Bu turkuaz halı yeterli olacak mı?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Hükümet, Başbakan Binali Yıldırım'ın ifadesiyle yatırımcıların önüne turkuaz halı sermek için düğmeye bastı. Yatırımları teşvik etmek için öngörülen düzenlemeler önceki gün Hükümet Sözcüsü Nurettin Canikli tarafından açıklandı. 

Getirilecek teşviklerin neler olduğu dün gazeteniz Dünya'da da, başka gazetelerde de detaylı olarak yer aldı. Onları bir kez daha tekrar etmenin gereği yok. 

Üstünde durulması gereken, başka ayrıntılar. Yeni teşvik getirme gerekliliği, bir kere şunu gösteriyor; demek ki daha önce uygulamaya konulan teşvikler yeterli olmamış. Bu çok yalın bir gerçek olarak karşımızda duruyor. 

Öyle ya, daha önce açılan teşvik paketleri gereken yatırım ortamının oluşmasını sağlayabilseydi, yerli ve yabancı yatırımcı bu teşviklerden yararlanarak tesis üstüne tesis kursaydı, yeni üretim alanları açılıyor olsaydı, istihdam tırmanışa geçseydi, yeni teşvik paketi açmaya niye gerek duyulacaktı ki... 

Yeni teşvik paketi açmak, yatırımcının önüne turkuaz halı sermek iyidir de, daha önce serilen halıların niye yatırımcı çekmede yeterli olmadığını da iyi irdelemek gerekir. Yoksa aradan birkaç yıl geçer, bu sefer sereceğimiz halı için yeni bir renk arayışına gireriz. 

★★★ 

Yatırımcılara sağlanan kolaylıklar, teşvikler gelişmelere göre elbette gözden geçirilebilir, yeni teşvikler gündeme getirilebilir. Bu, daha çok teknolojinin ve ihtiyaçların değişmesiyle olabilecek değişikliklerdir. 

Ama bizde durum biraz farklı. Özünde aynı olan teşviklerin kapsamını genişletiyoruz. Kapsam genişleterek yatırımları daha da artırmak mümkünse, bunu niye en başta yapmıyoruz ki? 

Oysa bizim sorunumuz başka. Zaten görmek istemediğimiz de bu. Sanıyoruz ki parasal avantajlar getirerek yatırımları istediğimiz düzeye çıkarma şansımız var. Ne yazık ki bu sanıldığı kadar kolay değil. Çünkü dedik ya, sorun başka. 

Sorun, algı sorunudur. Sağlanacak teşviklerin, daha sonra gerçekleştirilebilecek kimi mevzuat düzenlemeleri ve yapılması muhtemel denetimlerle geri alınabileceğine ilişkin kaygıdır. Yoksa bu turkuaz halıdan yürüyerek çok kar elde edeceği yatırımları yapmayı kim istemez. 

Yerli yatırımcı bile bu kaygı içindeyken, yabancılardan Türkiye'ye daha olumlu bakmalarını nasıl bekleyebiliriz... 

★★★ 

Bizim bazı sorulara aşama aşama giderek yanıt vermemiz gerekiyor: 

Birincisi: "Bizim sorunumuz yatırımcıya az teşvik sağlamak mı, yoksa başka şeyler mi?" 

Sorun teşvik ise, işte onu hallediyoruz. Yok eğer başkaysa sorunlarımız, gelelim ikinci soruya: 

"Yatırım yapmak isteyeni bunca teşvik getirilmesine rağmen yatırım yapmaktan alıkoyan etkenler ne olabilir?" 

Hemen sayalım aklımıza ilk gelenleri; istikrar ve güvenlik. 

İtiraz sesleri yükselebilir hemen, "Bundan iyi istikrar mı olur, işte 2003'ten beri tek parti iktidarda ya" diye. Bu durum şeklen doğru tabii ki, tek parti iktidarda. Ama tek parti iktidarı demek, istikrar demek olmuyor işte. 

Eğer Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınabiliyorsa, yarın çok daha başka kararların uygulamaya konulacağını düşünmek hiç zor olmasa gerek. Eğer sürekli olarak siyasilerin faiz eleştirisine maruz kalan Merkez Bankası, giderek itibar kaybediyor ve bu eleştirileri göğüsleme gücünü her geçen gün yitiriyorsa, istikrardan söz etmek pek kolay olamıyor. 

Eğer Türkiye'nin şu dönem hangi sistemle yönetildiği kağıt üstünde başka yazıyor ama fiiliyatta başka bir uygulama yürüyorsa istikrar kavramı anlamını epeyce yitirmiş sayılıyor. 

Eğer fiili yönetim biçimini yasal çerçeveye oturtmak için bir takım adımlar atılması gündemdeyse, örneğin bir erken seçim gibi, nasıl olacağı pek bilinemese de bir Anayasa değişikliği referandumu gibi, bunun ekonomiye ve yatırımlara olacak etkisinin istikrara sekte vurmayacağını düşünmek biraz safdillik oluyor. 

★★★ 

Etrafımıza bakıyoruz, ilişkilerimizin en sorunsuz ya da "en az kötü olduğu" komşumuz Yunanistan. İran'la ambargonun kalkmasından sonra yeni yeni ısınan ilişkiler söz konusu. Ama iki ülke sürekli olarak birbirlerini kollar durumda, öyle bir ilişki işte. 

Başka komşumuz yok. Suriye sınırımızda devlet yok. Ve düşünün, biz bir ara "bunu sağlamış olmakla" övündük. 

İçerisi deseniz; hala sanıyoruz ki Güneydoğu'da 3-5 bin teröristin başının altından çıkan olaylar yaşanıyor. Haydi insan kaynağı bir tarafa, ya o kadar silah, onlar neyle alınıyor, kim finanse ediyor? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan bile "Terörle mücadele kıyamete kadar sürecek" demedi mi? Kıyamete kadar sürecek mücadelenin yapıldığı bir ortama kim yatırım yapar ki? 

Can güvenliğini hiçbir şeyle satın alamazsınız. Hani turizm için uçaklara destek sağlanıyor ya. Avrupalı "Al sana bedava bilet, git Antalya'da tatil yap" dense bile niyetli değil. 

Bu ona benziyor. Al sana bedava arsa, vergi yok, yatırıma sınırsız destek... Ama, can güvenliği, yatırım güvenliği!

Tüm yazılarını göster