Bugün olacaklar ikinci planda orta vadede yaşanacaklar daha önemli

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Artık adına “darbe girişimi” mi demek gerekir, yoksa “sözde darbe girişimi” mi, doğrusu tam kestiremiyoruz. 

Öyle ya, boğazda köprülerin tek taraflı olarak trafiğe kapatılması yapılmak istenen darbeye nasıl hizmet edecekti ki... İstanbul trafiğini kilitlemek darbeye büyük katkı sağlayacak idiyse, iki yönlü kapatılırdı köprüler, değil mi... 

Akşamın 10’unda yemeğe gider gibi darbe yapıldığı görülmüş şey miydi... (Hava Kuvvetlerinde görevli üst düzey komutanları rehin alma gerekçesi pek inandırıcı görünmüyor.)

Yalnızca 8-10 askerle TRT’ye, 10-15 askerle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmek de neyin nesiydi... 

TRT’ye olabildiğince erken saatte giden ve bildiri okutanların aklına, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve eski Cumhurbaşkanı Gül’ün gereken açıklamaları yapmalarından saatler sonra sabaha karşı mı bir özel televizyonu susturmak gelmişti yani... Hem de, yayını nasıl sona erdireceklerini bile bilmedikleri ortadaydı, o televizyonda yayın kesilse bile diğerleri ne olacaktı... 

TRT’de okunan bildiride “Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir” deniliyordu ama o saatlerde dışarıda olanlar ışınlanarak mı evlerine gideceklerdi... Ya da insanların evlerine gitmesi nasıl sağlanacaktı... Üstlerine ateş açılarak mı, ki bu sınırlı bir şekilde de olsa yapıldı, neye hizmet etti bu durum... 

İster sivil halk, ister polis, kimseyi öldürmenin mazur görülecek tarafı yok da, Meclis niye bombalandı ki... Partiler darbeye karşı çıktıkları için mi, ne yani alkış mı bekleniyordu...

Ve basın mensupları olmasaydı, medya kuruluşları olmasaydı hiçbir şeyden haber alamayacak, Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını dinleyemeyecek, “Sokağa çıkın” çağrısıyla cesaretlenip kendilerini sokağa atamayacak geniş kitleler içindeki bir kısım “insancıklar”... Yüz binler içinde sayıları çok azdı belki ama mide bulandırdılar. Haber almalarına olanak sağlayan medya çalışanlarını darp etmek de neyin nesiydi... 

Daha vahimi, medyanın bu darbe girişimde çok iyi bir sınav verdiğini dile getiren yetkililerden hiçbirinin aklına bu konuya değinmek gelmedi. Başbakan Yıldırım’ın bir meslektaşımızın sorusu üzerine bu konuda birkaç şey söylemiş olması ancak teselli oldu. 

Ekonomide olacaklar 

15 Temmuz’da yaşadıklarımızın ekonomideki ilk etkileri bugün ortaya çıkacak. 

Aslında ilk etkileri sınırlı bir şekilde uluslararası piyasalarda gördük. Türkiye’de, piyasalar kapalı olduğu için TL’nin değerine ilişkin bir fiyat oluşmadı ama yurtdışı piyasalarda paramızın hızla değer yitirdiğini izledik. Bu, beklenen bir durumdu zaten. Bugün yurtiçinde piyasalar açıldığında da 3 liranın üstünde, hatta 3.10’u zorlayan bir dolar kuru görmek pek şaşırtıcı olmayacak. 

Bugünlerde Türk parası değer yitirecek, devlet iç borçlanma senetlerinin fiyatı düşecek yani faizleri artacak, hisse senedi fiyatları gerileyecek, yabancılar bir süre Türkiye’den uzak durmayı tercih edecek. Bunlar yaşanacak, bunlardan kaçış yok. 

Bizi öyle birkaç günlük ya da haftalık dalgalanmalar ilgilendirmiyor, ilgilendirmemeli de zaten. Biz, 15 Temmuz’u başlangıç alıp önümüzdeki aylara, yılın nasıl tamamlanacağına odaklanmak durumundayız. 

Döviz kıtlaşacak 

Başımızdaki en büyük bela döviz gelirimizdeki ya da daha geniş bir şekilde ifade edersek döviz girişindeki azalma olacak. 

Gelir azalacak; çünkü zaten çok sıkıntılı bir yıl yaşanmakta olan turizmde işler iyice sarpa saracak, sardı da nitekim. 

Rusya ile yaralar sarılmıştı ki, bu ülkeden girişler yeniden durdu. Kruvaziyer turizmi daha ilk günden ağır darbe yedi; Kuşadası’na gelmek üzere olan birkaç gemi Yunan adalarına yöneldi. Batılı ülkelerden gelenlerde zaten önemli bir düşüş vardı ve bu tüm yıla yayılacaktı, şimdi gelmeyi düşünenler de turlarını iptal yoluna gitmeye başladı. 

