Büyümeden fedakarlık edince kazancımız ne olacak?

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com
 
Merkez Bankası, uzun süredir  uyguladığı politikayı devam ettiriyor.  Halk anlatımıyla banka ayağını frenden çekmiyor. Tersine frene daha hızlı basmaya çalışıyor.
 
Önceki gün  Merkez Bankası, bankalardan para alırken ve bankalara para verirken uygulanan (gecelik) faiz oranlarını çeyrek puan indirdi. Buna karşılık bankaların topladıkları Türk Lirası ve döviz mevduatı karşılığı Merkez Bankası'na yatırdıkları zorunlu karşılık oranlarını yükseltti. 
 
Faiz neden indirilir?  Tüketici, üretici, yatırımcı daha ucuz borçlanabilsin, ekonomi  canlansın, büyüme hızlansın diye indirilir.
 
Merkez Bankası faizi indiriyor, ama (1) Faiz indiriminin kredi maliyetini ucuzlatmaması için bankaların kaynaklarına el koyuyor. (2) Ucuzlamayacak maliyet ile de kredi kullanımında artışın olmaması için, bankaların kredilerinin büyümesine yüzde 15 sınırlama getirilmesini  istiyor.
 
Bu çabanın altında ne var?  İç talebin sınırlandırılması var. İç talep sınırlandırılınca (1) Enflasyon aşağıya inecek, (2) Cari açık-döviz açığı  küçülecek.
 
Bu politikaların faturası ne? Nasıl ki 2012 yılında ekonominin büyümesi yüzde 8.5'dan yüzde 2.5'a indirildi ise, 2013 yılında da ekonomi benzer şekilde yavaş büyüyecek.
 
İyi de... Acaba Türk ekonomisi, enflasyonun ve cari açığın artmaması için daha kaç yıl büyümeden vazgeçme lüksünü taşıyacak? 
 
Ekonomide yanlışlar ameliyat ile ve acı reçetelerle düzeltilebilir. Ama  bütün bunlar bir yıllık, iki yıllık fedakârlıklar gerektirir. Ve ameliyattan, acı reçeteden sonra ekonominin sorunu köklü olarak çözülür.
 
Talebi kısarak enflasyonu ve cari açığı dizginlemek geçici tedbirdir. Talep açıldığında  enflasyon ve cari açık büyür.
 
Önemli olan fedakarlık döneminde ameliyat ile, acı ilaç ile  ekonomideki yapısal sorunu yok etmek, üretim yapısını düzeltmektir.
 
Bizde bu yapılmıyor. Halbuki çok uzun bir süredir halkımız, ümit ile 
"piyasanın canlanmasını" bekliyor. Piyasa, üretim artınca canlanır. Piyasanın canlanmasının ölçüsü büyümedir. Merkez Bankası 2012'nin şartlarını 2013 de de sürdürmeye niyetli görünüyor. Bunun anlamı piyasanın canlanmaması, büyümenin düşük kalmasıdır.
 
Tüketici, üretici, yatırımcı farklı  nedenlerle bankalarda daha bol, daha ucuz kredi kullanma arayışında. Merkez Bankası  önce banka kredilerinin yılda yüzde 15'den daha fazla büyümemesi için sonra da bankaların kredi faizlerinin ucuzlamaması için  bankaların krediye gidecek kaynaklarına el koyuyor.
 
Ekonominin  en önemli sorununun  tasarruflardaki yetersizlik olduğu söyleniyor. Mevduat faizi tek başına tasarrufu  artırmaz ama,  tasarrufu teşvik eder. Merkez Bankası faizi düşürdükçe mevduat faizi de geriliyor. Tasarruflarını bankalarda saklayanların  birikimleri  negatif faiz ile eriyor.
 
2013 Yılının  ilk 2 ayı bitiyor. Şimdiki tablo 2012 şartlarının devam ettiğini gösteriyor. Açık anlatım ile üretimde, yatırımlarda, istihdamda duraklama var.
 
2012 yılından sonra 2013 yılı da  üretim, yatırım ve büyüme bakımından kayıp bir yıl olmamalı. Ne var ki  ekonomi büyük ölçüde gündem dışı kalmaya başladı. 
 
Terörü çözüm arayışları, anayasa tartışmaları, hudut komşularıyla siyasi sorunlar Hükümet'in uğraşı alanları haline gelince, Hükümet ekonomiyi sadece  döviz fiyatına, cari açığa, borsaya ve faize bakarak izler oldu.
 
Bu makro göstergeler  piyasadaki durumu yansıtamıyor. Politikacılarımız Anadolu'da gezinirken  siyasi temaslardan  ve siyasi konuşmalardan vakit ayırarak piyasada olan biteni izleseler, yörenin işadamları ile konuşsalar, ekonomide olan biteni değerleme şansına sahip olacaklar. Unutmayalım, her şeyin başı üretimdir. 
 
Tüm yazılarını göster