı kolay, Merkez Bankası rezervine başvurmuşuz çünkü. Aralık ayında Merkez Bankası rezervinden tam 5.6 milyar dolarlık kullanım gerçekleşmiş. Böylece, finans hesabındaki giriş toplamda 7.8 milyar dolara çıkmış. 

Para geldi de harcamadık mı?

Finansman kalemlerinden gelen dövizin azlığı yalnızca aralık ayına özgü bir durum değil. Ama aralıktaki tablo çok çarpıcı. Bu ayın da etkisiyle 2014'ün tümünde Merkez Bankası rezervinden 468 milyon dolarlık kullanım gerçekleşmiş. Oysa önceki yıllarda gelen döviz o kadar fazlaydı ki, bu sayede Merkez Bankası rezervine 2013'te 9.9 milyar dolar, 2012'de ise 20.8 milyar dolar ekleme yapılmıştı

Yani geçen yıl için cari açığın çok düşük geldiğinden dem vurarak mutlu olalım olmasına da, "Oluk oluk para aktı da sanki harcamadık mı" diye de arada bir de olsa kendi kendimize soralım. 

Olmayan para harcanır mı? Cebinizde paranız, kredi kartınızda limitiniz ya da satıcı nezdinde itibarınız yoksa çorap bile vermezler adama. Siz tutmuş, ülke olarak, sanki harcayabilecek paranız varmış da harcamamışsınız gibi cari açığın düşük kaldığıyla övüneceksiniz. 

Doğrudan yatırımlarda hayal kırıklığı

Son beş yılın ödemeler dengesi özetinde dikkat çeken bir ayrıntı da doğrudan yatırımlardaki dramatik azalma. Geçen yıl yurtiçinde 12.1 milyar dolarlık doğrudan yatırım yapılmış. Ancak bu tutarın 4.3 milyar doları gayrimenkul alımı. Bunu yatırım diye nitelemek ne kadar doğru? Sermaye yatırımı 7.8 milyar dolarda kalmış. Ama asıl dikkat çeken, geçen yıl yurtdışında yapılan yatırımların 6.7 milyar doları bulması.

Böylece net doğrudan yatırım 5.5 milyar dolara inmiş. Bu düzeyin, son beş yılın en düşük gerçekleşmesine işaret ettiğini belirtelim. 

Tüm yazılarını göster