Bir araya gelemeyen üçlü

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

YÖNETİCİN NOT DEFTERİ / Uğur Tandoğan "Neskafe bile üçü bir arada, ama ben yalnızım" Bir sürücü kamyonuna yukarıdaki yazıyı yazmış. Burada sözü edilen üçlü: kahve, süttozu ve şekerdir. Türkiye'deki organizasyonlarda, üçüne bir arada çok ender rastlanan, ama kamyon sürücüsü kadar da yalnız olmayan bir başka üçlü daha vardır: Sorumluluk, yetki ve hesap verebilirlik. Sorumluluk Konulan hedeflere varılması için organizasyonlarda yapılması gereken işler vardır. Bir tek kişinin bu işleri yapması olanaksız olduğundan işbölümü gerekir; bölümler oluşturulur. Bölümlere ve bölümdeki kişilere yapmakla yükümlü oldukları görevler verilir. Buna sorumluluk denir. Yetki İşlerin yapılabilmesi için kişinin kararlar alması, bazılarına emir vermesi veya kaynakları dağıtması gerekir. Yöneticiye verilen bu güce yetki denir. Hesap verebilirlik Yetki ve sorumluluğu olan yönetici emir kumanda zinciri içinde, yaptıklarının hesabını organizasyondaki bir üst pozisyona hesap verebilmelidir. Bu üçlünün bir arada olması, yönetim ve organizasyon teorisinin vazgeçilmez bir ilkesidir. Ama Türkiye'de bu üçlüyü bir arada görmek her zaman mümkün olamaz. Yetki var, sorumluluk var, hesap verebilirlik nerede? Bu duruma en çok devletin üst kademelerinde rastlanır. Yetki ve sorumluluk sahipleri hesap vermekten kaçarlar. Örneğin, bir dönemin başbakanı "ben ancak mahkeme-i kübrada hesap veririm" diyebilmiştir. Bir başkası "verdimse ben verdim" deme pişkinliğini gösterebilmiştir. Bakanlar, başbakanlar, mecliste partilerine mensup milletvekillerinin oyları ile hesap vermekten hep kaçarlar. Vekiller ise, milletin kendilerine bakanları, başbakanları denetleme sorumluluğu verdiğini unutarak bu kaçışlara kucak açarlar. "Başarıların bir çok babası vardır, başarısızlıklar ise yetimdir" diye boşuna dememişler. Herhangi bir başarısızlık, ya da bir yanlışlık durumunda çoğu üst düzey yetkili, sorumluluğu alttaki birilerine yükler. Ülkemizdeki yetkili bakanlar, valiler, belediye başkanları yetkinin devredileceği, ama sorumluluğun asla devredilemeyeceği ilkesini bilmemezlikten gelirler. Bundan dolayıdır ki, örneğin, kaçak imalathanedeki patlamadan dolayı canlar gider; ama bizim ülkenin bakanları, valileri, belediye başkanları sanki başka bir ülkede tetkik gezisinde imiş gibi buraları gezebilirler. Bu canların sorumluluğunu vicdanlarında hissetmezler. Bundan dolayıdır ki, vicdani sorumluluğu altında ezilip istifa eden bir başbakana, bakana, bir belediye başkanına veya bir valiye bu ülkede pek rastlanmaz. Sorumluluk var, hesap verebilirlik var, yetki nerede? Yetki, sorumluluğa denk olmalıdır. Ama genelde alt kademelerdeki yöneticilere yetki vermede cimrilik yaşanmaktadır. Bu alt kademe bazen genel müdürün bir altından başlamaktadır. Hatta bazı aile şirketlerinde aileden olmayan genel müdürün bile tam yetkisi yoktur. Kişiye görev verilmekte, hesap sorulmakta, ama iş yetkiye gelince her şey tepedeki ağada toplanmaktadır. Neden alt kademelere yetki verilmez? Derebeylikler ortaçağda kalmıştır sanılır. Ama şatoları görülmese de, bizim ülkede bir çok kuruluş ve şirkette derebeylikler hâlâ sürmektedir. Derebeyi, hükümranlık alanlarının tek hakimidir, yetkilerini paylaşmaz. Herşeyin sahibi odur. Tepedeki yöneticiler, taşıdıkları yetkinin büyüklüğüne göre, hatta bazen kendilerini padişah olarak da görürler. "Şeyh uçmaz, müritler uçurur" gerçeği hep geçerlidir. Çevresindeki dalkavuklar ordusu tepedeki yöneticiye sanal ayna görevi görürler. Tepedeki yönetici kendine onların gözünde bakar. Onlar ulufelerini aldıkça, tepe yöneticisini daha da padişah yaparlar. Padişah da ganimetlerine ganimet katar. "Komşuda pişer, bize de düşer" mantığı ile ulufeler daha da artar. Bu nedenle padişah daha bir padişah olur. Sonuç Organizasyonların sağlıklı, verimli ve etkin işlemesinde yetki, sorumluluk ve hesap verebilmenin üçü bir arada olmalıdır. Tepedeki yöneticiler kamyon sürücüsünün içtenliği ile sorabilmelidir: "Neskafe bile üçü bir arada; bizde neden yetki, sorumluluk ve hesap verebilirlik bir arada değil?"

Tüm yazılarını göster