Büyük bir sevgi seferberliğine ihtiyaç var!

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Dörtyol ve İnegöl'de meydana gelen tatsız olaylar, ciddi bir krizle karşılaşmadıkça sorun yokmuş gibi hareket etmemizin bizleri hangi tehlikelere sürükleyebileceğini gösteriyor. Gergin ve güvensiz ortamda küçük bir olay, önce kasabayı sonra ülkeyi bunalıma sürüklüyor. Olayları birkaç kişinin provokasyonudur diye hafife almak, müsebbiplerinin alkollü olduğunu ifade ederek, iktidarın ideolojisine malzeme çıkarmaya çalışmak, bizleri daha kötü gelişmelere götürebilir. Yanlış anlaşılmasın, provokasyon olabileceğini reddediyor değilim. İnsanların kolaylıkla provokasyona kapılabileceği bir ortam karşısında olduğumuzu söylüyorum. Eğer olayları önlemek istiyorsak, sorunların temeline inmemiz gerekiyor.

Ülkemizin Güneydoğusu'nda PKK terörüne karşı yürütülen mücadelenin yarattığı güvensizlik ortamı, bazı köylerde köylülerin yurtlarını terke zorlanmaları, bu nüfusun istikrar ve iktisadi imkan vaat eden yerlere kaçmasına sebep oldu. Kendi kusurları olmadan yurtlarından olan ve bilmedikleri yörelere sürüklenen insanlarımız, diğer bölgelerin kent ve kasabalarının kenarlarına topluca yerleştiler. Birbirlerine destek olarak ayakta durmaya ve çevreye uyum baskılarını yumuşatmaya çalıştılar. Pek çoğu köy yaşamından çıkıp, henüz tanımadıkları kent yaşamına intibak etmeye, bilmedikleri Türkçe'yi yavaş yavaş öğrenmeye başladılar. Çok kısa sürede oluşan yeni yerleşme alanlarına belediye hizmetleri muhtemelen istenilen düzeyde götürülemedi. Yeni geldikleri yerin eski yerlileri, kırsal unsurların üstün geldiği farklı bir geleneği temsil eden, kendi aralarında Kürtçe konuşan insanları yadırgadılar, onlarla yeterli iletişim kuramadılar, hatta gelenlerin alıştıkları düzeni bozduğunu düşünerek, gelişmelerden rahatsız oldular. İletişimsizlik gerginliği, gerginlik kavgaları, kavgalar da daha büyük toplum olaylarını doğurur hale geldi.

Biz toplum olaylarını önceden aldığımız tedbirlerle önlemeyi beceremiyor, olay çıkınca da asayişi sağlamayı, olayları yatıştırmayı çözüm sanıyoruz. Önceden bir şeyler yapılamaz mı? Tarsus Belediyesi'nin girişimlerine bakalım: Gelen insanlara hoş geldiniz, artık siz Tarsuslu oldunuz, başka yerli değilsiniz denmiş. Kente gelirken hayvanlarını getiren köylülere, kent içinde hayvan beslenemeyeceği bildirilmiş ama belediye tarafından kentin dışında ahırlar yaptırılmış, yeni kentliler hayvanlarından hemen ayrılmaya zorlanmamış. Kısacası, gelenlerin dışlanması yerine kabulü ve hayatlarının kolaylaştırılması yoluna gidilmiş. Tarsus'ta asayiş berkemal.

Güneydoğu'dan yoğun göç alan kent ve kasabalarımızda, yeni gelenlerin hoş geldiğini hissettirecek, onların geldikleri yerin kamu hayatıyla bütünleştirecek, toplumsal hayata katılmalarını sağlayacak örgütlenmelere ve faaliyetlere ihtiyaç var. Merkezi ve yerel yönetimler, sivil toplumu da harekete geçirerek bir toplumsal kaynaşma çabasına önderlik yapmalıdır. Bu çabaları başlatmak, yeni hemşehrilere anlayışlı davranmak, kentin veya kasabanın yerlilerine düşmektedir çünkü hayatları altüst olan, dünyaları değişen insanlar göçe mecbur kalanlardır. Onların sevgiye, dostluğa, ilgiye, anlayışa fazlasıyla ihtiyaçları olduğu unutulmamalıdır.

Olaylar çıktıktan sonra güvenlik tedbirleri almak, olayların köküne inmediğinden geçiciden öteye çözüm değildir. Büyük bir sevgi seferberliğine ihtiyaç var. Bunu başaramazsak, insanlarımızı BDP'nin Dörtyol'da sergilediği türden tahrikçiliğe açık hale getiririz. Hepimiz kaybederiz. 

Tüm yazılarını göster