Borsa nereye kadar yükselecek?

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Dünya piyasalarındaki satış dalgası yerini yeniden iyimser rüzgarlara bıraktı. Avrupa'nın çevre ülkelerindeki borç krizi ve ABD ekonomisinde çift dipli durgunluk endişeleri unutuldu. ABD şirketlerinin 2. çeyrek karlarının beklentilerden iyi gelmesi, Avrupa bankacılık sektörü üzerinde yapılan stres testinden stresli bir sonuç çıkmayacağının anlaşılması ve borç sorunu yaşayan Avrupa ülkelerinin piyasalardan rahatlıkla borçlanabilmesi dünya borsalarında sert bir yükselişe neden oldu.

Yüksek betaya sahip bir ülke olarak Türkiye dünya piyasalarındaki toparlanmadan en çok fayda sağlayan ülkelerden birisi oldu.  Mali Kural'ın çıkışının ertelenmesine ve Haziran ayı bütçe performansının beklentilerden kötü gelmesine rağmen yabancı yatırımcıların alışlarıyla gösterge tahvilin faizi %8,2'ye geriledi. Türk lirası ABD dolarına karşı değer kazanarak 1,51 seviyelerine geriledi. İMKB - 100 banka hisselerindeki güçlü alımlarla 60,000 seviyesinin üzerine yükselerek yeni bir rekor kırdı.

Son dönemde dünya borsalarındaki yükselişin ardında küresel büyümeye yönelik beklentilerin iyileşmesi yatmıyor. Tam tersine yapılan anketler fon yöneticilerinin yılın ikinci yarısında küresel büyümenin yavaşlamasını beklediğini gösteriyorlar. Piyasalardaki yükselişin arkasında enflasyon beklentilerindeki gerilemeye paralel para politikasının gevşek kalacağı ve küresel likiditeyi destekleyeceği öngörüsü yatıyor.

Gelişmekte olan ülkelere para girişi küresel risk iştahındaki azalma nedeniyle zaman zaman dalgalanma gösterse de devam ediyor. Yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerin orta vadede gelişmiş ülkelerden daha hızlı büyümesini bekliyorlar.

 Türkiye 2010 yılının ilk yarısında OECD ülkeleri içinde en yüksek büyümeyi gösteren ülkelerden birisi olarak öne çıktı. Avrupa'nın çevre ekonomilerinde yaşanan durgunluğa rağmen yılın ilk beş ayında üretim ve ihracat çift haneli rakamlarla büyüdü.

Söz konusu yüksek büyüme yalnızca düşük baz yılından kaynaklanmadı. Nüfusun genç olması, mevcut tüketim seviyelerinin yetersizliği, borçlanma seviyelerinin düşüklüğü, kamu maliyesinin kontrol altında olması gibi yapısal nedenler iç talebi destekleyerek Türkiye'deki ekonomisindeki büyümeyi ve borsadaki çıkışı destekledi.

Borsadaki çıkışta Merkez Bankası'nın faiz artırımlarını öngörülenden daha geç başlayacağı ve daha sınırlı tutacağı beklentisi de önemli rol oynadı.  Mayıs ve Haziran aylarında enflasyon rakamlarının tahminlerin altında kalması piyasanın enflasyon beklentileriyle Merkez Bankası'nın hedefi arasındaki farkı azaltarak faizler üzerindeki baskıyı kaldırdı. Sermaye girişlerine bağlı olarak Türk lirasının değer kazanması da önümüzdeki dönemde enflasyonu aşağı çekerek faiz oranlarının uzun süre düşük seviyelerde tutulmasını kolaylaştırıyor ve borsadaki yükselişi destekliyor.

Özetle, Avrupa'daki risklerin azalması,  ekonomik büyümenin öngörülenden daha hızlı olması, şirket kar tahminlerindeki yükseliş, enflasyon beklentilerindeki gerileme ve faiz oranlarındaki düşüş nedeniyle geçtiğimiz hafta başında yazdığımız bir strateji raporuyla İMKB - 100 hedef değerimizi 68,000 den 74,000'e yükselttik ve piyasa için "BİRİKTİR" görüşümüzü "AL" olarak değiştirdik.  Tavsiye değişikliğimiz geçen hafta iyi sonuç verdi. Önümüzdeki haftalarda ne olacağını birlikte göreceğiz.

Tüm yazılarını göster