Bu bizim toprakları ne yapacağız?

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Undan ekmek yapmak isteyen sanayici ile konuşuyorsunuz; size "tam buğday ekmeği" yapabileceği kalite buğday bulamadığından yakınıyor.

Meyve suyu üreticilerle konuşuyorsunuz; ülkemizin yararlı ürün potansiyellerinin altını çiziyor; ama gelinen noktada arz eksikliği nedeniyle sanayicinin zorda olduğunu anlatıyor.

Ülkemizin bir üzüm cennet olduğu, çok sayıda şaraplık üzüm çeşidinin bulunduğu söyleniyor; ama vergi politikası nedeniyle tesisler bir türlü büyüyemiyor.

Van'da en ileri teknolojiyle et işleme tesisi kuruyorsunuz; kesecek hayvan bulamadığınız için doğru dürüst çalışamıyor.

Amasya'da meyve suyu fabrikası kuruyorsunuz; Amasya meyvesinin özelliklerini iyi saptamadığınız için tesisi işletmek mümkün olmuyor.

Çok modern, teknik donanımı eksiksiz, üstelik jeotermal ısıtma ile maliyet avantajı yaratan modern sera kuruyorsunuz; sulama suyu analizi yapmadığınız için bir süre verim alamama gibi sorunlarla karşılaşabiliyorsunuz.

Örgütlü hayvancılık işletmeleri kuruyorsunuz; bir süre sonra bakıyorsunuz ki ülkenizdeki yoncaların niteliği yetersiz, tohumları ıslah etmeden yüksek verimde süt ve et üretmeniz mümkün değil.

Hepimiz bir koro halinde ülkemizdeki değişik iklimlerden, binlerce yıl denenmiş topraklardan yarara dönüştürebilir bin bir çeşit bitkilerden söz ediyoruz…Ama gelin görün ki, tarımsal üretimimizin verimi düşük. Fiyat istikrarı yok. Depolama sistemleri yetersiz. Pazarla ilgili gerekli veriler el altında değil. Fideden fidana, tohumdan toprağa analizler elimizde olmadığı için doğru-dürüst iş çıkaramıyoruz ortaya.

Mülkiyet düzenlemesi

Meyve suyu üreticileri ile iki kapsamlı toplantı yaptık. Herkes daha işin başında "arz eksikliğinin" altını çiziyor ve haykırıyor: Türkiye, bugünkü toprak parçalanmasının önünü kesemez, en azından "hizmette birleşmelerle ölçek yaratılmazsa" çok büyük bir iç ve dış pazar imkanını yitirmek üzereyiz.

Herkes ülkenin hızla rençperlik ve geçimlik işletme anlayışından, fizibilite anlayışına dayalı tarımsal işletmelere geçilmesini istiyor.

İç Anadolu'nun elma yetiştirmede olağanüstü fırsatlarını değerlendirmek için ciddi bir planlamanın ve tutarlı teşvik sistemlerinin gereği üzerinde duruyor.

Bugünkü yapının "sürdürülebilir" olmadığı ısrarla belirtiliyor.

Kapama tarlalarda standart ürün üretimi aşamasına hızla geçilmezse, meyve suyu sektöründe son dönemde gösterilen yüzde 20'lık olağanüstü büyümeyi sürdürmenin mümkün olmadığı anlatılıyor.

Bugünkü dağınık, standarttan uzak üretim yapısı içinde rekabet edebilir işleme tesislerini ayakta tutmanın imkansızlığı açıkça kanıtlanıyor.

Yanlış planlamalar nedeniyle vişne üretiminde gözlenen olumsuz etkilenmeden herkes endişe ediyor.

Çin ve Brezilya gibi ülkelerin çok daha planlı ve verimli işletmelerle pazara girmesinin yaratacağı pazar hakimiyeti gözden uzak tutmamak gerektiği söyleniyor.

Topraklarımızı verimli kullanma sorunu, hemen hemen bütün ürünlerde gündeme geliyor; toprak mülkiyetinin çok parçalı yapısına, alışılmış olan rençperlik anlayışı ve geçimlik işletmelerin artık bitmesi gerektiği söyleniyor.

Bu kadar açık olan sorunu çözmek için neden "ortak irade" yaratamıyoruz? Neden etkili sonuçlar yaratacak bir "Toprak İşleme Yasası"nı çıkarıp, arkasında durmuyoruz?

Tüm yazılarını göster