“Broism” veya daha yaygın adıyla “Bro Kültürü”, iş dünyasında giderek yok olması gereken ama aksine her geçen yıl varlığı daha çok hissedilen bir kavram. Bro, İngilizce ‘brother’ yani erkek kardeşin kısaltması.
Bu kültür, gizli bir şekilde erkek egemenliğini destekler. Erkekler arasındaki dayanışmayı öne çıkarırken, kadınların ve azınlık gruplarının iş yerinde dışlanmasına, pasifize edilmesine ve baskılanmasına yol açar. Broism, mobilyaların içini oyan tahta kurusu gibi, dışarıdan fark edilmeksizin iş dünyasının ve ekonomik yapının içini kemirir. Bu kültür, kadınları ve azınlık gruplarını iş yerinde dışlayıcı, baskılayıcı ve kaçırtıcı bir ortam yaratır.
Teorik olarak herkes, özellikle iş dünyasın, cinsiyet eşitliğinin hem ekonomik büyüme hem de sosyal adalet için vazgeçilmez olduğunu anladı. Kadınların eşit temsiliyetinin iş ve sosyal hayatta kalkınmayı hızlandırdığı biliniyor. Eşitliği sağlamaya yatkın toplumlarda refah ve mutluluğun daha yüksek olduğu gözlemleniyor. Daha doğrusu, kadınların en tepeden en aşağıya kadar eşit temsiliyetinin ve etkisinin her katmanda, özellikle iş ve sosyal hayatta, kalkınmada olumlu gelişmelere türbo hızlandırıcı etkisi olduğu artık gayet iyi biliniyor.
Her yıl, eşitliğin sağlanamamasının zararlarını ve sağlanmasının faydalarını gösteren bilimsel çalışmalar yapılıyor. Geleneksel ve sosyal medyada eşitlik söylemleri çok şık görünse de çoğu zaman bu, “equality washing” (eşitlik aldatmacası) gibi uygulanıyor. Şirketler harika sunumlar ve PR etkinlikleriyle bu konuyu öne çıkarıyor. Ellerinden geleni yapmış gibi görünüyorlar, ama bu çabalar çoğu kez yüzeysel kalıyor.
Raporlar çok janti duruyor. Yöneticiler gururla şirketlerindeki %’sel gelişmeleri paylaşıyorlar. Eşitliğe ulaştıkları takdirde sadece kadınların değil, tüm toplumun refahını artırmaya nasıl katkı sağlayacaklarını ve hatta dünyanın her sorununun nasıl hallolacağını ballandıra ballandıra anlatıyorlar.
Ancak, eşitlik bir türlü yakalanamıyor. Tepe yönetimlerde ve önemli birim liderliklerinde hala erkekler tercih ediliyor. Kırmızı halılar onlara seriliyor. Kadınlar güçlü konumlara çıkabiliyor ama stratejik kararlar erkeklerin elinde kalıyor. Medyada yayınlanan grup fotoğraflarına bakın, ne görüyorsunuz? Ya hiç ya da çok az kadın var değil mi? Onların da çoğunlukla ya tez zamanda sesi kısılıyor, fikirleri göz ardı ediliyor ya da “adam gibi” davranmaları bekleniyor. Bu durum, kadınların iş yerinde görünürlüğünü flulaştırıyor ya da tamamen yok ediyor.
Esas iş toplantıları, erkeklere has, kadınlara kapalı bro-ortamlarda yapılıyor. Futbol izlemek, içki sofraları, iş seyahatleri, topluluk-dernek-cemiyet-cemaat gibi etkinliklerde alınan kararlar, kadınların katılmasını zorlaştırıyor. Kadınlar bu ortamlarda sarkastik, küçümseyen tavırlarla karşılaşıyor. Asıl iş kararları, erkeklere özel etkinlikler, kulüpler ve derneklerde alınıyor, kadınların bu ortamlara katılması zorlaştırılıyor ya da buralarda kendilerini rahatsız hissettiriliyor.
Terfi, iş, proje ve ihale verme süreçlerinde de tabii ki “brolar” kollanıyor. Daha fazla ve daha yüksek bütçeli, ücretli işler sürekli ya da daha çok aynı kişilere çoğunlukla da erkeklere veriliyor, kadınlara konfor alanı tanınmadığı gibi ek bariyerlerle işleri iyice zorlaştırılıyor.
Bu döngü, kadınların profesyonel gelişimini ve iş yerindeki yükselişini sistematik olarak engelliyor. Sonra da bunca olumsuzluğa maruz kaldıkları için yıldıklarında ya da güçsüzleştiklerinde “ama kadınlar öz güvensiz, geçimsiz, çabuk vaz geçiyorlar, birbirlerini çekemiyorlar vb.” gerekçelerle konu “çaresizliğe ve kadınların sorumluluk alanına” bağlanıyor ve “E ama biz ne yapalım?” noktasında loop’a giriyor.
Bu böyle gitmez, değişim şimdi başlamalı. Bu kültürün devam etmesine izin veremeyiz. İnsanlık için Broism’i geride bırakma zamanı geldi - hadi bunu hep birlikte başaralım.
Haa evet, yürek yedim!