Bu "eski şehir"de herkes çalışkan

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Eski adı Dorylain'di. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında Bizans geri aldı. Kılıçarslan, bu şehri daha sonra tekrar alınca, buraya "Bizim eski şehrimiz" anlamında "Eski Şehir" adını verdi. Ve bugünün Eskişehir'i böylece ortaya çıkmış oldu. Belki gerçek daha farklıdır; ama tarih kitapları bu rivayet üzerinde uzlaşıyor görünüyor. Aslında ismin kaynağının ne olduğu da pek önemli değil, kentin nereden gelip nereye gittiği önemli. Eskişehir, Türkiye'nin alışık olmadığı, hatta şimdiye kadar hiç görmediği yepyeni bir şehir kimliğiyle karşımızda ve çok değişik bir gelişme içinde.

Yılmaz Büyükerşen'in Eskişehir'i nasıl yeniden yarattığını bilmeyen yok. Türkiye için tuhaf denilecek bir durum söz konusu. Eskişehir, iç turizmi canlandıran bir yapıya kavuştu. İnsanlar, "Sanki Venedik" diyerek Eskişehir'e gidiyorlar. Biri yüzyıllar öncesine dayanıyor, biri bugün inşa ediliyor. Üstelik, muhalefetteki bir belediye olmanın dezavantajlarıyla, kısıtlı bütçe olanaklarıyla. Ama Büyükerşen Hoca yılmadan, azimle çalışıyor. Ve Eskişehir her geçen gün diğer şehirlerle olan farkı açıyor.

İki üniversitede okuyan yaklaşık 45 bin öğrencinin kente kazandırdığı dinamizmin önemi de yadsınamaz tabii ki. Gerçi başka büyük kentlerde de binlerce öğrenci var; ama, kent-öğrenci iletişimi her yerde Eskişehir'deki kadar sağlam kurulamıyor. 

Büyükşehir Belediyesi koskoca bir kenti adeta yoktan var ediyor; müthiş bir değişim mucizesi yaratıyor. Ulaşım olanağı konusunda hükümetin hakkını da yememek gerek. Ankara-Eskişehir hızlı demiryolu ulaşımı, Eskişehir'in önemini bir kat daha artırmış bulunuyor. Bir bakıma bu demiryolu, Eskişehir'in güzelliğine güzellik katıyor.

Eskişehir'de sanayi

Dedik ya Eskişehir'de adeta herkes çalışkan. Kırk bir yıllık geçmişi bulunan Eskişehir Sanayi Odası, neredeyse her hafta bir etkinlikle, en azından bir etkinliğe aracılık ederek kamuoyunun karşısına çıkıyor.

Sanayi Odası Genel Sekreteri Emre Heper'le konuşuyoruz. Genel Sekreter Heper, Eskişehir olarak üç alanda yoğunlaşma çabası içinde olduklarını söylüyor. Heper, bu alanları; "inovasyon, uluslararasılaştırma ve rekabeti artırıcı-güçlendirici teşvik düzenlemesine uyum" olarak özetliyor.

Eskişehir, önümüzdeki dönem için ağırlıklı olarak üç alanda atılım yapmayı hedefliyor; havacılık, ileri düzeyde seramik sanayi ve anahtar teslimi makine imalat sanayi. Havacılık sanayi konusunda İzmir ile ortaklaşa çalışma yürütüldüğünü de öğreniyoruz. Bu arada, havacılık ve savunma sanayi konusunda 5 milyon metrekarelik bir alanda yapılması öngörülen yatırımla ilgili çalışmalar da sürdürülüyor.

Eskişehir, GSYH'ye yaklaşık yüzde 1.5 düzeyinde katkı sağlıyor. Eskişehirli sanayicilerin yıllık cirosu 6 milyar doları buluyor. Kentin ihracatı 1.5 milyar, ithalatı ise 500 milyon dolar civarında seyrediyor. Yani Eskişehir, ticaret fazlası veren bir il durumunda.

Eskişehir'de sanayinin temeli tam 116 yıl önce atılmış. Berlin-Bağdat demiryolu yapımı sırasında 1894 yılında kurulan cer atölyeleri, Eskişehir'deki sanayileşmenin ilk temel taşı sayılıyor. 1926 yılında kurulan Tayyare Bakım Atölyesi, yani bugünün 1. Hava İkmal Bakım Merkezi ise, Cumhuriyet döneminin ilk sanayi tesislerinden biri.

Bazı ürünlerinin üretiminde Eskişehir'in eline su dökülemiyor. Türkiye'deki uçak motoru, dizel lokomotif ve boraks üretiminin tamamı Eskişehir'de gerçekleştiriliyor; yani bu üç alanda Eskişehir'in payı yüzde 100. Eskişehir, soğutucu üretiminde yüzde 95, buzdolabı ve manyezit üretiminde yüzde 60 paya sahip bulunuyor.

Eskişehir'de yaklaşık 45 bin üniversite öğrencisi var. Sanayi Odası, üyeleriyle üniversiteler arasında köprü görevi görmek suretiyle bu öğrencilerin staj yapmalarını kolaylaştıran bir görevi de yerine getiriyor.

Eskişehir, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in elinde yepyeni bir şehir kimliğine kavuştu. Aslında Büyükerşen yeniliğe de doymuş değil, elinden geldiğince, parası yettiğince çalışmayı sürdürüyor.

Eskişehir'deki bu çalışkanlık, "bulaşıcı" bir hal almış durumda; herkesten herkese bulaşıyor. Ne denir ki, keşke her kentte bu tür "bulaşıcılıklar" yaşanıyor olsa…

Tüm yazılarını göster