Bir beka meselesi: ekonomi

Ülkemiz gerçekten de coğrafi olarak eşsiz bir yerde. Doğal güzellikler an­lamında söylemiyorum bunu. Sınır kom­şularımızın istikrarları arasındaki inanıl­ması güç uçuruma dikkatinizi çekmek is­tiyorum.

Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası emrah.lafci@dunya.com

Ülkemiz gerçekten de coğrafi olarak eşsiz bir yerde. Doğal güzellikler an­lamında söylemiyorum bunu. Sınır kom­şularımızın istikrarları arasındaki inanıl­ması güç uçuruma dikkatinizi çekmek is­tiyorum.

Bir tarafımızın Ortadoğu olması, diğer tarafımızın Avrupa olması ve bu iki bölge arasında gelişmişlik ve istikrar an­lamında onlarca yıllık farkın bulunması ne kadar ilginç bir coğrafyada yer aldığı­mızı gösteriyor. Kuzeyimizdeki nevi şah­sına münhasır ülke olan Rusya’yı saymı­yorum bile.

Böyle olduğu için hem ekonomik anlam­da hem de politik anlamda kim ne yorum yapmak isterse kendi görüşünü temellen­direbilecek argümanlar bulabiliyor. He­men yanı başımızdaki Avrupa’ya bakarak; “Türkiye demokraside geri kalmış, ekono­mik anlamda yalpalayan, kalkınmasını ol­ması gerektiği kadar gerçekleştirememiş bir ülkedir.” görüşünü temellendirebili­riz.

Ama kafamızı güneydoğu sınırlarımı­za çevirdiğimizde bölgenin gıpta edilecek istikrara sahip ülkesi olarak da Türkiye’yi etiketlemek mümkün. Ülkemizin bir im­paratorluk mirasının üzerinde oturması ve imparatorluk sonrası batı tipi bir de­mokrasiyi kendisine model edinmesi bile ne kadar karmaşık bir yapıyı içinde barın­dırdığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Diğer taraftan Türkiye’nin birçok ülke­den hem yüzölçümü hem de nüfus bakı­mından çok daha büyük olduğunu unut­mamak lazım. Ayrıca coğrafi olarak kendi içindeki bölgelerin de ekonomik ve sos­yolojik olarak son derece parçalı bir yapı içinde olması ülkenin yönetilmesini ayrı­ca zorlaştıran bir unsur. Bu unsurlar Tür­kiye’yi Demirel’in dediği gibi yönetilemez ama idare edilir bir ülke statüsüne yaklaş­tırıyor.

Suriye konusundan alınacak dersler

Öyle sanıyorum ki bu saydığım, Türki­ye’yi biricik (unique) kılan özellikler; Tür­kiye’nin ne tam anlamıyla bir gelişmiş ülke olmasına ne de az gelişmiş bir ülke statüsüne gelmesine izin veriyor. Son 20 yılda Arap coğrafyasında ve sınır komşu­larımızda yaşanan büyük kırılmalarla bir­likte çok önemli süreçlerin içinden geçi­yoruz.

Mesela 2007’de serbest ticaret an­laşması imzaladığımız Suriye’de başlayan iç savaş ve oluşan karşılıklı düşmanlık so­nucu bu ülkeyle ticaret yapamaz hale ge­lebiliyoruz. Bu bir ülkenin toplam dış ti­careti içerisinde çok büyük bir değişim yaratmasa da bu bölgeyle ticaret yapan şirketlerin hayatlarını kökten değiştire­biliyor. Onun için bizim coğrafyamızda iş yapmak nispeten zor ve riskli olabiliyor. Sonra bir anda aynı ülkenin yeniden in­şası için en güçlü adaylardan biri haline gelebiliyoruz.

2000’lerin ilk 10 yılında bu belirsizliklerin ortadan kalkması için çok önemli bir fırsatın kenarına gelmiştik. Eğer bir şekilde o dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği meselesi çözülebil­miş olsaydı muhtemelen şimdi çok fark­lı bir durumda olacaktık. Sadece biz değil Avrupa Birliği de farklı bir durumda ola­bilirdi. Tabii ki zaman geri doğru değil ile­ri doğru işliyor ve geçmişte şöyle olsaydı böyle sonuçlar gerçekleşirdi şeklinde ana­lizler yapmak beyhude olabiliyor.

Ekonomik bağımsızlık = siyasi bağımsızlık

Suriye’nin yıkım sürecinin arkasında ekonomik nedenlerin önemli bir payı ol­duğunu görüyoruz. Son 20 yılda son dere­ce fakirleşmiş ve refah yaratacak kurumla­rını tamamen kaybetmiş bir ülkeden bah­sediyoruz. Ne kadar içinin boşaldığını da rejimin 10 gün içinde yıkılmasından net bir şekilde gördük. Osmanlı İmparatorlu­ğu’nun yıkılma sürecini başlatan önemli olaylardan birinin 19. yy ortasındaki Kı­rım Savaşı’nın sebep olduğu ekonomik külfet olduğunu da bir başka örnek olarak sayabiliriz. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Her ne kadar yukarıda bahsettiğim gi­bi ülkemiz çok farklı özelliklere sahip ol­sa da ekonomik anlamda sürekli güçlü kalmamızın ne derece önemli olduğunu, günü kurtarmak için değil de uzun vade­li kalkınmayı sağlayacak kararların ortak akılla alınmasının hayati öneme sahip ol­duğunu bu vesileyle tekrardan hatırlamış oluruz umarım.

Tüm yazılarını göster