'Cam tavan'da çatlak açmanın yolu start-up’lar

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Teknoloji sektörü, özellikle de startup’lar, kadın-erkek çalışan oranlarında oldukça büyük bir eşitsizliğin izlendiği sektörler arasında yer alıyor . Dünya genelinde bilgisayar programcıları, web geliştiricilerine baktığımızda, kadın oranın düşük olduğunu görüyoruz. Oysa yapılan araştırmalar, kadınlar tarafından yönetilen start-up’ların oldukça başarılı olduğunu ortaya koyuyor. Bugüne kadar çok sayıda araştırma, yönetim kurullarındaki kadın sayısının, başarı ve karlılıkla doğru orantılı olduğunu ortaya koydu. Yatırım dünyası da yavaş yavaş bu gerçeğe gözünü açmaya başladı.

Risk sermayesi şirketi First Round, kadın kuruculardan oluşan start-up’lara yaptıkları yatırımların, erkekler tarafından kurulan start-up’lara oranla yüzde 63 daha iyi performans sağladığını ortaya koyuyor. The Big Know, İtalya’nın önde gelen reklam ajanslarından birisi. Ajansın CFO’su Allison Gage, start-up’ların özellikle kadınlar için son derece uygun bir çalışma alanı olduğunu söylüyor. Start-up çalışma ortamı hız ve işbirliği gerektiriyor. Bu da aslında kadın çalışanların en etkili özelliği. Dünya genelinde start-up kurucusu kadın oranı da hızla artıyor. Bu oran 2009’da yüzde 9 iken, 2014’te yüzde 18’e çıkmış durumda. Önemli bir diğer değişim de, kadın liderler tarafından yönetilen bu start-up’ların, kendi kuralları ve kültürlerini beraberinde getirmeleri ve “erkekler kulübü mantığını” tehdit etmeleri. Her ne kadar iş dünyasındaki “cam tavan” kırılmazlığını korumaya devam etse de, kadınlar start-up’lar ile “ışığın girmesi için küçük çatlaklar” açabilecek gibi görünüyorlar.

- Dünya genelinde start-up kurucusu kadın oranı hızla artıyor. Bu oran 2009’da yüzde 9 iken, 2014’te yüzde 18’e çıkmış durumda.

- Kadın kuruculardan oluşan start-up’lar erkekler tarafından kurulan start-up’lara oranla yüzde 63 daha iyi performans sergiliyor.

Bizi Böyle Bilin!

ABD Kongresi, 1970’lerin başında, lise ve orta okullardaki spor faliyetlerinde cinsiyet eşitliğini zorunlu kılan yasayı kabul etti. Bu yasa ile birlikte, tüm dünya yenetekli kadın atletlerin de olduğunu farketti.

1964 yılında kurulan spor markası Nike da, işte o tarihten bu yana kadınların spor ile güçlenmesine destek veriyor. Kadınlara güçlü olabileceklerini; kafalarına koyunca tüm hedeflere ulaşabileceklerini söylüyor. Bu amaçla oldukça etkili kampanyalara imza atıyor.

2011 yılında French Open tenis turnuvasının sahibi ilk Asyalı kadın tenisçi Li Na’nın “Gökyüzünden daha yukarısına cesaret edin” dediği kampanya bunlardan birisi.

Şu sıralar gerek televizyonda, gerekse sosyal medyada izlediğimiz “Bizi Böyle Bilin!” reklam filmi de, bu amaçla gerçekleştirilen en yeni kampanya.

Elini hem hamur açmak için, hem de halter kaldırmak için unlayan kadını; mücevheri seven ama altın madalya da kazanan kadını; yani, özgür, kendine güvenen, başaran kadınları görüyoruz bu yeni kampanyada.

Reklam kampanyasının amacı, kabul edilmiş toplumsal cinsiyet rollerine göre yaşamak zorunda olan kadınları, bu sınırları aşmaları için cesaretlendirmek ve daha fazla kadının spor yapması için ilham vermek.

Kadınlar ve güzellik; kadınlar ve ellerinin hamuru; kadınlar ve altın gibi klişelere tepki veren film, bu önyargıların yol açtığı ayrımlara da net bir “yumruk” atıyor.

Türkiye’deki profesyonel ve amatör kadın sporcuların ilham veren hikayelerini kutlayan “Bizi Böyle Bilin” reklam filminde, Türk Milli Basketbol Oyuncusu Işıl Alben, Milli Tenisçi İpek Soylu, Milli Triatlet Esra Gökçek, Kikbokscu Funda Diken Alkayış, Çisil Sıkı’nın liderliğindeki Dans Fabrika dansçıları ile oyuncular Dilan Çiçek Deniz ve Elvin Levinler yer alıyor.
Bu arada kadının güçlendirilmesine yönelik benzer kampanyaları eleştirenler de yok değil. King’s College London Profesörü Rosalind Gill, 2012 yılında yaptığı bir konuşmada, “Benzer kampanyalar, evlilik yaşını öteliyor; dolayısıyla çocuk sayısının azalmasına, nüfus artışının yavaşlamasına ve ülke ekonomisinde iyileşmeye yol açıyor” derken, bir yandan verilen mesajın önemli olduğunu söylerken; diğer yandan da, bu tür reklamları batı ülkeleri dışındaki kadınları tek tipleştirip, genellediği için eleştiriyor.

Cinsiyet eşitliği bugün hükümetler ve BM gibi uluslararası organizasyonların ana gündem maddeleri arasında. Kaçınılmaz olarak şirketler de bu sürece dahil oluyor. Kadın ve genç kızların güçlenmesi için şirketlerin de harekete geçmesi hem hedefe ulaşmak, hem de işin ticari başarısı açısından önem taşıyor; çünkü bugün gençler, toplumsal fayda sağlayan şirketlerin ürünlerini tercih ediyor. Yani ekonomik sürdürülebilirlik ile toplumsal fayda el ele yürüyor.

Tüm yazılarını göster