Büyüme oranı ve para politikası

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından hesaplanan veriye göre, birinci çeyrek gayri safi yurtiçi hasılamız sabit fiyatlarda yüzde 4.3 oranında artmış. Bu rakamın gerçeği ne oranda yansıttığını şimdilik bir kenara bırakıp, öncelikle para politikası uygulamaları açısından ne anlama geldiğini irdelemekte yarar var. Ortaya çıkan rakam büyüme konusunda herhangi bir sıkıntı olmadığını, para politikasını gevşetmeye gerek olmadığını, nakit sıkışıklığından ve faizlerin yüksekliğinden şikayet edenlerin ciddiye alınmaması gerektiğini söylüyor. Peki bu veri Başbakan'ı faizlerin yüksek oranda düşürülmesi ısrarından vazgeçirecek mi?.. Veya bu rakama rağmen para politikasının gevşetilmesi durumunda finansal piyasaların direnci artacak ve beklentiler süratle olumsuzlaşacak mı?..

Yukarıdaki soruların yanıtları zamanla şekillenecek ve söz konusu kesimleri daha iyi tanıma fırsatı olacak. Fakat açıklanan veriye itibarın daha önceki dönemlerin çok gerisinde kalabileceğinden şüphemiz yok; muhtemelen Başbakan faiz konusundaki ısrarını sürdürecek, yabancı sermaye reaksiyon göstermediği sürece yerlilerde refleks haline getirdikleri eyyamcılığa devam edecek gibi görünüyor. Avrupa Merkez Bankası'nın kararları da itibarı korumak adına gerekçe olarak öne sürülecek… Enflasyon rakamlarındaki eğilimi ve arkasındaki gücünü koruyan olumsuzlukları görmezden gelmeye devam edecekler. Sonra da gözlerimizin içine baka baka piyasa mekanizmasının etkinliğinden, Merkez Bankası'nın özerkliğinden bahsedecek ve açıklanan rakamlardan şüphe etmeyi akıllarına bile getirmeyecekler.

Otomobil satışlarının yüzde 25 ile konut satışlarının yüzde 7'yi aşan oranlarda daraldığı, döviz kuru ve faizlerin hatırı sayılır ölçüde yükseldiği, taksitli alışverişlerin sınırlandığı bir dönemde hanehalkı nihai tüketim harcamalarının sabit fiyatlar ile yüzde 2.9 oranında arttığını ilk kez görüyoruz!..

Açıklanan rakama en büyük katkı da tartısı itibari ile buradan geliyor. Devletin nihai tüketim harcamalarındaki yüzde 8.6'lık artışın görece ikincil ve de sürdürülebilir olmadığını dikkate almak gerekiyor. İhracattaki yüzde 11.4'lük artışı ise altın filtresinden geçrimek ihtiyacı da hesabı etkiliyor…

Çok olumsuz koşullarda bile gayri safi yurtiçi hasıladaki büyüme yüzde 4.3 oldu ise, döviz kuru ve faizlerin gerilediği veya gerilemeye zorlandığı ikinci çeyrek dönemde nasıl bir rakam ortaya çıkabilir ve bunun cari açık ve enflasyon üzerindeki etkileri nasıl olabilir?.. Kredi hacmindeki artışın ilk çeyrekte durgunken, ikincisindeki sıçrama sonuçları nasıl etkileyebilir?.. Şahsen açıklanan rakamın gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Ortaya çıkan görünüm para politikasının gevşetilmesi ve faizlerin düşürülmesini isteyenler ile tedbirli olmaya devam edilmesinin hayati önemde olduğunu düşününler arasında bir taraf lehine kullanılmak ve ülkeyi olduğundan iyi göstermek dışında bir anlam taşımıyor. Eyyamcılığı ve idare-i maslahatı alışkanlık haline getirenlerin bile başının dönmeye başladığını ve dengesini korumakta zorlandığını görebiliyorum… Sürdürülebilir olmlayan koşullar daha büyük tatsızlıkların altyapısını hazırlamaya devam ediyor…
 

Tüm yazılarını göster