Çanakkale Savaşı'ndan bugüne WikiLeaks'in düşündürdükleri...

Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Jullian Assange...

WikiLeaks'in genel yayın yönetmeni...

İngiltere'de tutuklu...

Bugün mahkeme karşısına çıkarılıyor...

Dünya gözünü, kulağını İngiltere'ye, bu

mahkemeye çevirdi...

Dünya, Assange'ın kim olduğuna karar

vermeye çalışıyor...

Terörist diyen de var...

Kahraman olarak gören de...

Bu konuda henüz bir denge tutturulamadı...

Tartışmalar ifratla tefritte...

İki uç, aşırı değerlendirmeler arasında gidip

geliyor...

Kim bilir?

Belki de 'yeni normal' dedikleri budur...

WikiLeaks ile birlikte tartışmaların odağına

iki alan yerleşti:

Diplomasi ve gazetecilik...

WikiLeaks'in bu iki alanı derinden

etkileyeceği öne sürülüyor...

Diplomasiye ne getirir, ne götürür bilemem...

Dünya siyasetine bomba gibi düştüğü

kesin.

Bunu da doğal karşılamak lazım...

Sonuçta "sızanlar" ABD Dışişleri Bakanlığı

belgeleri...

Ama doğal karşılanması mümkün

olmayan işler de oluyor...

Assange, ABD tarafından " vatan hainliği"

ile suçlandı.

Oysa ABD vatandaşı bile değil,

Avustralyalı...

Sarah Palin, Assange'ın "Usame Bin

Ladin gibi avlanması" gerektiğini söyledi...

Hatırlayacaksınız, son seçimde Palin,

ABD'nin Başkan Yardımcılığı'na talipti.

Assange, "ABD özel güçleri tarafından

'indirilmem' için ciddi çağrılar var" diyor.

Sonunda Assange, "tecavüz" ile suçlandı

ve "kaçacağı" şüphesiyle tutuklandı...

Oysa, Scotlandyard'a kendisi teslim

olmuştu...

Bunları "doğal" ya da "normal" olarak

karşılamak çok zor...

WikiLeaks'ten sızan belgeler bir şey daha

gösterdi...

Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın bilimsel

çalışmadan yana pek de iyi durumda

olmadığını...

Yayınlanan belgelerde ne var?

Bol bol dedikodu var...

Ne yok?

Analiz yok...

ABD Dışişleri Bakanlığı, ülkeleri tarihi,

sosyal ve siyasi yönleriyle derinlemesine

araştırmayı bir tarafa bırakmış...

Kişilerle ilgili bilgilerden...

Onlar için kullanılan sıfatlardan...

Dedikodulardan medet ummuş...

İşin gazetecilik kısmına gelince...

Orada da bir bölünme var.

Örneğin Prof. Nicolas Lemann...

Dün Akşam Gazetesi'nde Şenay

Yıldız'la röportajı yayımlandı...

WikiLeaks'in gazetecilik yapmadığını öne

sürüyor.

Julian Assange'nın da gazeteci olmadığını...

WikiLeaks belgelerinin sadece "kaynak"

olabileceği görüşünde...

"Ham materyalleri halka sunmak gazetecilik

olamaz" diyor.

Prof. Lemann, Colombia Üniversitesi

Gazetecilik Fakültesi'nin dekanı...

Colombia'nın gazetecilik fakültesi, bu alanda

dünyanın en iyi okullarından biri olarak kabul

ediliyor.

Yani Lehmann, herhangi biri değil...

Günümüzde gazetecilik konusunda ne

dediği önemli görülmesi gereken bir aktör...

Dediklerinde haklılık payı da yüksek:

Gizli belgelerin sızdırılması da tek başına bir

gazetecilik olayı değil...

Gazetecilik, bu belgelerin araştırılarak basın

ilkeleri ışığında işlenmesini gerektiriyor.

WikiLeaks'i çok farklı değerlendiren

gazeteciler de var...

Gazetecilikte esas olan kamuoyunu

bilgilendirmekse...

