Bütçe ve işsizlikte durum iyi; peki cari açık çok mu kötü görünüyor?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Dün veri bombardımanı günüydü adeta. Sabah saatlerinde TÜİK'ten işgücü istatistikleri, Merkez Bankası'ndan ödemeler dengesi verileri geldi; öğle saatlerinde de Maliye Bakanlığı bütçe verilerini açıkladı. Bütçede temmuz ve ağustos rakamları birlikte ilan edildi. Temmuz verileri zaten gecikmişti. Doğrusu zihinlerde, "acaba rakamlar çok kötü de o yüzden mi böyle bir gecikme yaşanıyor" sorusu da oluşmuyor değildi. Ancak rakamlar gösterdi ki bütçede kaygı duyulacak, haydi daha açık söyleyelim çok kötü olduğu için geciktirilerek unutturulmaya çalışılacak bir durum yoktu.

Üç göstergeden iyi olan bütçeydi kuşkusuz. Detaylara birazdan değineceğiz. Diğer iki göstergede, yani işgücü istatistikleri ve ödemeler dengesinde durum nasıldı peki?

Hani hep deriz ya ve son zamanlarda daha sık kullanıyoruz ya, verileri bardağın dolu tarafına da bakarak da değerlendirebilirsiniz, boş tarafına bakarak da, diye. İşte bu iki veride tam öyle bir durum söz konusu. İşgücü istatistiklerinde de, ödemeler dengesi gerçekleşmesinde de durum hem iyi, hem kötü! Ama biz önce bütçe verilerine göz atalım.

Açık yarıya indi

Geçen yıl temmuz ayında 6.6 milyar lira olan bütçe açığı bu yıl 2 milyarda kaldı. Ağustosun tablosu ise çok daha olumlu. Geçen yıl ağustosta 1.5 milyar liralık bir bütçe açığı söz konusuydu. Bu yıl ise bütçede tam 3.1 milyar liralık fazla oluştu.

İlk sekiz ayda geçen yıl 31.3 milyar liralık bütçe açığı verilmişti. Açık, bu yıl 14.4 milyar lira düzeyinde gerçekleşti, yani yüzde 54'lük bir azalma oldu.

İki oran daha verelim. Geçen yılın ilk sekiz ayındaki bütçe açığı, yılın tümündeki açığın yüzde 59'u düzeyinde gerçekleşmişti. Bu yılın ilk sekiz ayındaki açık ise, yılın tümünde öngörülen açığın yalnızca yüzde 29'u düzeyinde bulunuyor.

Mali kuraldan niye vazgeçildi?

Çok açık biçimde gözlenen, maliye politikasının disiplinli bir şekilde yürütüldüğü. En azından ilk sekiz ayın rakamları bu yönde. Şimdi merak edilen şu: Eğer önümüzdeki dönemde de mali disipline böylesine uyulacak idiyse, neden mali kuraldan uygulamaya konmadan vazgeçildi? Elbette, hükümet "biz mali kural koymasak da buna uygun davranıyoruz" diyebilir, diyor da zaten; ama bunu bir de kurala bağlamış olmanın kime zararı vardı ki…

Bugün için kimseye zararı yoktu böyle bir uygulamanın, ama gelecekte atılacak bazı adımlar, alınacak bazı kararlar, yapılacak bazı harcamalar yönünden belli ki bu tür bir kısıtlamaya gidilmesi istenmedi. Dolayısıyla, bugünün mali disiplin yönüyle öne çıkan bütçesini bundan sonraki dönemde iyi izlemek, 2010 böyle geçse bile 2011'de tablonun önemli ölçüde değişebileceğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Mali kuraldan vazgeçmeyi isteyen ve bu konuda kesin tavır koyanın da Başbakan Erdoğan olduğunu unutmamakta yarar bulunuyor.

İşsizlikte dip görüldü mü?

İşsizlik oranı haziran ayında yüzde 10.5'e geriledi. Bu oran, 2008 yılının ağustos ayından sonraki 22 ayın en düşük işsizlik oranı olarak kayıtlara girdi. Yani neredeyse son iki yılın en düşük işsizlik oranı. Ama unutmayalım, 2008'in haziran ayından itibaren küresel kriz etkisini göstermeye başlamış ve işsizlik oranı da yükselme eğilimi içine girmişti.

Ayrıca, haziranda yüzde 10.5'e inmiş olmakla birlikte, bu oran, kriz yılı olan 2009 hariç tüm yılların haziran aylarındaki işsizlik oranının üstünde bulunuyor.

İşsizlik oranındaki genel eğilim, mayıs-haziran aylarında yılın en düşük oranlarının görülmesi, daha sonra mevsimsel etkenlerle bir yükseliş yaşanması yönünde. Ancak bu eğilimin istisnaları var. Örneğin 2008'de haziranla birlikte hızlı bir çıkış yaşandı. Örneğin 2009'da yaz aylarında yüzde 13'lere ancak gerileyen işsizlik oranı, daha sonra dalgalı bir seyirle yılı tamamladı.

