Bursa yolculuğunda...

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

ODAK / Faruk Şüyün sanat@dunya.com İçimde bir kez daha İstanbul'u bırakmanın hüznü. İçimde yangınlar. İstanbul arkamızda kaldıkça, gözlerimi daha bir açarak ona bakmaya çalışıyorum. Kenti Bursa'ya bağlayan yolda beş kuşak İstanbullu olarak, bizzat İstanbul olarak otobüsün içinde yalnız kitap fuarına doğru yol alıyorum. Güneş yıkılmış, akşam geceye doğru devrilmekte, evlerin ışıkları çoktan yanmış. Anemonları, çiçeklerini kış demeden açan deli bademleri, nergisleri ve de enginar tarlalarını göremeden bitecek yolculuk. Itouch'ımdan müzik dinliyorum. Ben o müzikleri çoktandır dinliyorum. Bu yolları çocukluğumdan beri biliyorum. Onlu yaşlarımın bütün anıları gözümün önüne geliyor: Yalova vapuru, ardından iskelede bekleyen Bursa otobüslerine koşup öndekinde yer bulma kaygısı. Yol üstündeki kasabalara uğrayarak saatler süren yolculuk. Çekirge'de otele yerleşme. Şifalı sularla ilk banyo. İlk arınma... Avcumdaki çizgiler gibi sağlam, beynime, hatta olduklarından çok daha sağlam içime yerleşmişler. Birer dikiş iğnesi gibi bulutlara batıp çıkan yıldızları seyrediyorum arabalı vapurun güvertesinde ön tarafa oturmuş. Ufuklara doğru bakıyor, Yalova'nın ışıklarını arıyor, İstanbul'un ufalmasını izliyorum. Karanlığa rağmen yolcuların fırlattığı simit parçalarının peşinde salkım saçak martılar çığlıklar atıyor üzerimizde. Şeftali çiçeklerinin kokusu gelir mi Bursa'dan diye iyotlu havayı derin derin içime çekiyorum. Deryanın ortasında, insanları umursamadan, silüetlerinden rahatsız olmadan ruhum İstanbul'da, yüzüm Bursa'ya dönük bir zamanlar ruhumu kaptırdığım çocuksu güzelliklerin hayallerinde yol alıyorum. Gece lacivert bir örtü gibi indi işte. Şimdi hepten derya içinde yol alıyoruz. Bursa seni unutmak mümkün mü... Bugün yetim ve öksüz hayallerimin hâlâ içindeysen zaten unutamam seni. Çocukluğumun, gençliğimin şimdilerde bir romanda mı okuduğumu düşündüğüm aşklarını hatırlıyorum. Bugün yeni yağmurlara, yeni rüzgârlara kanat açmışken kalbim, onlar birer kanat alıştırması... Hayat geçiyor işte, ipekböcekleri tırtıl, tohumlar meyva, çocuk Faruk Şüyün de yetişkin bir adam olabiliyor. Önceki gün New York'ta, Hamburg'ta, Paris'te; dün İstanbul'da bugün ise Bursa yolunda... Bu kente ilk yolculuğumdan bu yana ne kadar çok yeni yıldız keşfedildi, kaç yıldız kaydı gökyüzünü seyrederken merakla beklediğim, yeni icatlarla, yeni bakterilerle, virüslerle tanıştı insanoğlu. Bu dünya içinde yerini aldı Faruk. Daha doğrusu, kendi yerini tayin etmeye çalıştı bu akış içerisinde. Yarın sabah Bursa'da ılık bahar güneşine çıkacak yeniden. Kulağını yere koyup onun altında kımıldayan hayatları anlama çalışacak burada da. Kitap fuarının salonlarında, standlarında dolaşıp okurlarla, yayıncılarla, yazarlarla görüşecek. Bu sene de iyi gidiyor fuar. 9 Mart'a kadar ziyaretçi sayısında bir rekor kırılabilir. Eh, cirolar da iyi denli sözcükler duyunca sevinecek. Bursa'da hayat kımıldıyor, insanlar okuyorlar, düşünüyorlar diye umutlanacak. Mühim olan hayatımız, onu en iyi, en üretken bir biçimde değerlendirmek. Yıldızlarla paylaşabilirim duygularımı. Onlar zaten tanık, biliyorlar yaşananı ve gelmekte olanı belki de... Kendi ellerimle üretmeye çalıştığım kaderimi yaşayacağım, yıldızları asla şaşırtmayacağım, mahcup etmeyeceğim. İşte ışıklar yaklaşıyor. Topçular İskelesi'ne yanaştıktan sonra 45 dakika Bursa. Kalbim, Allah'ın belası kalbim hâlâ bütün çılgınlıklara, coşkulara açık bu gökyüzünün altında çarptıkça. Artık otobüse dönmeliyim laf üretmeye son verip. Bursa'ya, o eski kente ulaşana kadar müziğimle başbaşa sürmeli yolculuk. Unutmamalı ki mühim olan bizim hayatımızdır...

Tüm yazılarını göster