Bir filmin düşündürdükleri...

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Senelerce evveldi, Can Yayınları arasından çıkan bir kitap okumuştum. Adı, "Brideshead'e Dönüş"tü. Orijinal dilinde "Brideshead Revisited"i böyle çevirmişlerdi diye hatırlıyorum. Yoksa yalnızca "Gidiş" miydi çevirinin ismi? Neyse, yazarı Evelyn Waugh'tu. Büyük bir beğeniyle okuduğum "Brideshead'e Dönüş", Times'ın "okunması gereken yüz kitap" listesine girecekti. 1980'lerin başında, başrollerini Jeremy Irons, Anthony Andrews ve Diana Quick'in oynadığı bir televizyon dizisine dönüştürülecekti. 659 dakikalık bu dizi, 13 dalda BAFTA Ödülleri, 11 dalda Emmy Ödülleri, üç dalda Altın Küre Ödülleri için aday gösterilecekti. Ben, o diziyi, ne yapıp ne edip izleyecektim...

Yıllar yılları kovalayacak, 2009'un Kurban Bayramı gelecekti. O günlerde Roma sokaklarında avarelik ederken, Via del Corso'daki DVD'cime uğradığımda, kitabı 2008 tarihli bir film olarak görecek, çok heyecanlanacak ve biraz da yüksek fiyatı olan bu DVD'yi hemen satın alacaktım. Bu kez Emma Thompson, Michael Gambon, Greta Scacchi, Matthew Goode, Ben Whishaw'ın başrolleri paylaştıkları bir filmdi coşkuyla İstanbul'a getirdiğim...

Eve döner dönmez yeniden okumak için aradığım kitabı, kütüphanemde bulamayınca epey hayıflanacak, Can Yayınları'nın listesinde de adına rastlayamayacaktım. Büyük ihtimalle tükenmiş, yeniden de basılmamıştı.

Filmi izlemek ve onunla yetinmekten başka çarem yoktu artık.

İzledim de...

"Brideshead'e Dönüş"ün örgüsü senaryoda değiştirilmişti. Film, Güney Amerika'da yıllarca kalmış bir ressam olan Charles Ryder'in sergisi; yıllardır görmediği Julia ile bir transatlantikte karşılaşması başlıyordu. Ve, on yıl öncesine gidiliyordu...

Oxford'a tarih okumaya gelen, ancak ressam olma hayalleri kuran Charles Ryder, daha ilk gününde odasının penceresinden içeri kusan hiç tanımadığı Sebastian Flyte'in, ertesi günkü özür notunu ve yemek davetini kabul edecek, o günden sonra da hayatı değişecekti. Sebastian, aristokrat bir ailenin küçük oğluydu. Oyuncak bir ayı bebeği, eşcinsel eğilimleri vardı. Charles'ı, önce pikniğe, ardından ailesinin Brideshead şatosuna davet edecek; orada yaşayabilmek, sınıf atlayabilmek duyguları, Ryder'in bilinçaltında daha o günlerde gelişmeye başlayacaktı.

Yaz tatilinde babasının yanına dönen Charles'a bir telgraf çekecekti Sebastian. Çok ağır yaralı olduğunu söyleyecekti orada. Sebastian'ın yanına koşan Charles, onun yalnızca ayağında küçük bir kemik kırığı olduğunu görünce şaşıracak, ama Sebatian'ın "soğuk" kızkardeşi Julia ile tanıştığı çok güzel, çok eğlenceli bir yaz geçirecekti şatoda.

Sebastian'ın annesi Lady Marchmain'in de gelmesiyle ailede Katolikliğin ne kadar etkili olduğunu fark eden ateist Charles, dini sorgulayacak, yine de aileye kabul edilecek; Venedik'te metresiyle yaşayan baba Lord Marhmain'i Julia ve Sebastian ile birlikte ziyaret edecekti.

Burada Julia ile duygusal anlar yaşayacak olan Charles'ın onunla öpüşmesine tanık olan Sebastian ise hayal kırıklıkları, ruh çöküntüleri yaşamaya başlayacak, alkolizmin derinliklerine doğru çekilecekti.

Julia'nın Rex'le zorunlu evliliği olayları daha da çığırından çıkaracak, alkole tutunmaya çalışan Sebastian, her şeyi bırakıp Fas'a gidecekti...

Film, anımsadığım kadarıyla kitapla tam anlamıyla uyuşmuyor... Yine de kitabın/filmin tamamını anlatmak istemiyorum...

Hele sonundan hiç söz etmeyeceğim...

Evelyn Waugh'un, "Brideshead'e Dönüş", 1945 yılında yayınlanmış ve çeşitli tartışmalara neden olmuş bir kitap. Waugh'un hayat hikâyesi, kitap üzerine yapılan yorumlar, uzun incelemelerin konusu. Ben, şunu belirtmek istiyorum: Dostluklar; duygular, Katoliklik; dinin etkileri; aristokrasi; buna hayranlık, özenme; aşkla sınıfsal tutkular arasında duyguları karıştırma; alkolizm... Yani hayatın o ve bu uçları tartışılıyor "Brideshead'e Dönüş" isimli kitapta. Tabii, onun kadar olmasa da filmde... Düşüncenin uçlarını açıyorlar. Görülmesi gereken bir film, okunması lüzumlu bir kitaptan söz ediyorum. Türkiye'de gösterilmesi, Can Yayınları tarafından yeniden basılması umuduyla...

Tüm yazılarını göster