Cari açığın hızla düştüğü aylar geride kaldı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Cari işlemler dengesinde, yani döviz gelir ve gideri arasında oluşan açıkta yıllık bazda rekor 74.4 milyar dolarla 2011'de kırıldı. Yıllık açık, 2012'de 48 milyar dolara geriledikten sonra 2013'te yeniden tırmandı ve 63.6 milyar dolara çıktı. Sonrasında iniş başladı. Cari açık 2014 yılında 43.6 milyara, geçen yıl ise 32.1 milyara indi. Geçen yılki açık, son altı yılın en düşük açığı olarak kayıtlara girdi. 

Cari açıkta en büyük etken ithalat. İthalatın düzeyini belirleyen iki temel etken de enerji faturasının büyüklüğü ve büyümenin düzeyi. Hızlı büyüme, doğaldır ki daha çok üretim demek ve bu üretimi gerçekleştirmek için de daha fazla ithalat yapıyoruz. Son yıllarda büyümemizin görece düşük kalması ve daha çok da enerji ithalatının hafiflemesi cari açığın da küçülmesini sağladı.

Geçen yıl cari açıkta önceki yıla göre aydan aya çok hızlı düşüşler gördük. Ama öyle anlaşılıyor ki düşüşte sınıra gelindi. Merkez Bankası'nın ocak ayı gerçekleşmesine ilişkin dün yaptığı açıklamada bu yavaşlama belirgin biçimde görülüyor. Geçen yılın ocak ayında 2.4 milyar dolar olan cari açık, bu yıl 2.2 milyar dolara indi. Yani bu yıl ocakta geçen yıla göre yalnızca 216 milyon dolarlık bir azalma var. Oysa geçen yılın ocak ayındaki açık, 2014'ün ocak ayındaki 4.8 milyar dolara göre tam yarı yarıya 2.4 milyar dolar azalmıştı. 2014'ün ocak ayındaki açık da, 2013'ün aynı ayındaki 5.7 milyar doların 855 milyon dolar altında kalmıştı.

Bundan sonraki gerilemeler çok daha düşük gerçekleşecek. Hem zaten geçen yılın tümünde 32.1 milyar dolar olan cari işlemler açığında bu yılın hedefi 28.6 milyar dolar. Yani artık hükümet de cari açıkta öyle geçmişteki gibi çok hızlı gerileme beklentisi içinde değil. Hem böyle bir beklenti hiç de gerçekçi olmazdı. 

Ocakta ne oldu?

Ocak ayında geçen yıl 2 milyar 443 milyon dolar olan cari açık bu yıl 2 milyar 227 milyon dolara indi. Cari açıkta önemsiz bir küçülme var. Ama ödemeler dengesinin diğer kalemlerinde çarpıcı gelişmeler yaşandığı ortada.

Birincisi finans hesabında. Geçen yıl ocakta doğrudan yatırımlar,  portföy yatırımları ve diğer yatırımlar kalemlerinden 6.7 milyar dolarlık giriş gerçekleşmişti. Bu yılki giriş ise yarı yarıya düşerek 3.3 milyar dolarda kaldı. Bu gerilemede en büyük etki portföy yatırımlarından geldi. Geçen yıl ocakta portföy yatırımlarında 1.6 milyar dolarlık giriş varken, bu yıl söz konusu kalemde 1.2 milyar dolarlık çıkış yaşandı. 

Finans hesabında geçen yıl gerçekleşen giriş, cari açığın çok çok üstünde olduğu için, gelen dövizin 4 milyar doları rezerve eklenmişti. Bu yıl ise rezervden 37 milyon dolar gibi çok az da olsa bir kullanım gerçekleştirmek gerekti.

Hangi hainler götürüyor bu parayı!

İkinci çarpıcı gelişme ise net hata ve noksanda yaşanıyor; hem de birkaç aydır. Net hata ve noksan kalemi pozitif olduğunda koro halinde "Nereden geliyor bu para, kim getiriyor" diyen, hatta hızını alamayıp "Körfez'den Türkiye'ye para akıyor" diye adeta kaynak bile belirten, "Valizlerle para geliyor" diyerek valizlere milyarlarca doları sığdırabilen zihniyet, net hata noksan negatif olduğunda birden susuveriyor. 

Şimdi de "Hangi hainler Türkiye'den valizlerle para çıkarıyor" diye sormak gerekmez mi? Hatta, "Haydi hainler para çıkarmak istiyor, çıkarıyor da, niye bunlara göz yumuluyor" demek bir vatanseverlik borcu değil mi?

Geçen yılın son üç ayında ve bu ay net hata ve noksan negatif gerçekleşti. Net hata ve noksan geçen yılın ekim ayında 1 milyar 999 milyon, kasım ayında 25 milyon, aralık ayında 1 milyar 309 milyon, bu yılın ocak ayında ise 1 milyar 124 milyon dolar negatif oldu. Yani dört ayın toplamında Türkiye'den "valizlerle" 4 milyar 457 milyon dolar "gizemli para" çıkarılmış.  

Bu paranın peşine düşmek her vatanseverin görevi değil mi? Ne diye Türkiye'ye giren paranın peşinden koştuğumuz kadar, Türkiye'den çıkan paranın peşinden de koşmuyoruz ki? 

Neredesiniz gizemli para avcıları, gelin bir de çıkan parayı konuşun, bir de bu çıkışın üstünde durun.

Denilebilir ki, son dört ayda 4.5 milyar dolar çıkmış çıkmaya ama, son bir yıl itibariyle net hata ve noksan hala pozitif 8.4 milyar dolar. Elbette bu tutar küçük değil, elbette önemli. Ama artık bu tutarın valizlerle ya da TIR'larla nakit olarak getirilen para değil, bir hesap kalıntısı ya da hesabı denkleştirme kalemi olduğu gerçeğini kabullenmek durumundayız. Ayrıca net hata ve noksanı mutlak değer olarak ele almaktansa, bir kıyaslamayla değerlendirmek gerektiğini de görmeliyiz. Örneğin GSYH ile kıyaslamak gibi. 

Merkez Bankası'na düşen görev

Ama bu demek değil ki net hata ve noksanı daha somut bir şekilde izah etme konusunda Merkez Bankası'na görev düşmüyor. Tamam, Merkez Bankası ödemeler dengesi metodolojisi kapsamında net hata ve noksanın nasıl oluşabileceğini izah ediyor, en azından etmeye çalışıyor. Ama daha pratik örneklerle kafalardaki soru işaretlerinin giderilmesi gerekiyor. İşte Merkez Bankası bunu yapmaktan nedense kaçınıyor. Bu konuda sizlere yakında çok somut örnekler vermeye çalışacağız.  

Tüm yazılarını göster