Bize verilen hediyenin farkında mısınız?

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Bozulan program

O cumartesi sabahı yine erken uyandım. Bir sertifika programında eğitimim vardı. Grubu tanıyordum, vereceğim eğitimin birinci bölümünde bir gün birlikte olmuştuk. İyi bir gruptu, okumuş (!) çocuklardı. Saat 7:15'te köprüyü durmadan geçtim, İstanbul'da yaşayanlar bilir, köprüyü durmadan geçmek önemli bir mutluluk kaynağıdır. Normal işgünü olsa bu mutluğu yaşamak için evden çok daha önce çıkmam gerekirdi. Saat 7:30 gibi üniversitedeki ofisimde idim. Eğitimin başlamasına daha iki saat vaktim vardı. İnternetten klasik müzik radyomu açtım, çalışmaya koyuldum.

Güzel bir piyano müziği eşliğinde eğitimde kullanacağım anketi hazırladım. Eğitimin akışını ve sunumun slaytlarını gözden geçirdim. Ne de olsa konumuz iletişimdi. İletişimin zevkli, neşeli olması gerekirdi. Aralara bazı karikatürleri ekledim. Hazırlığımı tamamlamıştım. Saat 9:20 gibi eğitimin yapılacağı binaya gittim. Eğitimde kullanacağım makalelerimi ve hazırladığım anketi çoğaltılması için görevli genç bayana verdim. Her şey yolunda idi. "Geldi mi müşterilerimiz?" diye takıldım. "Henüz gelmediler, ama gelirler" dedi...

Anket çoğaltıldı. Ders notları daha önceden çoğaltılmıştı. Her şey hazırdı. Tek eksik öğrenciler idi. Gerçi çok kalabalık bir sınıf değildi. Ancak eğitime iki kişi gelmişti. Diğerleri gelir diye bir süre bekledik. Ama gelen olmadı. Sanırım bu iletişim eğitiminin günü konusunda bir iletişim (!) hatası yapılmıştı.

Eğitim, katılımlı (inter-active) bir eğitim olacaktı. Grup çalışmaları yapacaktık. İki öğrenci ile bunu zevkli bir biçimde yapmak mümkün değildi. Öğrencilere bunu anlattım. Hak verdiler. Ertelemeyi teklif ettim, kabul ettiler.

Eve dönerken düşündüm. Sabah o kadar erken kalkmış yola koyulmuş, şimdi de geri dönüyordum. Planladığım bir işi yapamamıştım. Kızmalı, ya da üzülmeli miydim? Ama bunların hiçbiri olmadı. Sevindiğimi fark ettim. Sanki bir gün kazanmıştım Sanki bu gün bana hediye bir gündü...

Londralı posta dağıtıcısı

Bilirsiniz belki; ince düşünceye dayanan İngiliz mizahından güzel bir örnektir; "Londra'daki posta dağıtıcısı bir günlük izin almış, şehri dolaşmaya çıkmış" derler. Benimki de o hesap oldu. Eğitimi ertelemiştik, günüm boşa çıkmıştı. Ben de boş durmadım; Londralı posta dağıtıcısı gibi davrandım. Bahçede oturdum ve çalıştım

Ömrün son günü gibi yaşamak

Apple bilgisayarlarının kurucusu Steve Jobs'ın Stanford Üniversitesi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmadaki bir sözü çok hoştur. "Her gününüzü, sanki ömrünüzün son günü gibiymiş gibi yaşayın" der. Sonra da ekler "Ve bir gün haklı çıkabilirsiniz". Ben de o gün öyle yaptım, o günü ömrümün son günüymüş gibi yaşadım; çalıştım ve çok sevdiğim bir arkadaşımla günün bir kısmını paylaştım.

40 yıllık dost

Madem gün benimdi, dilediğim gibi yaşayacaktım. Teknoloji müthiş bir olay. Bahçede otururken internete girmek mümkün. Bahçede çalışırken internetteki radyo istasyonumu bulup müziğimi de dinledim Yine güzel bir müzik eşliğinde başka bir sertifika programındaki sevdiğim bir grubun ödevlerini okudum.

Londra'daki posta dağıtıcısının öyküsünü hatırlayınca bir arkadaşımı aradım. "Yoksa bir işin, gel oturalım" dedim. Geleceğini söyledi. Bu arkadaşım 40 yıllık dostumdur. Bir üniversitede profesördür. Yedi yıldır kendi konusunda bir bilimsel kitap yazıyor. Her seferinde evden dışarı çıktığında yazdıklarının son halini bir CD'de yanında taşıyordu. Bu kez yükü daha ağırdı. Kitabın ilk basılı halini de getirmişti Yılların birikimi ve emeği masa üstünde duruyordu. Arkadaşım, yazıların yanında tabloları, formülleri ve şekilleri usta bir hattat titizliğinde, büyük bir sabırla, bilgisayarda kendisi hazırlamıştı. Nefis bir eser olmuştu. Şimdi bu özgün bilimsel eseri üniversitesinde bastırmaya çalışıyordu. Bunu başarması için daha büyük bir sabra ihtiyacı vardı.

Sonuç

Yaşamı akışı içinde yaşamak gerek. Çok planlı yaşarken hesapta olmayan bir kesinti bazen bizi üzebilir. Eğitime gidip yapamadan geri gelmek, dışardan bakıldığında, bir kısım insana rahatsız edici görünebilir. Programım aksayınca ben de kızarım, üzülürüm. Ama o gün tersi oldu, günü değişik yaşadım, ama yaşadım.

Doğru, başarı için planlı programlı yaşamak gerek. Ancak program bozulduğunda üzülmemeli,kızmamalı. Aslına bakarsanız her gün, sağlıkla nefes aldığımız her gün bize bir hediye; değerini bilmek gerek. Günü, anı yaşamaya bakmalı. Size verilen hediyenin farkında mısınız?

Tüm yazılarını göster