Borsadaki yanıltıcı ezber artık bozulmalı!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Her kriz döneminde aklımıza ilk gelen piyasa, hisse senedi piyasası oluyor. Başlıyoruz hesap kitap yapmaya; “Borsa şu kadar milyar dolar eridi” gibi sonuçlarla ortaya çıkıyoruz. Hatta daha da ileri gidip, hisse senedi fiyatlarındaki düşmeyi milli servetin yok olması olarak bile değerlendirebiliyoruz. 

Önce şu “hisse senedi fiyatı-milli servet” bağlantısı görüşüne değinmekte yarar var. Milli servet kaybı, elle tutulur, gözle görülür bir varlığın yok olması ya da zarara uğramasıdır. Boğaz Köprüsü bir milli servettir, Atatürk Barajı da öyle, Keban Barajı da, rafinerilerimiz de milli servettir, demir-çelik tesislerimiz de, otoyollar da, otomobil üreten fabrikalar da, beyaz eşya üretenler de... Bu varlıkların, üretimin aksamasına ya da tümden durmasına yol açacak ölçüde zarar görmesi başkadır, bu varlıklara ortak olunduğunu gösteren hisse senetlerinin değerinin düşmesi başka. İki kavram, elmayla armudu kıyaslamak gibidir. 
Bir otomobil fabrikası, herhangi bir nedenle tahrip olursa, örneğin yanarsa, üretimine ara vermek durumunda kalırsa, bu milli servet kaybıdır. Yerine yenisini yapmak için kaynak gerekir. Ama aynı fabrikanın hisse senedi fiyatının 5 liradan 4 liraya düşmesinin milli servet kaybıyla nasıl bir ilgisi olabilir. Bu fabrika, senet fiyatı 5 lirayken de günde 100 otomobil üretmektedir, 4 lira ya da 3 lirayken de... Hisse fiyatı, ister yurtiçindeki siyasi çalkantılar yüzünden düşsün, ister Ortadoğu’daki bir savaştan dolayı, ister dünyayı etkileyen bir ekonomik karardan dolayı. Yani, hisse senedinin fiyatının düşmesi milli servet kaybı anlamına gelmez.

Ancak, düşük kapasiteyle çalışmayı gerektiren bir durumun ortaya çıkması ve üretilen otomobil sayısının 100’den 90’a, 80’e inmesi durumunda, bir başka ifadeyle kapasite kullanımının düşük seyretmesi halinde kısmi bir servet kaybından söz edilebilir. Bu kayıp da, dar anlamlı bir kayıptır. O tesis orada durduğu, üretim potansiyelini koruduğu sürece, ekonomideki gidişat düzeldiği takdirde üretimini yeniden artıracaktır. 

Kâr-zarar birbirine eşittir

Hisse senedi piyasasında değişmez bir kural vardır. Borsada kâr da söz konusudur, zarar da; ancak kâr ve zarar bireyseldir. Sonuçta kâr ve zararın toplamı birbirine eşittir, yani sıfırdır. Dolayısıyla “Borsa şu kadar eridi” türü değerlendirmeler, aslında bir bakıma “Birileri borsada şu kadar kazanç elde etti” anlamı da taşır.

Bir hisse senedinde başlangıç noktası fiyatı, ancak borsaya giriş fiyatı olabilir. Dolayısıyla 10 liradan halka arz edilmiş bir hisse senedi üzerinden fikir jimnastiği yapalım.

Halka arzda iki kişi, 10’ar liradan birer adet hisse senedi almış olsun. Tabloda da görüleceği gibi, birinci yatırımcı hisse senedini 12 liradan, ikinci yatırımcı 14 liradan satsın ve bu iki hisse senedini üçüncü yatırımcı alsın. Üçüncü yatırımcı iki hisse senedine 26 lira vermiş durumda. Bu yatırımcı da iki hisse senedini 28 liraya satsın. 

Dördüncü yatırımcı iki hisse senedine 28 lira verdi, ancak fiyatların düşme eğiliminde olduğunu görünce 4 lira zararı göze alarak iki hisseyi 24 liraya elden çıkardı. Bu sefer, 10 liraya aldığı bir adet hisseyi 12 liraya satan birinci yatırımcı tekrar alım yapsın ve iki hisseyi 24 liraya alsın. Bu yatırımcı 1 lira kârla iki hisseyi 25 liraya satmayı tercih etsin. 
Beşinci bir yatırımcı girsin borsaya iki hisseden birini 13 liraya alsın, dördüncü yatırımcı da yeniden alım yapsın ve diğer hisseye 12 lira ödesin. Ama borsada işler ters gitmeye devam etsin ve bu hissenin fiyatı 9 liraya düşsün. Halk arz sırasında 10 liraya senet alıp 14’e satan ikinci yatırımcı 9’ar liradan 18 lira ödeyerek bu iki hisse senedini alsın.