Yani bu yıl yabancı turistlerden beklediğimiz 27 milyar doların çok çok azalacağı zaten belliydi de, 15 Temmuz bu olumsuzluğa tuz-biber ekti. İlk beş ayda geçen yıl 7.9 milyar dolar olan turizm geliri bu yıl beşte bir düşüşle 6.2 milyar dolarda kaldı. Bu düşüşün yılın tümünde de aynı oranda olacağını varsaysak ve öngörülen 27 milyar dolara uygulasak karşımıza 21 milyar dolarlık bir gelir rakamı çıkıyor. Kaldı ki, bu rakam çok daha aşağıda gerçekleşecek. Görmek istemesek de gerçek bu. Dolayısıyla 2016 turizm geliri 15 milyar, hatta daha aşağıda kalacak gibi. Yani öngördüğümüzün en az 12 milyar kadar altında. Bu 12 milyarlık eksik, bir anlamda cari açığın bu kadar yüksek gerçekleşmesi demek. 

Ama bu bir şartla mümkün olabilir. Gelir azalınca cari açık bir çırpıda artmaz elbette. Gelirdeki azalmanın yerine borçlanma konulabilmeli ki cari açık yüksek gerçekleşebilsin. Para bulunmadan, yani finansman sağlanmadan açık verilmeyeceğine göre...

Finansman sağlanabilir mi? 

İşte diğer soru... Türkiye 15 Temmuz’dan sonraki süreçte yurtdışından kaynak bulmada önceki dönemler kadar rahat olabilir mi? Herhalde bu soruya “Tabii ki, neden olmasın” diye yanıt verebileceklerin sayısı çok fazla değildir. 

Türkiye’de bir yatırım fonunu yönetiyor ve yurtdışındaki varlıklara da yatırım yapıyorsunuz. Size iyi para kazandıran ve istikrarlı gördüğünüz bir ülke var. Ama bir gün bakıyorsunuz ki bu ülkede ordunun içinde bir grup hükümeti devirme ve parlamentoyu lağvetme amaçlı bir hareket başlatmış; üstelik bu grup kendi genelkurmay başkanını ve kuvvet komutanlarını rehin almış; polisin üstüne bomba yağdırmış; yetmemiş Meclise bomba atmış... 

Ama fazlasıyla acemice, fazlasıyla aceleye getirilerek özensiz biçimde hazırlandığı ortaya çıkan bu kalkışma bastırılıp halk sokaklara dökülünce bu kez masum gariban askerlerin birkaçı daha bir saat önce burnunu dışarı çıkarma endişesi taşıyan korkaklar tarafından adeta IŞİD militanlarının yaptığı gibi linç edilmiş...

Ve biliyorsunuz ki, kalkışma başarısız olduğu için o askerleri linç edenler, etmeye niyetlenenler, askerler başarılı olsaydı bu kez onlara minnet duyacaklardı. 

Gazetelere sayfa sayfa teşekkür ilanı verenler, tersi olsaydı bu teşekkürlerini askerlere sunacaklardı. 

İşte Türkiye’de yatırım fonu yönetirken kaynaklarınızın bir kısmını böyle bir ülkeye yöneltmeye devam eder misiniz? 

Şundan da bir türlü emin değilsiniz, kimse değil; bu kalkışma bir siyasi ranta dönüştürülmek istenecek mi, ülke bu yıl bir erken seçime götürülerek Meclis aritmetiği değiştirilmeye çalışılacak mı, bilmiyorsunuz ki... Böyle bir dönemde bu ülkeden uzak durmak daha makul bir yaklaşım değil mi... 

Yabancı bize böyle bakacak. Para getirmekten kaçınacak, çıkışlar yüzünden belki net çıkış yaşanmış olacak. 

Bir yandan döviz kazancımız azalacağı için kur yükselecek, bir yandan net döviz çıkışı olacağı için. Bu zincirleme etki kuru çok daha yukarılara taşıyabilecek. 

Enflasyon ne olacak? 

Haziran enflasyonu genel eğilimin çok dışında ve yüksek gelince yılın tümüne ilişkin tahminlerin revize edildiğini ve yüzde 9’un üstünde bir oran beklendiğini geçenlerde dile getirmiştik. Bu hesaplamalar içinde doların öyle birden yükselmesi ve ithal enfl asyon baskısı olasılığı yoktu. Şimdi bir de bu olumsuzlukla yüz yüzeyiz. 

Dolayısıyla döviz kısa süreli dalgalanmalar dışında genel olarak yüksek bir düzeye oturursa, bu durum enfl asyonda artık çift haneyi beklememiz gerektiğini gösterecek.

Tüm yazılarını göster