Büyüme, etkinlik, siyasal seçiş

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Etkinlikten uzak kurumların varlığına ve uzun süre kalıcı olmalarına yol açan şey eksik rasyonalite olmayıp, siyasi seçiş probleminin doğasıdır. Aynı argümanla, etkinlik ve bölüşüm konuları birbirlerinden ayrıştırılamaz. Değişim durum değişkenlerine göre yavaştır ve zaten bu değişkenler yavaş değiştikleri için "durum değişkeni" adını alıyorlar. Sistemin değişim için potansiyeli vardır, fakat bu değişimin "şoklar", teknolojik değişim ve uluslararası sistemdeki ihtiyaçların değişmesi tarafından ateşlenmesi olasılığı çok güçlüdür. Bu tip değişimler eski kurumları istenmez ve yeni ortamda yaşayamaz hale getirebilir. Ya siyasi güç dengesinde büyük ölçekte bir yer sarsıntısı meydana gelecektir, ya da dışsal bir şok ekonomik kurumların yetersizliğini gözler önüne sererek de jure ve de facto siyasi gücün el değiştirmesine giden yolu açacaktır.

Bir geçiş ekonomisi, demek ki, uluslararası dışsal şokların ekonomik kurumların işleyişini kadük hale getirdiği ve iktisadi kurumları belirleyen siyasi güç dengesini değiştirdiği bir ekonomidir. Alternatif olarak, bir geçiş ekonomisi siyasi kurumların, yani sosyal sınıflaşma konfigürasyonunun, içsel olarak değişmeye yüz tuttuğu ve bunun büyük ölçekli bir siyasi depremle ortaya çıktığı bir ekonomidir. Üstyapının ve yapının artık birbirlerine uymamaları değişim için yetmez, uyumsuzluğun derecesinin, iktisadi kurumların etkinsizliğinden kaynaklanan ekonomik performans yetersizliğinin dayanılamayacak boyuta gelmiş olması da gerekir. Yeni doğan güçlerin ergenliğe ulaşması değişimin ana taşıyıcısı gibi görünebilir, ve değişim son tahlilde politiktir, ama ateşleme mekanizması faklı olabilir. İşin özü şudur: sosyal farklılaşma üstyapıdan yapıya giden bir zincir başlatır. Burada önemli olan yenilik değişimin zincirin herhangi bir halkasından başlayabileceğinin söylenmesi oluyor. Otomatik olarak şu söylenebilir: yukarıdaki paragrafta sayılan sebeplerden dolayı, sadece onlar bile yeter anlamında, bir geçiş ekonomisinde risk primi yüksek olmak zorundadır ve kolayca düşemez. Özel durumlardan dolayı reel faizin düşük seyretmesi ilgili ekonominin risklerinin azaldığı manasına gelmeyebilir. 

Benim okumam şöyle: ekonomik performans değişmek zorundaysa ekonomik kurumlar değişmelidir. Fakat ekonomik kurumları ve performansı uyumlu halde yeni ve daha etkin bir dengede buluşturacak dönüşüm için de jure ve de facto siyasi güçlerin el değiştirmesi şarttır. O zaman da hukuk sistemindeki değişiklikler dahi sistemik değişikliği hem ateşleyebilir, hem de semptomu olabilir. Hukuk ve hükümet etme tarzı değiştikçe kaynak-servet-gelir dağılımını da etkileyecek ve derindeki siyasi-ekonomik güç amalgamının dayandığı sosyal farklılaşma da yön değiştirecektir. Böylece optimaliteden uzak bir kurumsal çerçevede kilitlenip kalmış ve kimlik açısından da iki arada bir derede gibi görünen bir ülke (a torn country) aniden bir geçiş dönemi ülkesi-ekonomisi görünümüne geçebilir. Bunun olması için eski statükoyu muhafaza eden zincirin herhangi bir yerinden kırılması yetecektir. Performans yetmiyorsa bu herhangi bir anda olabilir çünkü üretici güçlerin gelişmemesinin (büyümemenin ya da çok büyük açıklar vererek büyüyebilmenin?) artık dayanılmaz bir eşik noktası olacaktır. Yani ülkenin tüm modus operandi'sinin değişeceği derin bir yapısal değişikliğin semptomlarını görüyor olmamız gerekir. Jargon önemli olduğu ölçüde, terminolojinin "durum değişkenleri", hangisi benimsenirse benimsensin, söz konusu değişkenler geçmiş değerlerinden hayli farklı değerler alacaklar. Geçiş dönemi bu demek zaten ve belli başlı üç modun hangisinde ifade edilirse edilsin -neoklasik, neokurumsalcı veya yarı-Marxian- bu anlamı taşıyacaktır. Siyasi ve iktisadi kurumların uzun dönemli büyüme ve toplumsal değişim konularında MIT-Berkeley ekibi tarafından yürütülen araştırma projesi siyasal iktisat hakkında "klasik" ve "modern" düşünme tarzlarının verimli bir birlikteliğe açık olduğunu ortaya koymuştur.

Peki ne oluyor? Muhtemelen şöyle: değişimi taşıyacağı düşünülen, kendisine misyon yüklenen politik aktörler her seferinde yetersiz veya amaçla uyumsuz görünüyorlar. 'Kronik aktör (taşıyıcı) yetersizliği sürüyor' manasında başlangıç noktasından çok da uzağa gidemediğimizi düşünenler çıkabilir: tartışmalı bir konu.   

Tüm yazılarını göster