Bir not tartışmasıdır gidiyor...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Uluslararası derecelendirme kuruluşu S%P'nin Türkiye'nin kredi notu görünümünü pozitiften durağana çevirmesiyle başlayan tartışma sürüyor. Son olarak S&P'den bir açıklama geldi. Açıklamada, "Öncelikle analistlerin tecrübesizliğinin kabul edilip özür dilendiğine ilişkin Standart & Poors's yönetimine atfedilen iddialar gerçeği yansıtmamaktadır" denildi. Anlamış olduk ki, S&P'nin özür dilemesi söz konusu değildi. Zaten aksi olsa şaşmak gerekirdi. S&P gibi bir kuruluş böyle bir karar alacak, aradan üç beş gün geçince de biraz da tepkiler üzerine "Analistimiz hata yapmış, kusura bakmayın" mı diyecekti yani.

Özür iddiası yönü bir tarafa; S&P'nin bu kararı çok mu önemlidir, o da tartışılır. Kuşkusuz önemli olan kararın yaratacağı olası sonuçlardır. Bu konuya çok uyan bir fıkra var da, "yerimiz dar" olmaz. Hani eşini, kendi evinde aşığıyla yakalayan kocanın, aşıkla olan o kısa diyaloğu. Bilenler bilmeyenlere anlatsın, deyip geçelim...

S&P'nin Türkiye'nin kredi notu görünümünü pozitiften durağana çevirmesinin pek de etkisini görmedik doğrusu. Ne faizler tırmanışa geçti, ne hisse senedi fiyatları bu karar yüzünden dip yaptı. Piyasa, hani deyim yerindeyse kararı pek de umursamadı.

S&P'nin not kararı biraz da teknik bir düzenleme. Ama ne olursa olsun, ta baştan beri söylenen, düzenlemenin zamanlamasındaki yanlışlık. Türkiye, dikkat çekilen konularda çok daha olumsuz noktaları gördü. Olumsuzluğun daha da belirgin olduğu dönemde bu karar alınsa, böylesine bir tepki oluşmazdı. Ama dikkat çekilen göstergelerde görece olumlu gelişmeler ortaya çıkmaya başlamışken böyle bir karar gelmesi tepkiyi artırdı.

Kararın açıklandığı günlerdi. RS FM'de arkadaşım Mehmet Kara ile yine bir programdayız. S&P'nin kararıyla ilgili olarak şöyle bir değerlendirme yaptığımı anımsıyorum: "Türk bankaları, bu kararı, böyle bir zamanlamayla gündeme taşıyan S&P analistini acaba işe alırlar mı?"

Benim görüşüm "hayır"dı; Türk bankaları analiz yeteneği açısından pek de başarılı görünmeyen bu çalışanı istihdam etmek istemezlerdi. Türkiye'de o kadar başarılı, içinde bulunduğu koşulları iyi tahlil edebilen ve geleceği iyi okuyabilen onlarca bankacı varken, S&P analistinin burada kendine yer edinmesi pek kolay olmazdı.

Geçenlerde de yazdık. Türkiye'nin dış borcu en yüksek düzeyde. Ama bazı rakamları yalnızca mutlak değer olarak dikkate almak ve değerlendirmeyi öyle yapmak doğru olabilir mi, tabii ki hayır. Dış borçtaki gerçek de böyle. Borç yüksek; ama borcun milli gelire oranı gerileme eğilimi içinde.
Başka göstergeler de var. Örneğin cari açık. Tamam Türkiye'nin cari açığı yüksek, iyi de şubat sonundaki açık, aralık sonundakinden de yüksek değil ya. Hem mart sonunda çok daha düşük bir düzeye inileceği de gün gibi ortada.

Karar siyasi mi?

S&P'nin not kararı, hükümet üyeleri tarafından siyasi bir karar olarak nitelendirildi. Buna katılmak da mümkün değil. Bize karşı siyasi bir karar alınması için, bir anlamda kararı alanların da siyasi bir yönü olması gerekir. Karşımızda bir ülke ya da bir hükümet mi var? Kastedilenin "siyasi sonuçları olacak bir karardır" görüşüyse, o bir ölçüde doğru olabilir de, tek başına siyasi bir karar benzetmesi ve iddiası havada kalıyor.

Not kararı, olsa olsa ekonomik bir karardır. Bu kararla Türkiye ekonomik yönden daha güçsüz görünecek, borçlanma maliyeti artacak ve ek yükler söz konusu olabilecektir, hepsi bu. Kaldı ki, biraz önce de belirttik, piyasalar karara adeta hiç tepki vermemiş, neredeyse S&P'nin kararı hiç umursanmamıştır.

Bunun birkaç nedeni var. Birinci neden; Türkiye ekonomisinin not görünümünün bir basamak aşağı çekilmesinden etkilenmeyecek boyuta gelmiş olmasıdır. İkincisi; tüm dünya öyle bir çalkantı içinde ve öylesine bir kaos yaşıyor ki, bu karar pek de önemsenmemiştir. Üçüncüsü ise uluslararası derecelendirme kuruluşları eski saygınlıklarını biraz yitirdikleri için bu tür kararlar artık eskisi gibi etki yaratmamaktadır.

Tüm yazılarını göster