İşte size bilgi...

Ziyadesiyle... İstemediğiniz kadar...

Bakmayın diyorlar, kopartılan fırtınalara...

İktidar olmanın yapısıdır bu...

Bilgiyi gizlemeye çalışır iktidarlar...

Özellikle de kendi aleyhlerinde olanları...

Gazetecinin işi de bu bilgileri ortaya

çıkarmaktır.

Bununla sorumlu ve görevlidir.

Assange...

Hemen ortadan kaldırılması gereken bir halk

düşmanı mı?

Yeni global gazeteci mi?

Vatandaş gazeteciliğinin yeni modeli mi?

Yoksa gazetecilikte çığır açan bir modern

kahraman mı?

Onu savunanlar, "Kötülüklerin ortaya

dökülmesi toplum için iyidir" görüşünde...

Kendisi de, "Gerçek her zaman kazanır"

diyor.

Birkaç gün önce yazdığı makalesinin başlığı

buydu.

Makalede savunduğu düşüncelere de

bugünün ünlü medya patronu Rupert

Murdoch'u referans yaptı. 1958 yılında

sahibi ve editörü olduğu The News

gazetesindeki yazısına atıfla:

"Gizlilik ve gerçek arasındaki yarışta,

gerçeğin her zaman kazanması

kaçınılmazdır."

Assange'ın verdiği bilgiye göre, Murdoch

bunları, babası Keith Murdoch'ın

Gelibolu'da savaşan Avustralyalı askerlerin

İngiliz komutanlar tarafından boşu boşuna

kurban edildiğini açıklamasıyla ilgili olarak

yazdı.

Assange, "İngilizler Keith'i susturmaya çalıştı.

Ancak onun, çenesini kapatmaya niyeti

yoktu ve girişimleri sayesinde bir felakete

dönüşen Gelibolu savaşı sona erdirildi" diyor

ve ekliyor:

Neredeyse bir yüzyıl sonra Wikileaks aynı

şekilde kamuoyuyla paylaşılması gereken

gerçekleri yayımlıyor.

İşin diplomasi ve gazetecilik dışında bir

boyutu daha var...

Daha doğrusu onları da kapsayan, daha ileri

bir boyut...

Farkında mısınız bilmem...

WikiLeaks bir efsaneyi daha yıkıyor...

Komplo teorileri ne diyordu?

ABD devlet aygıtı her şeyi bilirdi...

Her şeye kadirdi...

Yenilmez, sızılmaz bir mekanizmaydı...

Hollywood bize bunu tasvir eden pek çok

film üretti...

Şimdi, bu düşüncenin gerçeğe o kadar da

yakın olmadığı görülüyor...

4-5 kişilik bir küçücük bir internet sitesinin

marifetiyle...

Bu işlerden anlayan, tecrübeli bir

ağabeyimize sordum.

WikiLeaks'i nasıl değerlendirmek lazım

diye...

Dediği şu:

Devletlerin ve büyük ekonomik kuruluşların

medya üzerinde baskılarının ve kontrolünün

arttığı bir dönemde bu girişimleri dengeleyen

bir şeye ihtiyaç vardı.

WikiLeaks, bu boşluğu doldurdu...

Medyanın kendilerini kullanmak isteyenleri

de haber malzemesi yapabileceğini gösterdi.

Zaten her dönemde "kral çıplak" diyecek

insanlara ve medya kuruluşlarına ihtiyaç

vardır."

Eskilerin dediği gibi...

Bu pilav daha çok su kaldırır...

Şu dünyanın işine bakın...

İnternet askeri iletişim için geliştirildi.

ABD Savunma Bakanlığı'nda...

Ya da daha bilinen ismiyle Pentagon'da...

1972'de...

Oradan tüm dünyaya yayıldı...

Şimdi tam 48 yıl sonra bambaşka bir amaca

hizmet ediyor.

Neredeyse tamamen zıt bir amaca...

Ne ironi değil mi?

Tüm yazılarını göster