Büyüme, köpük, mali uçurum

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Caballero vd. (2004)' ne göre özellikle sermaye ağırlıklı sektörlerde genişlemenin teknolojik ilerlemeyle beraber gelmesi, kamı maliyesinde uygulanan kurallı politikanın kuralların sürdürülebilir bütçe fazlası yaratması, dünyadaki diğer ülkelerin daha düşük büyüme potansiyeline sahip olmaları ve kredi tahditlerinin genişleme yüzünden azalması durumunda büyüme-kaynak geri beslemeleri doğal olarak artacaktır. Tüm bu koşulların 1990'larda Amerika'da yerine geldiği iddia edilebilir. Jean Tirole "Asset Bubbles and Overlapping Generations" isimli klasikleşmiş makalesinde, [(1985) Econometrıca 53 (6), 1499-1528] finans piyasalarındaki "köpüklerin" analizinin temellerini genel denge teorisi çerçevesine oturtur. Fakat "köpük" analizi tek bir genel denge veren lineer "üst üste binen kuşaklar" modeline yerleştirildiğinde "spekülatif büyüme" denebilecek tarihi dönemlere yer vermeyecek sonuçlara ulaşılıyor. Özellikle, yatırımlar ve "köpükler" arasında negatif ilişki olduğu ve "köpüklerin" sadece dinamik olarak etkin olmayan ekonomilerde ortaya çıkabileceği Tirole'ün makalesinin en önemli sonucudur. Bildik türden rasyonel köpük yatırımla pozitif ilişki içindedir, aynı yönde hareket eder ve tüm yatırımcı ve tasarrufçular yüksek faiz oranlarıyla karşılaşsalar bile bu durum değişmez. Şayet büyüme/tasarruf geri beslemesi yeteri kadar güçlüyse, ekonomi birden fazla durağan duruma -bir kısmı denge olmak üzere- sahiptir. Sermayenin marjinal ürünü sermaye stoku büyüdükçe azalacağı için, spekülatif patikanın ulaştığı durağan durum (denge?) normalden düşük bir sermaye maliyetine işaret edecektir. Hisse senedi değerlemesi fiyat/kazanç oranıyla temsil ediliyorsa, durağan durumda (dengede?) ise fiyat sadece kazançların sermayenin maliyetine bölünmesiyle bulunduğundan, değerleme -yani fiyat/kazanç oranı- sermaye maliyetinin tersine eşittir (1/sermaye maliyeti = firma değeri). Böylece, spekülatif büyüme patikasının dengesi  bir aşırı değerleme dengesi anlamı da taşımaktadır çünkü dengede (durağan durum) değeri sadece sermaye maliyeti belirliyor. Durağan durumda kazançtan bağımsız olarak belirlenmeye başlayan değerler sermaye maliyeti düşük olduğu için zorunlu olarak yüksek çıkacaktır. Daha yüksek tasarruf gerektiren bir spekülatif dengede ise nasıl olurda daha düşük sermaye maliyeti elde edebilir? Tam da çünkü ulaşılan yüksek sermaye stoku tasarrufları beklenenden daha çok artırarak, düşük marjinal sermaye nedeniyle faiz oranlarının düşmesinden kaynaklanan tasarruflardaki düşüşü fazlasıyla telafi ettiği için  bu olur -yani kaynak arzı kaynak talebinden fazla hareket eder.

Spekülasyonlar irrasyonel aşırılık örnekleri de olabilir. Spekülatif  büyüme fonları kısa vadede büyümeyi besleyen sektörlere kaydıracak şekilde sermaye kazançlarını geçerli kılan uzun dönemli bir kaynak yaratma mekanizmasıyla desteklenmemişse irrasyonel aşırılıklar -kötü anlamda "köpükler"- oluşur. 1980'lerde yatırım ve spekülasyonun yanlış sektöre yöneldiği Japonya bunun en tipik bir örneğidir. 1990'larda Amerika'nın yaşadığı süreçte tahminen her ikisinin de etkisi vardı: teknoloji sektörüne yönelmiş rasyonel -ama spekülatif- büyüme unsurları, sağlam mali politikalar, yabancıların güveni, ve bir parça irrasyonel davranma güdüsü... Bu açıdan bakılırsa, Amerika'daki finans piyasalarının 1990'lardaki yükselişinin tümüyle "köpükten" ibaret olduğu kesin değildir. "Köpük" var olmuş olsa bile  olsa bile durumun tersine dönmesi zorunlu olmayabilirdi. Elbette bu durumda borsanın bir yüksek değerleme dengesine ulaşması beklenebilirdi. Yani endeks yükselmeye devam edebilirdi ve etti de. Ama bu olursa, "köpük" rasyonel" nedenlere bile dayansa, yine de sonunda sönme ihtimali mevcuttur.

ABD kamu borcunun sürdürülebilirliğini analiz eden ampirik çalışmalar Amerikan kamu maliyesi politikalarında "rejim değişiklikleri" olasılığına dikkat çekiyor. Bu tür modellerin çoğu rejim değişikliklerinin varlığını test etmek için içsel veya dışsal olarak belirlenmiş yapısal kırılma olasılıklarını göz önüne alıyor. Böylece, ABD bütçe açıklarının uzun dönemde sürdürülebilir olduğu, fakat rejim değişiklikleri yaşadığı sonucuna varan akademisyenler mevcut. Bu tip sonuçlar da, bir üst paragrafta bahsedilen çalışmalar gibi, kısmi bir ampirik destek bulabiliyor. Enteresan olan nokta rejim değişikliklerinin -yani Amerikan kamu maliyesi politikasındaki kavşak değiştirmelerin- borcun büyüklüğü ile ilişkili olması. Daha da açığı, ancak borç belli bir eşiği geçince sıfır tolerans beliriyor ve kamu maliyesi politikası tersine dönüyor. Bu durumda iki farklı dinamik yaratan, birbirine ters ve belli eşikler aşıldığı anda yer değiştiren maliye politikalarının varlığından söz etmek gerekebilir. Demek ki, ABD maliye politikalarının değişmesi için tetikleyici eşiklerin aşılması gerekiyor. Kamu maliyesi görünümünün bir anda değişebileceğini savunan söz konusu uygulamalı ekonometri literatürü kalitatif değişikliğin her zaman -sürekli zamanda- mümkün olduğunu da savunmuş sayılabilir. Bu doğruysa ABD seçimleri sonrasında USD-Euro paritesinin geleceğini dolar lehinde etkileyebilecek bir gelişme potansiyeli mevcut.

Tüm yazılarını göster