Önemli olan bu yıl nasıl bir seyir ortaya çıkacağı. 2008 ve 2009, istisnai yıllardı; dolayısıyla bu yıllar örnek oluşturmaktan uzaklar. Önceki yılların eğilimleri ise, haziranda dip oluştuktan sonra yılsonuna kadar ılımlı bir eğilimle artış yaşandığını gösteriyor. Bu eğilimin, bu yıl da ortaya çıkması ve işsizlik oranının yılsonunda yüzde 12.0-12.5 arasında oluşması beklenmeli.

El parasıyla düğün bayram!

Dün açıklanan bir başka veri de temmuz ayının ödemeler dengesi istatistikleriydi. Cari işlemler dengesi yılın ilk yedi ayında 24 milyar dolar açık verdi; temmuz sonu itibariyle yıllık açık da geçen yılın mart ayından bu yana ilk kez 30 milyar doları aştı. 2010 yılının tümündeki açığa ilişkin tahminimizi ocak ayı rakamları belli olduğunda 12 Mart'ta yazmış ve bu yılki açığın 35 milyara ulaşabileceğini belirtmiştik. Rakamlar her geçen ay yukarı yönlü revize edildi ve artık 35 milyar dolar bile iyimser bir düzey olarak kaldı.

Her ayın rakamı, geçen yılki gerçekleşmenin üstünde geliyor. Bu da çok normal aslında. Ekonominin tahminlerin ötesinde büyüdüğü bir yılda, cari açığın azalması zaten eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Elbette böylesine yüksek açık vermeden ekonomi büyümez diye bir kural yok; ama Türkiye'nin ekonomik yapısını bugünden yarına değiştirebilme ve ithalata dayalı olmadan büyüme şansı da yok.

Temmuz sonu itibariyle 30.3 milyar doları bulan yıllık açığın, yılsonunda 40 milyar dolara dayanması, hatta aşması şaşırtıcı olmayacak. Ama neyse ki açığı finanse edebiliyoruz, değil mi… Hayretle bu tür değerlendirmelerin hala yapıldığına tanık olmaktayız. Biz yazmaktan usanmayacağız; finansman sağlanmadan zaten açık ve-ril-mez! Finansmanın kalitesi başka şeydir, finansman sağlanıyor ya, demek başka şeydir.

Geçen yıl yedi ayda 7.9 milyar, bu yıl ise 24.2 milyar dolar açık verdik. Finans hesabında geçen yıl yedi ayda 1.1 milyar dolarlık net çıkış olmuşken, bu yıl tam 32.4 milyar dolarlık net giriş gerçekleşti. Cari açığın finansman kalitesini belirleyen en önemli kalem olan yurtiçinde doğrudan yatırımlar artmak bir yana azaldı. Geçen yıl yedi ayda 5 milyar dolar olan doğrudan yatırımlar 4.4 milyar dolara indi.

Yabancıların portföy yatırımları ise 2.3 milyar dolardan 11.7 milyar dolara çıktı. Bu kapsamda borç senetlerine yapılan yatırım 1 milyardan 10.3 milyara fırladı.

Daha önce de vurguladık; bu yılki cari açık 40 milyarı aşabilir. Peki bu açıktan korkmak, kaygılanmak gerekir mi? Bu aşamada açığın neden hızlandığı önem kazanıyor. İthalat artıyor; ama bu ithalat artışının önemli bir bölümü ihracat artışı için. İhracat ve ithalat, kol kola girmiş gidiyor. 

İthalat artışı, petrol fiyatlarının fırlayıp gitmesi, diğer hammadde fiyatlarında ortaya çıkacak hızlı artışlar gibi nedenlerle çok hızlanır; ama bu hızlanma ihracata yansımaz ve bu yüzden ticaret açığı rekor düzeyde büyürse, cari açık da bundan dolayı tırmanır giderse, işte o zaman kara kara düşünmenin zamanıdır. Oysa bugün, el parasıyla düğün bayram yapıyor; bu parayla cari açık veriyor ve günü kurtarıyoruz. Daha uzun zaman da kurtarmaya devam ederiz. Türkiye ile Batı arasında bu faiz farkı olduğu ve getirilen her bir dolar, TL'nin değerli kalmasına katkıda bulunduğu sürece yabancı yatırımcının "kara kaşımıza, kara gözümüze olan sevdası" bitmez!

Ödemeler dengesi analitik sunum özeti (Ocak-Temmuz)

(Milyon dolar)

2010

2009

Cari işlemler hesabı

-24.230

-7.854

Finans hesabı

32.357

-1.109

Yurtdışında doğrudan yatırım

-1.043

-899

Yurtiçinde doğrudan yatırım

4.387

4.996

Portföy hesabı-varlıklar

-848

-1.452

Portföy hesabı-yükümlülükler

11.657

2.325

Hisse senetleri

1.322

1.276

Borç senetleri

10.335

1.049

Diğer yatırımlar-varlıklar

3.955

382

Diğer yatırımlar-yükümlülükler

14.249

-6.461

Cari işlemler ve finans hesabı toplamı

8.127

-8.963

Net hata ve noksan

-531

6.264

Genel denge

7.596

-2.699

Rezerv varlıklar

-7.596

2.699

Tüm yazılarını göster