Bu koşullarda cari açık bir de düşmese miydi yani...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yılın ilk çeyreğinde yüzde 4.7 olan büyüme, ikinci çeyrekte yüzde 2.1'de kaldı. Geçen yıl tam tersi olmuş, ilk çeyrekte yüzde 3.1 olan büyüme, ikinci çeyrekte yüzde 4.6'ya çıkmıştı. Gidişat, geçen yıla göre tümüyle zıt yönde. Geçen yıl büyümemiz hızlanıyordu, bu yıl ise yavaşlıyor. Dün de kısaca değindik; asıl korkulması gereken, tarımın payının yılın en yüksek düzeyinde oluşacağı, ama tarımdaki üretim gerilemesinin de zirveye çıkacağı üçüncü çeyrek. Üçüncü çeyrekte yüzde 2.1'i bile mumla arayabiliriz. 

Ekonomi daralmıyor, ama çok az büyüyor. Bu süreçte cari açık da küçülüyor. Geçen yılın temmuz ayında 6.3 milyar dolar cari açık vermiştik, bu yıl aynı aydaki açık 2.6 milyarda kaldı. İlk yedi aylık dönemler itibariyle geçen yıl 43.3 milyar dolar olan açık da bu yıl 26.8 milyar dolar düzeyinde oluştu. Yıllıklandırılmış rakamları da verelim; geçen yılın temmuz ayı itibariyle 57.4 milyar dolar olan yıllık cari açık, bu yıl 48.5 milyar dolara geriledi. 

Cari açığın geriliyor olmasının en büyük nedeni hiç kuşku yok ki girişte de vurguladığımız gibi büyümenin kayda değer ölçüde hız kesmiş olması. Az büyüyen; yani daha az üreten, daha az tüketen bir ekonomi, neden daha fazla ithalat yapsın ve cari açık versin ki. Cari açığı tümüyle ithalata dayandırmıyoruz elbette, ama açığın boyutu daha çok ithalatla ortaya çıkıyor. 

Altının etkisi 

Hep vurgulandı, biz de kaç kez altını çizme gereği duyduk. Altın ticaretindeki keskin dalgalanmalar, dış ticaretin sağlıklı değerlendirilmesini, buna bağlı olarak cari dengeye ilişkin daha tutarlı değerlendirme yapılmasını önlüyor. 

İlk yedi ayın cari açık rakamını biraz önce aktardık. Geçen yıl 43.3 milyar dolar olan açığı, bu yıl 26.8 milyara indirdik. Peki altını dikkate almazsak nasıl bir tablo var dersiniz. 

Geçen yıl yedi ayda 11.1 milyar dolarlık altın ithalatına karşılık yalnızca 2.7 milyar dolarlık ihracat yapmıştık. Yani net altın ithalatımız 8.4 milyar dolardı. Geldik bu yıla, ithalat 3.2 milyar dolarda kaldı, ihracat ise az da olsa arttı ve 3 milyar dolara çıktı. Böylece net altın ithalatı 212 milyon dolara gerilemiş oldu. Yani net ithalat 8.4 milyar dolardan 212 milyon dolara gerileyerek neredeyse sıfırlandı. 

Dolayısıyla yedi aylık cari açıkta ortaya çıkan 16.5 milyar dolarlık gerilemenin yarısı altından kaynaklandı. Altın hariç cari açık 34.9 milyar dolardan 26.6 milyar dolara indi. 

Bu yıl altın ithalatı geriliyor ya, cari açık bunun da etkisiyle hızlı bir gerileme gösteriyor ya, açıkla ilgili değerlendirmelerde altın konusunu hiç duymaz olduk yine. 

Bir standart sağlayabilsek... Şu altın konusunu cari açığı olumsuz etkilerken dile getirdiğimiz gibi, olumlu etkilediğinde de vurgulayabilsek... Ya da cari açıkla altını hiç yan yana getirmesek... 

Solucan gibi! 

Cari açığın neredeyse klasik hale gelen bir grafiği var. Yıllıklandırılmış cari açık, solucan benzeri bir grafik çiziyor. 2011 yılı başından bu yılın temmuz ayı sonuna kadar olan dönemin yıllıklandırılmış cari açığını bir grafikte gösteriyoruz. Bir yıl artan cari açık, ertesi yıl geriliyor. 

Örneğin 2011 yılına 48 milyarla başlayıp, yılı 75 milyarla kapatmışız. Yılın son aylarında 77 milyara kadar çıktığımızı da belirtelim. 

2012'nin sonunda gelinen düzey, yine 48 milyar. Yani 2011'in başlangıç noktasına geri dönülmüş. Türkiye, bu iki yılda tam bir çan eğrisi çizmiş. 
2013'te zirveye 65 milyarla aralık ayında ulaşmışız. Çanın tepe noktası tam yılsonu oluşmuş ve 2014'le birlikte gerileme başlamış. Ancak bu yıl iniş hızlı, henüz yılsonu gelmeden 2013 başındaki düzeye gelinmiş. Bunda kuşku yok ki altın ithalatının tahminlerin ötesinde bir hızla gerilemesinin de etkisi var. Öyle anlaşılıyor ki, klasik eğri bu yıl biraz bozulacak. 

Para girişinde sorun var 

Ödemeler dengesinin finansman kaleminde haziran ayında göreli bir iyileşme sağlanmıştı. Ancak temmuzda tablo yine olumsuza döndü. Geçen yılın temmuzunda 2.4 milyar dolar olan brüt finans girişi, bu yıl 873 milyar dolarda kaldı. 

Fark, yedi aylık dönemde çok daha belirgin. Geçen yıl yedi ayda 50 milyar dolar olan giriş, bu yıl 20 milyarı ancak buldu. 

FED'in atması muhtemel adımlar bile doların fırlaması sonucunu doğuruyor. FED, 17 Eylül toplantısında hoşa gitmeyecek bir açıklama yaparsa, kur nereye gider acaba? Ve bu faiz düzeyi bile yabancı tarafından risk almaya değmez görülürken, daha düşük faizde para girişi sağlanabilir mi, daha da ötesi mevcut para Türkiye'de tutulabilir mi?

Tüm yazılarını göster