Bu getiri oldukça yabancılar için bir ”parapark” kapanır, bir ”parapark”

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Finans kesiminde ortalık adeta toz duman! Merkez Bankası önlem üstüne önlem alıyor; Merkez ile bankalar arasındaki ipler geriliyor. BDDK da bankaların yanında duruyor. Biliniyor ki Merkez Bankası ile BDDK’nın arası zaten limoni. BDDK, bankacılıktaki düzenlemelerin çok sert olmaması gerektiğini dile getiriyor. Merkez Bankası ile BDDK’nın arasının, zorunlu karşılıklara faiz verilmemesi yönündeki karar sonrasında açıldığı biliniyor. BDDK’nın, bu kararın kendilerine sorulmadan alındığı gerekçesiyle Merkez Bankası’na dönük eleştirileri hafızalarda tazeliğini koruyor.

 Merkez Bankası, son kararlarla sıcak paraya karşı önlem almaya çalışıyor. Görünürdeki gerekçe bu. Ama özellikle hiç beklenmeyen faiz indirimiyle bankalara biraz da “bana gelmeyin, gecelik işlemlerinizi kendi aranızda halledin” mesajı veriliyor.

Başkan Durmuş Yılmaz her ne kadar ekonominin ısınmadığını belirtiyor ve yalnızca dikkatli olmak adına bu önlemlere başvurulduğunun altını çiziyorsa da, alınan önlemler bankacılık kesiminin canını sıkıyor. Merkez Bankası’nın bayram öncesi aldığı bir dizi karar yoğun tartışma yaratmış bulunuyor. Hele gecelik borçlanma faizinde 0.25 ya da 0.50 puanlık indirimlere alışmış olan kamuoyu, 4 puanlık indirim karşısında şaşkınlığa uğramış bulunuyor. Her ne kadar politika faiz oranı olan haftalık repo ihale faiz oranı yüzde 7 düzeyinde tutulmuşsa da, borçlanma faiz oranının yüzde 5.75’ten yüzde 1.75’e çekilmesini kimsenin beklemediği ortada.

Gecelik borçlanma faiz oranının 4 puan birden aşağı çekilmesi sıcak para girişini önleyebilecek mi peki? Bu da tartışılıyor. Kuşkusuz bu adım yabancı fonların bankalar aracılığıyla Merkez Bankası’nda park ettikleri para miktarını azaltacak; ama, Türkiye’de “para park edecek” daha çok sayıda güzel “parapark” var. Devlet iç borçlanma senetleri piyasası da bunların başında geliyor ve yabancıların bu senetlerdeki payı ilk kez yüzde 35’i aşmış bulunuyor.

Bu konuya daha sonra yeniden değinmek üzere şu son birkaç güne sığdırılan kararlara dönelim yeniden. Kimi zaman alınan kararlar kadar, alınmayan kararlar, bir başka ifadeyle değiştirilmeyen oranlar da önem taşıyor. Nitekim, Merkez Bankası borçlanma faiz oranını 4 puan aşağı çekerek yüzde 1.75’e indirirken, borç verme faiz oranını yüzde 8.75’te sabit tuttu. Dolayısıyla, eski uygulamada, yüzde 5.75-8.75 olan oranlara göre, borçlanma-borç verme faiz oranları arasında 3 puanlık fark vardı. Yeni uygulamada ise oranlar yüzde 1.75-8.75 dengesine oturtuldu, fark da 7 puana çıktı. Yani Merkez Bankası diyor ki, “elinizdeki parayı bana getirirseniz faiz yalnızca yüzde 1.75, kendi aranızda daha fazla faiz alırsınız, ona göre davranın”.

Merkez Bankası’nın yaptığı bununla da sınırlı kalmadı. Merkez Bankası, geç likidite penceresi çerçevesinde bankalararası para piyasasında saat 16.00-17.00 arası gecelik vadede uyguladığı borçlanma faizini yüzde 1.75’ten sıfıra düşürdü, borç verme faiz oranını ise yüzde 11.75 düzeyinde sabit tuttu. Dolayısıyla geç likidite penceresi çerçevesindeki borçlanma-borç verme faiz oranı dengesi de yüzde 1.75-11.75 iken, artık yüzde 0-11.75 olarak değişmiş oldu. Bunun anlamı da açık; Merkez Bankası’na saat 16.00’dan sonra milyarlarca lira borç verilmiş olunsa da, alınacak faiz sıfır!

Bitmedi; Türk Lirası yükümlülükler için küresel kriz sürecinde 1 puan aşağı çekilen zorunlu karşılık oranı, ikinci bir operasyonla eski düzeyine getirildi. Merkez Bankası, “son dönemde kredilerde görülen artışları dikkate alarak” Türk parası zorunlu karşılık oranını 12 Kasım 2010 yükümlülük döneminden geçerli olmak üzere 0.5 puan artırarak yüzde 5.5’ten yüzde 6’ya çıkardı. Merkez Bankası’nın konuya ilişkin açıklamasında, “Böylece, Türk parası zorunlu karşılık oranında yapılan artışla piyasanın likiditesi 26 Kasım 2010 tarihinde yaklaşık 2.1 milyar Türk Lirası azaltılmış olacaktır” denildi.

