Bozcaada'da Homeros'la…

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Odunluk İskelesi'nden hareket eden İkinci Dünya Savaşı gazisi Arıburnu çıkarma gemisi ile gitmiştim ilk kez Bozcaada'ya… Sonra… Uzun yıllar geçti… Bu kez, "Ozanın Günü" etkinliklerinde yer alan "Homeros Okuması" için Bozcaada'ya doğru yola düştüm.

Çünkü, bu kez iki zorunlu neden vardı. Bunlardan ilki, sevgili dostum Turgay Fişekçi,  bu yılın Homeros okuması için seçilmişti; ikincisi 2009 Tüyap Kitap Fuarı Onur Yazarı olan Cevat Çapan için hazırlayacağım kitabın mekânı, Bozcaada olacaktı…

Çıkarma gemisi çoktan emekli edilmiş, yerine İstanbul'dakiler gibi bir feribot konulmuştu. Böylelikle de neredeyse iki saat süren yolculuk, 30 dakikaya düşmüştü…

Bozcaaada için bir kitap da yazan, fırsat bulduğu her gününü ailesiyle orada geçiren Haluk Şahin'in düşünüp gerçekleştirdiği etkinlikler, bu sene sekizinci kez yapılacaktı.

Etkinliğin kurucularından şair, akademisyen ve çevirmen Cevat Çapan'la başlayan, daha sonra Ülkü Tamer, İlhan Berk, Kemal Özer, Eray Canberk, Refik Durbaş, Erdal Alova ile devam eden okumaların bu yılki Homeros'u Turgay Fişekçi idi…

Turgay, önce Bozcaada Kalesi içinde düzenlenen mekânda şiirlerini seslendirecek, ertesi sabah güneş doğarken İlyada destanının okunması onun sesiyle başlayacaktı…

Bozcaada'da, merkez dışında, bağların içinde yapılan turistik ilk konaklama mekânı olan Güler Pansiyon'da kaldım. Hasan Bey, eşi Nevin Hanım, oğulları Ahmet ile  uzun uzun sohbet etme imkânı buldum. Pansiyona ait plajda akşamüstü ışıklarını izleyerek denize girdim… Sabah kahvaltılarında hepsi Güler Pansiyon ürünü olan keçi peynirleri, reçeller, domatesler, salatalıklar, zeytinler yedim…

Bu arada, Homeros, Bozcaada, Troya Savaşı hakkındaki bilgilerimi tazeledim… İşte size onlardan Bozcaada tarihine ilişkin birkaç cümle:

Anayurdu Bozcaada'nın altında olduğu söylenen Poseidon'un oğullarından Kyknos'u, annesi doğurduktan sonra deniz kıyısına bırakmış. Bir kuğu tarafından büyütülen Kyknos, Bozcaada'nın karşısındaki Klonai kentinin kralı olmuş. Kyknos, daha sonra Troya'nın ilk krallarından Laomedon'un kızıyla evlenmiş ve bu evlilikten Tenes adını verdiği bir oğlu dünyaya gelmiş. Karısı ölünce de bir başkasıyla evlenmiş ve yeni karısı, kendisinde gözü olduğu gerekçesiyle Tenes'e iftira atmış. Bunun üzerine Tenes de denize açılarak o zamanlar adı Leukophrys olan Bozcaada'ya gelmiş. Bir süre sonra oğlunun suçsuzluğunu öğrenen kral Kyknos, ondan af dilemek için Bozcaada'ya gelince Tenes, gemiyi kıyıya bağlayan halatları keserek, babasıyla olan bağlarını koparmış. Böylelikle de kimi zaman örneğin politikada duyduğumuz "Tenes gibi halatları kesmek" deyimi dünya tarihine yerleşmiş. Akhalar, Troya seferi sırasında Bozcaada'ya gelince Tenes, onları da taşlayarak karşılamış, bunun üzerine de Akhilleus tarafından mızrakla öldürülmüş. Ardından da ada onun adıyla anılmaya başlamış. Mitolojide adı Tenesos olarak geçen Bozcaada'nın kuruluş öyküsü işte böyle.

Troya antik şehrinin karşısında bulunan Bozcaada'dan, Homeros'un İlyada destanında Troya Savaşı'nda Akhalıların donanmalarını saklandığı gizli liman olarak da bahsediliyor.

İşte biz, o limanda, savaşın olduğu ovanın karşısında Bozcaada Kalesi'nin alt kesimindeki sahilde toplanıp günün ilk ışıklarını beklemeye başladık. Bulutlar, güneşin ilk kızıllığını görmemize engel olunca, ortalık ışırken Turgay Fişekçi'nin başladığı İlyada okuması, İngilizce, İspanyolca, Japonca, Macarca, Almanca, Fransızca ve Fince, ardından isteyen konukların katılımıyla Türkçe devam etti.

Ayaklarımızın dibindeki suların şıpırtıları, denizden bir fısıltı gibi esen rüzgâr, henüz uykusunu alamamış bizleri, bir düş dünyasına taşıyor, okunanları bir rüyadaymışcasına izliyorduk…

Bu, doğanın, şiirin bütünleştiği muhteşem bir ayindi. İki saat, çabucak geçti, güneşin ışıkları beyazlaşıp yakmaya başladığında, otellerimize doğru dağılırken sevgili dostum, Troya Kazıları Başkan Yardımcısı arkeolog Rüstem'e (Aslan), kaleme aldığı çocuklar için "Troia" kitabı eşliğinde, karşıdaki harabelerde bir gezinin yeni nesillere bu bilinci aşılamak için çok faydalı olacağını söyledim. Kimbilir belki gelecek yıllara?!

Tüm yazılarını göster