Bu ülkede iyi gelişmeleri fark etmeliyiz

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt rustu.bozkurt@dunya.com DÜNYA Gazetesi, Friedrich Naumann Vakfı, İstanbul Politikalar Merkezi ve Sabancı Vakfı'nın birlikte düzenledikleri "Katılımcı Yerel Kalkınmada İyi Örnekler Konferansı" iki gün sürdü. Çok sayıda başvurudan elenerek, herkese açık ortamda sunuşları değerlendiren birbirinden "anlamlı" projeleri izleme fırsatımız oldu. " Ardahan Sosyo-Ekonomik Kalkınma Girişimi " Çanakkale Eylem Planı " Erbaa Kalkınma Projesi " Kelkit Havzası Kalkınma Birliği " Mersin İnovasyon Stratejisi " Ege Yenilik Aktarım Merkezi " Konya Sanayi Bölgelerinde Kümeleşme Projesi " Kayseri Hafıza Merkezi " Yalova İl Düzeyinde Katılımcı Stratejik Planlama " Kapadokya Meslek yüksek Okulu " Çatom Projesi " Diyarbakır Bedensel Engelliler Ayakkabı İmalatçılığı ve Biçki-Dikiş Atölyesi Projesi " Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği " Van Bostaniçi Beldesi, Genç Kızların İstihdam Amacıyla Eğitilmesi Projesi Projeyi destekleyen kuruluş ve kurumları yürekten kutlamak gerekiyor. Kendilerine mikrofon uzatılan büyük çoğunluğun "karamsarlık rüzgarı" estirdikleri bir ortamda, toplantıya katılan herkese, "bu ülkede iyi şeyler de oluyor" dedirten çalışmalara tanıklık ettik. Bu başarılı yarışmanın yükünü omuzlayan Korel Göymen ve Nazım Tural'ın adlarını özel olarak anmazsak, inanca, emeğe ve çabaya saygısızlık göstermiş oluruz. Paydaşların birlikteliği Sunulan bütün projelere dönüp, katkı yapan insanların tümünden söz etmek gerekiyor. Bunun zaman içinde yerine getirilmesi gereken bir sorumluluk olduğu inancındayım. Burada başka bir şey yapmak istiyorum. Umutlarımızı güçlendiren, geleceğe olan güvenimizi artıran bazı temel dinamikleri anlatmak. Yarışmaya sunulan projelerde gözlediğim ilk temel özellik; her şeyi devletten bekleyen, kendini "nesne" olarak gören anlayışın terkedilmiş olması. Elbet ki devleti herkes bir "paydaş" olarak yanına almaya özen gösteriyor; ama her şeyi devletten bekleyen edilgen tavir değişmiş. Tokat ve Yalova valileri ve Niksar Kaymakamı'nın aktif katılımıyla sunulan projeler de bile Ankara'dan beklentinin yerini yerelde paydaşlarla işbirliği almış durumda. Geçmiş dönemlerin algılamasından farklı, yerel olanakları kurumsal paylaşımla değerlendiren projelerin hepsinde, insan yaşamını kolaylaştırmaya inanmanın yarattığı kararlılık, sıra dışı insanlara özgü cesaret, özgüvene dayalı atılımcılık, zenginlik üreterek insanların refahını artırmayı hedefleyen tutku vardı. Projeleri sonunların ortak özelliği, ezberi bozan tutumlarıydı. Örneğin, Ardahan'da, Ardahan'ın küçük ilçesi Damal'da, "burada seracılık olmaz, burada bal üretilmez, burada süt örgütlenmesi yapılamaz" diyen, yüzyılların getirdiği önyargı, yerleşik doğru ve kalıp düşünceye aldırış edilmiyordu; proje hayata taşınıyor; bilimle inanmayanların görgüyle inanması sağlanıyordu. Kimsenin aklına, "bu yörenin insanı ile bu iş başarılmaz" gibi, kendini vurmaya dönük bir düşünce gelmiyordu. Kapadokya Meslek Yüksek Okulu'ndan, Konya'da çekirdeği toprağa atılan "doğru kümelenme" yaratma girişimine kadar bütün projeler "pozitif düşünce-odaklıydı." Sürdürülebilirliği dikkate alan "fizibilite mantığına" dayanıyordu. Geçmiş dönemin, komşunun yaptığını taklit eden "koyun ekonomisi mantığı" projelerin hiçbirinin yanına bile yaklaşamıyordu. Her bir projenin öyküsünü anlatmak isterdim; emeği geçen herkesin adından söz etsem en iyisiydi. Ama yazı sınırlarını aşar. O nedenle, ülkemizde bir "algılama derinliği" yaşandığını, bunun hepimiz adına sevinilmesi gereken bir şey olduğunu anlatmak istedim.

Tüm yazılarını göster