Büyümede 2013 için sorun kalmadı, ama ya 2014?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

“Bana sanayi üretimini söyle, sana büyüme hızını söyleyeyim.” Birkaç yıl önce kullandığımız bir başlıktı bu. Sanayi üretimi, özellikle de imalat sanayi üretimi ile GSYH arasındaki bağlantının önemini vurgulamak istemiştik. O bağlantı kopmadı elbette, yine geçerli. Ve dün TÜİK’in açıkladığı aralık ayına, dolayısıyla son çeyreğe ve yılın tümüne ilişkin sanayi üretimi verileri gösterdi ki, GSYH’de 2013 gerçekleşme tahmini olan yüzde 3.6’ya ulaşmanın önünde bir engel yok. Hem zaten yılın ilk dokuz ayında yüzde 4’ü bulan GSYH artışından sonra yüzde 3.6’lık tahmin mütevazı bile kalmıştı. Yılı, başlangıçtaki hedef doğrultusunda yüzde 4 düzeyinde kapatma olasılığı daha ağır basıyor. En azından yüzde 4’ün çok altına inilmeyeceği söylenebilir. 

Hatırlatmakta yarar var; imalat sanayi GSYH içinde dörtte bir gibi önemli bir ağırlığa sahip. Dolayısıyla imalat sanayindeki üretim değişimi, GSYH’nın yönünde belirleyici oluyor. 

İmalat sanayi üretimi, geçen yılın son çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4.2 artış gösterdi. Yılın tümündeki artış da yüzde 4 oldu. Bu oranların herhangi bir arındırma işlemine konu olmamış endekse göre bulunan oranlar olduğunu belirtelim.

Geçmiş yıllarda ortaya çıkan imalat sanayi üretimi-GSYH kapsamındaki imalat sanayi üretimi-GSYH bağlantısı, geçen yıl için de biraz önce belirttiğimiz gibi yüzde 4’e yakın, hatta bu düzeyin az da olsa üstünde bir GSYH artışının hiç de sürpriz olmayacağını gösteriyor. En kötü olasılıkla yüzde 3.5-4.0 arası bir GSYH artışı beklenmeli. 

Mevlana’ya kulak verelim

Yüzyıllar önce ne demiş Mevlana; “Dün dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım”. Dolayısıyla biz de 2013 defterini kapatalım artık, en azından kapatabileceğimiz konularda. Futbolcuların “Önümüzdeki maçlara bakacağız” demesi gibi, biz de içinde bulunduğumuz yıla, önümüzdeki döneme bakalım.

2013’ü öngördüğümüze yakın bir büyüme hızıyla kapatacağımız anlaşıldı. Yüzde 4, Türkiye için yeterli bir büyüme midir, değil midir, onun tartışması ayrı tabii ki. En azından ortada öngörüyle uyumlu bir büyüme gerçekleşmesi söz konusu, gidişat öyle.

Ama ya 2014; 2014’te ne yapacağız? Adeta cendereye alınmış durumdaki ekonomik tablo, bizi nerelere götürecek…

Hani Temel otobanda ters yöne girmiş, bunun üzerine radyodan da, “Otobanda ters yönde giden bir araç var” diye sürekli uyarıda bulunuluyormuş da, uyarıyı duyan Temel “Ne biri, hepsi ters yönden geliyor, hepsi” diye söyleniyormuş ya… Bizimki de o hesap; ters yola giren biziz, her şeyin üstümüze üstümüze geldiğini sanan da biz!

Geçen yıldan beri sorun biriktiriyoruz. Ya da sorunları halının altına süpürerek yok ettiğimizi sanıyoruz.

Ekonomide sorunlar, takvim yılı değişti, diye öyle bıçakla kesilmiş gibi kesilerek geride bırakılamıyor. 
Geçen yıldan bir sürü sorun devrettik bu yıla. Bu yıl eklemekte olduklarımız da cabası. 
Bu yıl, siyasi sorunlarımız sanki daha fazla gibi. Siyasi gerginlik her geçen gün artıyor, artacak da. 
Portföy yatırımı için gelen yabancılar çok çıkmasa bile, taze para girişi olmayacak ya da çok az olacak. Faizin daha da artması kaçınılmaz. 

Üretim artışı yavaşlayacak. Vergi gelirlerini olumsuz etkileyecek bu durum, faiz artışını daha da hızlandırabilecek.

Bu yıl, kendi kabuğuna biraz daha çekilmiş, büzülmüş bir Türkiye ekonomisi bizi bekliyor. 
Daha az üreten, daha az istihdam yaratan, daha az vergi doğuran ve sonuçta daha az büyüyen bir ekonomi… Dolayısıyla Türkiye 2014’te yüzde 4 gibi bir büyüme beklerse, bu biraz hayalcilik olur. Hele hele kur artışı son günlerdeki dinginlikten, yeniden hızlı artışa dönerse, 2013’ü çok arayacağız demektir.

Tüm yazılarını göster