Kriz sürecinde yabancı para karşılık oranları 2 puan aşağı çekilerek yüzde 9’a, Türk parası cinsi karşılık oranları 1 puan aşağı çekilerek yüzde 5’e indirilmişti.

Daha önce yabancı para karşılık oranının 1 puan, Türk parası karşılık oranın da 0.5 puan artırılmasıyla piyasadan 1.5 milyar dolar ve 2.1 milyar lira çekileceği vurgulanmıştı.

Merkez Bankası, Türk parası karşılık oranını yüzde 5’ten yüzde 5.5’e çıkarırken, bu karşılıklara faiz vermeme kararı da almıştı.

Son kararla birlikte gerek yabancı para, gerekse Türk Lirası cinsi karşılıklarda kriz öncesi düzeye dönülmüş oldu.

“Ekonomi ısınmadı, ama…”

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ekonominin ısınmadığı, ancak şimdiden tedbir almak gerektiği görüşünde. Yılmaz, “Şu anda ekonominin ısındığını düşünmüyoruz. Ancak ileriye yönelik, özellikle de cari açık tarafından baktığımızda bir takım finansal istikrarla ilgili risklerin ortaya çıkabileceğini düşünüyoruz. O nedenle bugünden tedbir alıyoruz” görüşünü dile getiriyor.

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, gecelik borçlanma faizindeki 4 puanlık indirimin de sıcak paraya karşı bir önlem olduğunu ve bu sayede cari açığın daha da büyümesinin önüne geçmeyi hedeflediklerini belirtiyor. Yılmaz şu görüşleri dile getiriyor:

“Aldığımız kararla yabancıların döviz satarak elde ettikleri Türk Lirası’nı kısa vadeli para piyasasında park etmek yerine daha uzun vadeye gitmelerini, daha uzun vadeli swap yapmalarını ve biraz daha kalıcı olmalarını amaçlıyoruz. Bu bizim aldığımız makro düzenleyici bir tedbir. Bu tabi cari açık üzerinde de olumlu etki yapacak. Alınan, cari açığın azaltılmasına yönelik bir tedbirdir.”

Bizde “parapark” bitmez!

Merkez Bankası’nın gecelik borçlanma faizinde yaptığı rekor indirimle yabancıların para kazandıkları parklardan biri bir anlamda kapatılmış oluyor. Ama en büyük “parapark” olan devlet iç borçlanma senetleri piyasası olduğu yerde duruyor. Hisse senedi piyasası da önemli bir kazanç kapısı, ama orada risk var. Oysa DİBS piyasasında risk neredeyse sıfır. Tabi kurda bir fırlama olmadığı takdirde. Kur konusunda da siyaseten verilebilecek en büyük garanti verildi zaten. Başbakan Erdoğan, “Değerli TL benim şahsi meselem” demedi mi, TL’nin değerli seyretmesinden yana olunduğu dile getirilmedi mi… Dolayısıyla, yabancılar için DİBS piyasasındaki faiz, kur riski taşımayan bir getiri anlamına geliyor. Hele bir de faizin oluştuğu dönemde Türk parası değer yitirmişse, görünürde faiz oranıyla sınırlı olan getiri daha da artıyor. Ekim itibariyle son bir yılda olduğu gibi…

DİBS piyasasında da yabancı payı ekim sonu itibariyle ilk kez yüzde 35’i aşmış bulunuyor. Yabancıların payı bir yıl önce geçen yılın ekim ayı sonunda yüzde 25 düzeyindeydi.

Yabancıların elindeki devlet iç borçlanma senetlerinin tutarı bir yılda 32 milyar liradan 47.5 milyar liraya çıktı. Üstelik geçen yıl ekim sonunda 1.48 olan dolar kuru, bu yıl ekim sonunda 1.43’e indi. Yani yabancıların devlet iç borçlanma senedi döviz bazında daha fazla artış göstermiş oldu.

Banka dışı kesimdeki DİBS 
Milyar TL Pay (Yüzde)
  Toplam Yerli Yabancı Yerli Yabancı
Ekim 2009 126,7 94,7 32,0 74,7 25,3
Kasım  126,0 93,0 33,0 73,8 26,2
Aralık  121,6 90,4 31,2 74,3 25,7
Ocak 2010 123,9 90,9 33,0 73,4 26,6
Şubat  120,3 88,8 31,5 73,8 26,2
Mart  120,4 86,8 33,6 72,1 27,9
Nisan  122,5 84,3 38,2 68,8 31,2
Mayıs  125,1 85,5 39,6 68,3 31,7
Haziran  123,9 84,2 39,7 68,0 32,0
Temmuz  127,7 86,3 41,4 67,6 32,4
Ağustos  131,4 86,0 45,4 65,4 34,6
Eylül  131,1 86,1 45,0 65,7 34,3
Ekim  133,8 86,3 47,5 64,5 35,5
Tüm yazılarını göster