Bu sene daralma yüzde 5'i geçecek

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Bu hafta açıklanan ilk çeyrek milli hasıla rakamlarıyla ilgili tek sürpriz herhalde tarım kesiminin %3 küçülme göstermesi olmuştur. Pozitif beklenen tarımsal büyümenin negatif gelmesinin %12 civarında beklenen milli hasıladaki azalışın %13.8 olarak gerçekleşmesindeki etkisi ise sadece %0.5 kadar. Milli gelire neredeyse tek pozitif etkiyi yapan (%1.4 kadar) mali aracılık kuruluşların faaliyetleri ise ilk çeyrek banka kârları göz önüne alındığında hiç de sürpriz sayılmamalı.

Harcamalar tarafına baktığımızda ise gene beklendiği gibi en yüksek oranlı daralma %35.8 ile özel sektörün yatırım harcamalarında görülmekte. Her ne kadar kamu sektörü aynı dönemde yatırım harcamalarını %24.6 kadar artırmış ise de, kamu yatırım harcamalarının toplam harcamalar içindeki oranı sadece %18 olduğu için milli gelire de etkisi oldukça kısıtlı kalmış. Tüketim tarafında da benzer bir tablo söz konusu. Özel sektör tüketimini %9.2 oranında kısarken, kamu sektörü %5.7 artırmış. Ancak kamunun toplam tüketim içindeki payı sadece %13. İthalatın ise ihracattan daha hızlı daralması nedeniyle nette dış ticaretin az da olsa pozitif bir katkı yaptığı görülmekte.

Esasen pek bir sürpriz ihtiva etmeyen 1. çeyrek rakamlarını irdelemeyi bir kenara bırakarak, gelecek dönemlerdeki durumumuza odaklanmak daha doğru olacak. Bilindiği gibi ilk 3 ayda sanayi üretim endeksindeki daralma %22 civarında gerçekleşmişti. 1. çeyrek milli hasılasında da üretim gerilemesi %18.5 civarında oldu. Nisan ayı üretim endeksi de aynı oranda (%18.5) geriledi. Mayıs ve Haziran ile ilgili üretim rakamları henüz elimizde yok, ancak Mayıs kapasite kullanım oranındaki senelik gerilemenin %14.5 olduğunu biliyoruz. Haziran ile ilgili ise elimizde MB'nin hazırladığı "Reel Kesim Güven Endeksi" verileri var. Bu endeksin alt verilerinden "toplam sipariş miktarı" Haziran'da önceki aya göre %10 artış gösterdi. (Ancak gene de bu endekste geçen senenin aynı ayına göre %27 kadar azalma söz konusu.) Kısacası, ekonomideki daralma azalarak da olsa devam etmekte. Neticede 2. çeyrekteki daralmanın %8 civarında olması beklenebilir.

Yılın geri kalanı için öngörüde bulunmak ise daha zor açıkçası. Ancak Hükümetin 2008 Yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program (KEP) ile yarı resmi şekilde açıkladığı %3.6'lık 2009 küçülme tahmini kadük olmuş gibi duruyor. Ekonomi son çeyrekte pozitife geçse bile, tüm sene daralması %5'in üzerinde olacak.

Türkiye ekonomisindeki büyümeyi Dünya'daki gelişmelerden soyutlayarak irdelemek imkansız. Gelen son verilerin neredeyse tamamı, gelişmiş ekonomilerde canlanmanın beklenenden daha yavaş olacağını teyit eder nitelikte. Bu da Türkiye açısından gerek dış ticaret, gerekse de dış finansman kanallarının daha uzunca bir süre tıkanık kalacağını göstermekte. İç kaynak yaratımı ise sınırlı kalmaya mahkum. Kamunun gerileyen özel sektör yatırım ve harcamalarını birebir ikame etmesi imkansız. Hatta, kontrolden çıkma noktasına doğru giden kamu açıkları karşısında, bir noktada kemer sıkma politikaları bile gündeme gelebilir. Para politikası tarafında ise Merkez Bankası'nın faiz indirimleri özel kesimi canlandırmakta etkisiz kalmakta. Belki, Hazine bonosu satın alarak doğrudan parasal genişlemeye gitmek suretiyle geçici (ve enflasyon bakımından tehlikeli) bir kaynak yaratmak bir çözüm olabilirdi. Ancak, Hükümetin hâlâ kamu maliyesine yönelik orta vadeli gerçekçi bir programı devreye sokmamış olması karşısında, MB böyle bir uygulamaya asla gitmeyecektir. 

Neticede, gerek Türkiye'de, gerekse de Dünya'da yüksek oranlı bir işsizlik artışını da beraberinde getiren bir ekonomik krizden çıkışın kısa sürede gerçekleşeceğini beklemek son derece yanlış. Bu şartlar altında 2010 yılında da büyüme anemik (kansız) olacaktır. 

Tüm yazılarını göster