Bir cinayetin anatomisi

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Ataşehir'de bankacı Nalan Sezer'in (43) öldürülmesine ilişkin olarak tutuklanan katil zanlısı Nuray Çetinkaya, "Amacının Sezer'i öldürmek değil, onu bayıltıp kredi kartlarını çalarak borçlarını kapatmak olduğunu" söyledi.

"Maddi sıkıntılarım başlamıştı, kızımı okuldan almak zorunda kalmıştım. İntiharı düşünüyordum. Bunun için eter almıştım. Böyle bir cevapla karşılaşınca eteri Nalan'a koklatıp bayıltmak ve kredi kartı  ile borçlarımı kapatmak aklıma geldi. Amacım, Nalan'ın ayıldıktan sonra evi terk etmesini beklemekti. Eterle Nalan'ı bayılttım" dedi. (Milliyet, Hayatın İçinden, 27 Ağustos 2009, Sayfa 4)

Aynı gün, "Alın verin, ekonomiye can verin" kampanyasının tanıtım  toplantısında konuşan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan , "Hükümetin özel tüketim  ve yatırımlarla büyüme yolunu seçtiğini söyledi, bu açıdan kampanyanın hükümetin hedefleriyle örtüştüğüne dikkat çekti." (Milliyet, Ekonomi, İbrahim Ekinci, 27 Ağustos 2009, Sayfa 9)

Şimdi de iki haberi evlendirelim:

- Vatandaş işsiz. Borçlanmış. Parasızlıktan kızını okuldan almış. Önce intiharı düşünüyor. Sonra çıldırmış olmalı ki az tanıdığı birini evine çağırıp bayıltmayı, kredi kartı ile borçlarının bir bölümünü ödemeyi planlıyor. Çılgınlık vahşete dönüşüyor. Cinayet ile sonuçlanıyor.

- Vatandaşın bu duruma düşmesinin ardında ne var? Kriz var. Kriz nedeniyle (zaten mevcut olan) işsizlik ve fakirlik sorununun ciddiyet kazanması var.

- Bu sorunun çözümü (çözümü olmasa bile hafifletilmesi) için hükümetten beklenen ne? Vatandaşa iş ve aş imkanı yaratmak, fakirliği azaltmak için üretim artışına yönelik politikalar geliştirmek .

- İyi de hükümet ne mesaj veriyor? Vatandaş para harcar ise ekonomi canlanır.

- Tekrar başa dönelim. Parayı kim harcayacak? Katil zanlısı Nuray Çetinkaya gibi, işini kaybetmiş, iş bulamamanın bunalımına girmiş, borç batağına saplanmış durumda olan vatandaşlar mı?

Reklamın mesajı doğru/hükümetin bekleyişi yanlış.

İki haberi evlendirerek "cinayetin anatomisi"ni yaptıktan sonra, gelelim "Hükümetin ekonomi politikası"nın değerlendirilmesine.

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, Türkiye Reklam Konseyi'nin ekonomiyi canlandırmak için başlatacağı reklam kampanyasının toplantısında "Hükümetin özel tüketim ve yatırımlarla büyüme yolunu seçtiğini" açıklarken şu mesajları verdi:

- Para basma dönemi bitti.

- Petrolümüz, gazımız da yok.

- Bu durumda kamu harcamalarını artırırsak,oluşacak açığı nasıl kapatacağız?

- Bankaların kaynaklarını iç borçlanma ile kamu alırsa özel sektör nereden kaynak bulacak? Ekonomi nasıl büyüyecek? (Milliyet Ekonomi, İbrahim Ekinci, 27 Ağustos 2009, Sayfa 9)

Türkiye Reklam Konseyi'nin ekonomiyi canlandırmak için başlattığı kampanya ile hükümetin "özel tüketim ve yatırımlarla büyüme politikasını" birbirinden ayırmak gerekir.

Türkiye Reklam Konseyi, önemli bir sivil toplum girişimini başlattı ve sürdürüyor. Parası olduğu halde değişik nedenlerle harcamayı erteleyenleri hedef alan kampanya ile harcanacak her kuruşun ekonomide nasıl iyilikler getireceği anlatılıyor.

Kampanyada verilen mesaj doğrudur. Fakat hükümetin "Vatandaş para harcar ise ekonomi düzelir, ülke büyür" bekleyişi yanlıştır.

(1) Ülkede gelir dağılımı çarpıktır. Kriz çarpıklığı daha kötü hale getirdi. (2) Vatandaşı harcama potansiyeli bakımından üç gruba ayırabiliriz. (Bir) Vatandaşın çoğunluğu işsiz olduğu için,geliri düşük olduğu için,borç batağında olduğu içim, geliri olmadığı için para harcayamıyor. İste de harcayamıyor. (İki) Vatandaşın çok azı, üst gelir grubunda. Bu azınlık tüketime doğmuş kişiler. (Üç) Belli sayıdaki vatandaş ise yarın korkusu ile üç beş kuruşluk birikimini güvence olarak görüyor. Harcamalarını erteliyor.

İmkanı olduğu halde harcamalarını erteleyen vatandaşların (otomotivde KDV indiriminde örneği görüldüğü şekilde) harcama yapmaları ekonomide belli ölçüde hareket getiri ama bu hareket "Bir barutluk atıma benzer." Ekonomide devamlı hareket yaratmaz.

Talebi canlandıracak hükümettir.

Ekonomide devamlı hareketi başlatacak olan dış talepteki (ihracattaki) artış yanında iç talepte (iç piyasada) talebin canlanmasıdır.

İç talepteki canlanma üretimi harekete geçirecektir. Üretimin harekete geçmesi ile iş imkanları artacaktır. İnsanların geliri artacaktır. İnsanların güveni artıracaktır. Bütün bunların kendi kendine olması beklenmemelidir.

Bütün bunlar aktif/etkin ekonomi politikası ile gerçekleştirilebilir. Ekonomi politikası denilen şey, kaynakların dağılımını yönlendirmek, gerektiğinde kaynak dağılımını yeniden düzenlemektir.

Kaynak milli gelirdir. Yabancı kaynak olarak borç olarak ülkeye giren paradır. Bu toplam kaynağın dağılımı ekonominin kaderini belirler. Eğer bu toplam kaynaktan büyük payı alanlar tüketime ve yatırıma para harcamıyor ise işte orada devlet devreye girer.

Parayı harcamayanlardan veya yanlış şekilde kullananların cebinden parayı alır. Bu parayı ülkede üretimi,yatırımları,iş imkanlarını, refahı artıracak şekilde ya kendi kullanır ya da kullandırır.

Yazıyı bir hikaye ile bitireyim: Karısı parasızlıktan, geçim derdinden yakınınca Hoca, "Merak etme demiş… Yolun kenarına çalı diktim. Çalılar büyüyecek. Komşunun koyunları çalının yanından geçerken tüyleri çalıya takılacak. Ben onları toplayarak satacağım. Geçim derdimiz sona erecek…" Karısı gülmüş… Hoca demiş... "Sen geçim derdimizin böyle sona ereceğini düşünüyor isen biz daha çoook bekleriz!"

Tüm yazılarını göster