Şimdi... Ortada beş yatırımcı var, bu iki hisse senedi defalarca el değiştirdi. Halka arzda iki hisse senedinin toplam satış tutarı 20 liraydı, son durumda bu senetlerin piyasa değeri 18 lira. Yani 2 liralık bir kayıp var. Senetlerin sahibi olan yatırımcı, 18 liraya aldığı senetleri 20 liraya satarsa, kâr-zarar birbirine eşitlenecek ve toplam sıfır olacak. Bu süreçte beş yatırımcıdan zarar eden de var, kâr eden de; ama toplam sıfır ve bu hiçbir zaman değişmez. 

Hisse senedi fiyatları, ister yükselip düşerek, ister düşüp çıkarak, aynı noktaya geldiğinde kâr-zarar toplamı hep sıfır olacaktır. Ancak bu süreçte düşük fiyattan satanlar zarar etmiştir, o düşük fiyattan alanlar ise kâr veya tersi. 

Borsaya neden hep düşük fiyattan senet satanlar açısından bakıyor ve “Şu kadar erime oldu” türü değerlendirmeleri tercih ediyoruz ki...

Tabii ki düşük fiyattan alan herkes kazanmayacaktır, o da bir gerçek olarak karşımızda. Düşük fiyattan alan da, fiyat daha da düştüğünde satarsa zarar etmiş olacaktır. Bu kez kâr avantajı, olabildiğince düşük satın alana geçecektir. 

Yabancı için mi kaygılanıyoruz? 

Varsayalım ki hisse senedi fiyatlarının düşmesi çok kötü, yatırımcı perişan oluyor. Peki düşünüyor muyuz kim bu yatırımcılar? 

Borsada işlem gören hisse senetlerinin genel olarak ancak üçte birinin yerli yatırımcılara ait olduğu, üçte ikiyi ise yabancıların elinde bulundurduğu biliniyor. Bu tablo, yıllardır hemen hemen aynı. Yani biz borsanın düşmesinden dolayı bir anlamda adeta dövünürken, “Yabancılar kayba uğradı” diye bunu yapmış oluyoruz.

Yabancıya da üzülelim üzülmeye de, başka gerçekler de var. Hisse senetleri kaç kişinin ya da yatırımcının elinde? Son veriler 2012 sonuna ait, ama biliyoruz ki öyle yıldan yıla bu tablo değişmiyor. Geçen yılın temmuz ayında bu köşede yer verdiğimiz verileri, bir kez daha hatırlamakta yarar var.

Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği’nin verilerine göre, borsada 1 milyon 88 bin yatırımcı var. Bu yatırımcıların 1 milyon 80 bini yerli, 8 bini yabancı. 

Buna göre, yatırımcıların yüzde 99.24’ü yerli, yüzde 0.76’sı yabancı. 

Ancak, portföy büyüklüğüne gelince tablo bir anda tersine dönüyor. Sayıda yüzde 99.24 pay alan yerli yatırımcılar, hisse senetlerinin üçte birine sahip. Sayıdaki payları yalnızca yüzde 0.76 olan yabancıların payı ise üçte ikiyi buluyor.

3 bin kişi parmağında oynatabilir

Borsadaki 1 milyon 80 bin yerli yatırımcının 1 milyon 75 binini gerçek kişiler oluşturuyor ve bu kişilerin portföyü 37.7 milyar lira düzeyinde bulunuyor. Ancak, bu portföyün yatırım büyüklüğüne ve yatırımcı sayısına göre dağılımı çok ilginç. 

Yerli bireysel yatırımcıların 860 bininin borsada 10 bin liranın altında parası var ve bu yatırımcıların toplam portföyü yalnızca 950 milyon lira. Bu kişilerin her birinin ortalama 1.104 lirası bulunuyor.

Ama öbür tarafta en fazla portföye sahip 3 bin 143 yatırımcının her biri 1 milyon liranın üstünde birikim sahibi. Bu 3 bin 143 kişinin toplam portföyü 22.4 milyar lira. Bir başka ifadeyle bu kişilerin ortalama olarak 7.1 milyon lirası var. Borsada 1 milyon liranın üstünde portföye sahip 3 bin 143 kişi, bireysel yatırımcıların sahip olduğu 37.7 milyar liralık portföyün yüzde 60’ını kontrol ediyor. 

Son bir rakam daha verelim. Borsadaki 1 milyon 75 bin yerli yatırımcının en zengin 10’u, toplam portföyün yüzde 16’sına sahip. Dikkatinizi çekmek istiyoruz, yalnızca 10 kişi!
Şimdi şu soruyu bir kez daha soralım. Borsanın düşmesi ekonomi için sıkıntı mıdır, öyleyse bile kimin için bir sıkıntı söz konusudur?

Tüm yazılarını göster