Büyüme önemsenmiyor

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Pazartesi günü TÜİK büyüme rakamlarını açıkladı. Görüldü ki, 2010 yılında yüzde 10 büyüyen ekonomi 2011 yılını da yüzde 8 dolayında bir büyüme ile kapatacak.

Büyüme üretim artışına dayanıyor. Gelir yaratıyor. İstihdam yaratıyor.

Halk için bundan iyi şeyler olabilir mi?

Ekonominin nihai hedefi halkın mutluluğudur. Halk işi ve aşı var ise mutlu olur.

Ama bizler bunları unuttuk.

Dünkü (salı günü yayınlanan) gazetelerin birinci sayfalarında büyüme haberleri çok küçük yer alabildi. Şike, Ergenekon, cinayet haberleri, yakalanan PKK'lılar için MSB'den verilen fotoğraflar sayfaları kaplamıştı.

Gazetelerin iç sayfalarında da iç ve dış politika haberleri arasında Sarkozy ve Merkel muhabbeti arasında büyüme rakamlarına gereken ölçüde yer verilmemişti.

Pazartesi akşamı TV kanallarının haber bültenlerinde büyüme haberleri olağan haberler olarak yayınlandı.

Zaten çok uzun süredir akşamları saatler süren tartışma

programlarında ekonomi konusu yer alamıyor. Politika konusunda saatler süren tartışmalarda iş ve aşa değinen yok.

Bir başka nokta. Türkiye'de son zamanlarda gazeteci dediğin, PKK, iç politika, partiler, Ergenekon, spor konularında yazıp ahkam kesmeli.

Ekonomiyi anlatan, yazan gazeteci sayılmaz gibi bir hava oluştu.

Devlet adamları, politikacılar ekonomi muhabirlerini, habercilerini, yazarlarını tanımaz oldu.

Halbuki halkın ana sorunu ekonomi, geçim.

Üretim olmaz ise bu değirmenin suyu nereden gelir? Bu ülke nasıl ayakta kalır? Politikacının, millet vekilinin, askerin, polisin maaşı nasıl ödenir?

O hale geldi ki, ekonomi kendi kendine büyüyor, kendi kendine küçülüyor... Üretim yapan da, ithalat yapan da kendilerine göre politika belirliyor.

Bütün bu ortamda büyümenin devam etmesi bir nimettir. Türkiye'nin büyüme potansiyelinin dinamiklerini bilelim. Takdir edelim.

Bir: Türk halkının kanına girişimcilik mikrobu girdi. Girişimci yerinde duramıyor. Riski göze alarak içeride ve dışarıda iş kuruyor. Adam çalıştırıyor.

İki: Türk girişimcisi iç pazarın yetersizliğini görünce dış pazara ihracata yöneldi. İhracat dünya kalitesinde dünya fiyatı ile üretim demektir. Küçük büyük firmalar dünyanın en ucuz işini, en kaliteli malını yapanlarla rekabet halinde.

Üç: Türk girişimcisi krize girip çıkmada şerbetlendi. Tedbiri elden bırakmıyor. Krize çabuk giriyor, krizden çabuk çıkıyor.

İşte bu nedenle 2012'de felaket bekleyişine girmek yanlış olur. 2012'de güçlükler olabilir ama Türk ekonomisinin dinamiği bu güçlükleri aşabilir.

Son bir nokta: Büyüme ile gelişme aynı şey değildir. Büyüme dengesizlik yaratır. Gelişme denge ve kalite işidir. Hızlı büyüme ülkede gelir ve servet yapısını bozuyor. Gelişme dikkate alınmıyor.

Büyük tehlike budur.

Tüm yazılarını göster