BRICS+: Küresel Güney’in sesi mi, Çin’in hegemonya aracı mı?

Soğuk Savaş sonrası uluslararası düzen, son yıllarda yaşanan bölgesel krizler ve küresel güç kaymaları nedeniyle sorgulanır hale geldi. “Kurallara dayalı” uluslararası sistemde aradıklarını bulamayan yükselen güçler arasındaki işbirliği arayışları hızlandı.

Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

Soğuk Savaş sonrası uluslararası düzen, son yıllarda yaşanan bölgesel krizler ve küresel güç kaymaları nedeniyle sorgulanır hale geldi. “Kurallara dayalı” uluslararası sistemde aradıklarını bulamayan yükselen güçler arasındaki işbirliği arayışları hızlandı.

Bu arayışları en somut şekilde gözlemleyebildiğimiz platformlardan biri tarihi bir genişleme sürecine giren BRICS. Ağustos 2023'te düzenlenen 15’inci BRICS zirvesinde örgüte 6 yeni üyenin davet edilmesine karar verilmişti: Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Arjantin.

Bu devletlerden beşi, 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle resmen BRICS’e katılırken; Arjantin, yeni Devlet Başkanı Javier Milei’nin kararıyla üyelik teklifini reddetmiş görünüyor. Buna karşılık, BRICS dönem başkanlığını devralan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e göre 30 ülke daha BRICS’e üye olmak için sırada. Peki, genişletilmiş BRICS, BRICS+, ne anlama geliyor? BRICS+ dönüşen uluslararası düzende nasıl bir rol oynayabilir?

BRICS+ gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını mı savunacak, yoksa Çin’in küresel hegemonya arayışının bir aracı mı olacak? 10 üyeli BRICS+ dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 45’ini ve toplam ekonomik büyüklüğünün yüzde 30’unu teşkil ediyor olacak. Suudi Arabistan, BAE ve İran’ın katılımıyla dünya petrol üretimindeki payı da yüzde 45’i bulacak.

Ekonomik kapasitesinin yanısıra, BRICS+’ın küresel siyasetteki etkinliğinin önemli bir dayanağı da gelişmekte olan ülkeleri temsil etme iddiası. Özellikle Çin, BRICS’in sadece üyelerinin amaçlarına değil, Küresel Güney’in ortak çıkarlarına hizmet ettiği görüşünü dile getiriyor. Geniş tabanlı bir BRICS+’ın gelişmekte olan ülkeleri temsiliyet iddiası güç kazanacaktır.

Ancak, BRICS+’ın küresel siyasetteki rolü, üyeleri arasındaki ekonomik ve siyasi ayrılıklar nedeniyle belirsiz. Kurumları ve çıkarları farklılaşan üyelerin ortak bir paydada buluşması kolay değil. Örneğin, Çin ve Hindistan arasındaki rekabet, BRICS+’ın bütünlüğünü zorluyor. Üye sayısı arttıkça koordinasyon ve entegrasyon sorunları gündeme gelecektir. BRICS+’ın mevcut uluslararası düzene meydan okuyabilmesi için, üyeleri arasında daha fazla uyum sağlaması gerekecektir.

Son kertede BRICS+’ın geleceği, Çin’in uluslararası düzendeki konumuna bağlı. Batılı gözlemciler BRICS+’ı Çin’in küresel hegemonya arayışının bir aracı olarak görüyor. Buna karşılık Çin hegemonya iddialarını kesin bir dille reddedip “insanlığın ortak geleceğini” iyileştirmeyi hedefleyen bir yaklaşımı vurguluyor.

Çin ekonomik modelinin Küresel Güney ülkelerinin en azından bir kısmına hitap edebiliyor oluşunun altında yatan da bu hegemonya karşıtı söylem. Ancak, Çin’in zaman zaman ekonomik kapasitesini aleni bir baskı aracı olarak kullanması, bu söylemin inandırıcılığını zedeleyebilir. BRICS’e davet edilen ülkelerden Arjantin’in bu çağrıyı karşılıksız bırakması, Çin için ciddi bir itibar kaybına neden oldu. Yabancı basında çıkan haberlere göre Çin, Arjantin’i ikna etmek için 6.5 milyar dolarlık swap anlaşmasının askıya alınmasını gündeme getirmiş.

BRICS üyeliğini elinin tersiyle iten Arjantin’i Çin’in yeniden masaya getirip getiremeyeceği ve bunu yaparken nasıl bir yol izleyeceği, BRICS+’ın geleceği konusunda bir fikir verecektir. BRICS+ yeni uluslararası düzende önemli bir aktör olma potansiyeline sahip. Ancak, bu potansiyeli gerçekleştirmek için, ortak bir vizyon geliştirmek ve gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını savunmak zorunda. Aksi takdirde, BRICS+ Çin’in küresel hırslarının bir aracı olarak görülecektir.

Tüm yazılarını göster