”Birinci nesil” enflasyon hedefleme politikasının sonu

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

1990'lardan itibaren gittikçe yaklaşan ve para politikası çerçevesi "normu" haline gelen enflasyon hedefleme yaklaşımının fiili olmasa da teknik ömrü çok kısa oldu. 2007-8'de başlayan küresel kriz ileride para tarihçileri tarafından muhtemelen enflasyon hedefleme yaklaşımının sonu olarak işaretlenecek. Ya da en azından, "kaba" enflasyon hedeflemesi yaklaşımının. Önümüzdeki dönemde enflasyon hedeflemesi yaklaşımının ya tamamen ortadan kalkacağını ya da ciddi bir evrim/dönüşümden geçeceğini hep birlikte göreceğiz.

Enflasyon hedeflemesi (bunun adını daha doğru şekliyle "kaba enflasyon hedeflemesi" ya da "birinci nesil enflasyon hedeflemesi" koymuş olalım) yaklaşımının temellerini hatırlayalım:

· Merkez bankası politika karar alıcılardan bağımsız olmalı.

· Para politikasının tek bir hedefi olmalı: fiyat istikrarı ya da kontrol altına alınmış enflasyon.

· Para politikasının tek bir aracı olmalı: kısa vadeli politika faizleri.

· Klasik aktarım mekanizmaları kullanılmaya devam ederken beklentiler üzerine yoğunlaşılmalı yani iletişim politikasına önem verilmeli. Merkez bankası durumu nasıl gördüğünü, buna karşılık nasıl bir politikayı neden izlediğini, neleri bilip nelerli henüz bilemediğini kamuoyuna net bir şekilde bildirmeli. Bu merkez bankasının bildiği her şeyi kamuoyuyla paylaşacağı manasına gelmediğinin de altını çizelim. Pratikte, enflasyon hedefleyen merkez bankalarının her bildiğini paylaşmadığını biliyoruz.

Bu temeller hem Türkiye'de hem Avrupa'da hem de kendine has para hedeflemesi yapan Amerika'da son yıllarda sarsıldı. Bu yüzden kaba enflasyon hedeflemesi yaklaşımının çoktan ortadan kalktığını söyleyebiliriz. Önce Türkiye'yi ele alalım. Türkiye 2001 yılından itibaren serbest kur sistemine geçti. Ancak özellikle 2005'den itibaren TCMB kura müdahale etti. Bu müdahalelerin sebebi "aşırı dalgalanmayı önlemek" olarak kamuoyuna açıklandı. Ancak biliyoruz ki müdahale aşırı dalgalanmadan çok alırı değerlenme trendineydi. TL'nin aşırı değerlenmesi Türkiye'de enflasyonun düşürülmesi sürecinin fiili bir aracı haline gelmişti. Bu açıdan faydalıydı. Ancak merkez bankası kriz öncesinde, bu aşırı değerlenmenin dünyadaki yabancı para bolluğu sebebiyle aşağı doğru bir freni olmadığını farketti. Elinden geldiği kadar "kader anlarında"  kura müdahale etti. Benim ve bir çoklarının desteklediği müdahalelerdi. Ancak sonuç olarak enflasyon hedeflemesinin yukarıda özetlenen temel presiplerinden en önemlisine aykırıydı.

Dünyada da benzer müdaheleleri yapıldı. Krizin hemen başlangıcında İsrail Merkez Bankası İsrail'e kaçan yabancı para karşısında değerlenen şekelin değerini düşürmek için piyasaya müdahale etti. Geçen ekim ayında Brezilya Merkez Bankası portföy girişlerine "Tobin vergisi" koydu.

Ancak kaba enflasyon hedeflemesinin yıkan daha önemli darbeler ABD ve AB Merkez Banka'larının quantitative easing adı altında, yıkılmaya yüz tutan finans kuruluşlarını güçlendirmek için uyguladıkları para basma / piyasayı paraya boğma işlemleriydi. Hani para politikasının amacı enflasyonu düşürmekti? Finansal kriz ortamında merkez bankaları finansal istikrarı koruma görevlerini yeniden keşfedivermişlerdi.

2008 sonlarından itibaren bu köşede yazıldığı gibi dünyanın önemli merkez bankalarının politika faizleri en azından 2012'lerin sonlarına kadar düşük seyredecek. Bu politikanın amacı da finansal istikrarı korumak olacak.

Bu dönemde finansal risk azalmaya başlayarak hem teorisyenler hem de para politikası karar alıcılarının "nefes almaya başladığı zaman"  birinci nesil enflasyon hedefleme yaklaşımı ciddi olarak yeniden ziyaret edilerek sorgulanmaya başlayacak. Bu da ya "ikinci nesil enflasyon hedeflemesi" yaklaşımına yol açacak ya da enflasyon hedeflemesini toptan ekonomi tarihi müzesine gönderecek. 

Tüm yazılarını göster