Büyümede yavaşlama kaçınılmaz gibi

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Başbakan Erdoğan'ın gündeme oturan "IMF'ye ümüğümüzü sıktırmayız" sözünün altında "Harcamalarımızın kısılmasına izin veremeyiz, bu dönemde büyüme hızımızın düşürülmesini kabul edemeyiz" düşüncesinin yattığı açık. Başbakan bir anlamda, büyüme hızımızı düşürecek şekilde çok sıkı bir harcama disiplini öngörecek politikalar bu aşamada bizden uzak dursun, demek istiyor. Bu bir politik tercihtir, katılıp katılmamak ayrı bir konu. Ya da 2009'daki yerel seçimler yüzünden harcamaların artırılacağı, IMF'nin bu yüzden istenmediği de doğru olabilir.

Hepsi bir yana, IMF olmasa Türkiye'nin hızlı büyümesini sürdürme şansı var mı? İşte bu soruya evet yanıtı vermek her geçen gün zorlaşıyor. Yani gidişat, IMF olsa da olmasa da, büyümenin giderek yavaşlayacağı yönünde.

Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 6.7 büyüdükten sonra ikinci çeyrekteki büyüme yüzde 1.9'da kaldı. Bu oran, en kötümserleri bile yanıltacak kadar düşüktü. İlk yarıdaki büyüme de yüzde 4.2 düzeyinde oluştu.

Büyümeye ilişkin öncü gösterge niteliğinde ipuçları var. Bunlardan biri olan sanayi üretimi temmuzda yüzde 3.4 arttıktan sonra, ağustosta yüzde 4 gibi önemli bir gerileme gösterdi. Belli ki sanayide işler pek iyi gitmiyor. Bu durum, son dönemde daha da belirginleşti.

Ekonominin genelde nasıl seyrettiğini ortaya koyan temel gösterge ise dolaylı vergilerdeki eğilim. Geçen yılın üçüncü çeyreğinde 4.5 milyar YTL olan dahilde alınan KDV, bu yıl da aynı düzeyde kaldı. Yani KDV, reel olarak geriledi. ÖTV ise 11.1 milyar YTL'den 11.7 milyar YTL'ye çıkarken ancak yüzde 5.4 arttı. Buna göre, ÖTV'de de reel anlamda bir gerileme var. Bu rakamlar, GSYH'ye yansıyacak ve büyümeyi aşağı çekecek. Dolayısıyla, yılın üçüncü çeyreğinden de fazla umutlu olmak zor.

Dördüncü çeyreği tahmin etmek daha kolay görünüyor. Küresel kriz ve bunun içeriye yansımalarını dördüncü çeyrekte yaşayacağız. Son çeyrekte büyümenin sıfıra yakın gelmesi, hatta negatif çıkması şaşırtıcı olmayacak.

Yıllık büyüme yüzde 3.8'e indi

İlk yarıdaki büyüme hızımızın yüzde 4.2 olduğunu belirttik. Hükümet, başlangıçta yüzde 5.5 olarak öngördüğü, daha sonra yüzde 4.5'e revize ettiği 2008 yılı büyümesini, artık yüzde 4 olarak tahmin ediyor. Bu tahminin tutması için yılın ikinci yarısındaki büyümenin yüzde 3.8 olması gerekiyor. Ortadan henüz bugünkü anlamda bir krizin olmadığı ilk altı ayda ancak yüzde 4.2 büyüyebilen Türkiye ekonomisi, ikinci çeyrekte yüzde 3.8'lik bir büyüme performansı yakalayabilir mi, doğrusu zor.

Ayrıca, son bir yıldaki büyümeye bakınca daha da karamsar olmamak mümkün değil. Türkiye ekonomisi, 2007'nin ikinci yarısı ile 2008'in ilk yarısını kapsayan son bir yılda, bir önceki yıllık döneme göre yüzde 3.8 büyüyebildi. Yani haziran sonu itibariyle büyüme hızımız yıllık bazda yüzde 3.8'e inmiş durumda. Oysa, 2007 yılının haziran ayı itibariyle yıllık büyüme hızı yüzde 6 düzeyinde bulunuyordu.

Önümüzdeki çok zorlu bir son çeyrek var. Biraz önce de vurguladığımız gibi, son çeyrekte sıfıra yakın bir büyümede kalınması sürpriz olmayacak. Ayrıca biliniyor ki, dünyada da, Türkiye'de de finansal krizin reel sektöre yansıması henüz tam anlamıyla ortaya çıkmış değil. Asıl etkileri 2009'dan itibaren görmeye başlayacağız. Böylesine zorlu bir yılda biz yüzde 4 büyüme öngörüyoruz. Ana sektörlere göre büyüme hedefimiz tarımda yüzde 3.6, sanayide yüzde 3.9, hizmetlerde yüzde 4.2 düzeyinde. Bu yıl ise tarımın yüzde 4.9, sanayinin yüzde 3.9, hizmetlerin yüzde 4 büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Yani, gelecek yıl sanayideki büyümenin bu yılla aynı düzeyde olacağını, tarımdaki büyümenin yavaşlayacağını, hizmetlerdeki büyümede ise artış yaşanacağını öngörüyoruz.

Zor, çok zor; ne sanayide bu yılki kadar bir büyüme yakalamak mümkün görünüyor, ne de hizmetlerdeki büyüme hızını daha da artırmak...

Başbakan, ümüğümüzü IMF'den korumak için uğraşıyor. Ama yine biliniyor ki, IMF "Şu Türkiye'nin ümüğünü bir sıkabilsem" diye fırsat kollamıyor. Hem insan merak ediyor; son yıllarımızı hep IMF ile geçirdiğimize ve bu yıllarda hep yüksek büyüme hızları yakaladığımıza göre, IMF zaman zaman ümüğümüzü gevşettiği için mi bu oranlara ulaştık, yoksa şu ümük meselesinde bir yanlışlık mı var? 

Tüm yazılarını göster