Bilmece bildirmece, kağıt üstünde işsizlik kaydırmaca!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre, geçen yıl 450 bin engelli, evde bakım hizmetinden yararlandı. Devlet, bu engellilere bakanlara, sosyal yardım olarak toplam 3 milyar 982 milyon lira ödeme yaptı. Bir başka ifadeyle her bir engelliye aylık olarak ortalama 737 lira ödenmiş oldu. Bu, çok yerinde bir uygulama. Hiç kimse, engelli yurttaşlar için neden harcama yapıldığını sorgulayamaz elbette. Engellilere bakanlara dönük ödeme konusunda bir dizi sıkıntı var üstelik. Ama bizim konumuz başka.

Engellilere bakanlara ödeme yapılması gerekli, hatta daha fazla ödeme yapılmasının yolları da aranmalı; ama, bu ödemeden yararlananlar işgücü piyasasına dahil edildi mi, iş değişiyor. 450 bin engelliye bakan 450 bin kişi, (sayı bire bir örtüşmeyebilir, ama biz 450 bin kabul ediyoruz) klasik anlamda istihdamda olmamalarına rağmen, istatistiklerde öyle yer alıyor. Ve bunun sonucunda da ortaya garip bir durum çıkıyor.     TÜİK'in 2014 yılı ortalamasını gösteren verilerine göre toplam işgücü 28.8 milyon kişi. Bu kişilerin 25.9 milyonu istihdam ediliyor, 2.9 milyon kişi ise işsiz. İşgücü istatistikleriyle ilgili olarak bu yılın ocak ayı verileri bulunmasına rağmen, engellilere yapılan ödeme verileri 2014 yılı toplamını gösterdiği için biz de istihdama ilişkin 2014 verilerini kullanmayı tercih ettik.

Engellilere baktıkları için devletten yardım alanlar, aslında sosyal yardım alıyorlar. Bu kişileri çalışan sınıfına koymak tuhaf oluyor. Aynı mantıktan gidersek, ev işi yapan tüm kadınları da çalışan gibi görmek yanlış olmaz. Burada tek fark, sosyal yardım olarak bu 450 bin kişiye devletin ödeme yapıyor olması. Ama bu ödeme, bu kişileri istihdama dahil etmemizi gerektirir mi, çok tartışılır doğrusu.

İşsizliğe yapay bir katkı 

Devletten sosyal yardım alan ve istatistiki anlamda istihdam edilenler arasında değerlendirilen bu 450 bin kişi, böylesi bir yardım söz konusu olmasa acaba çalışırlar mıydı, yani işgücü piyasasına girerler miydi ya da girdiklerinde iş bulabilirler miydi? Bu sorulara verilecek yanıtlar, bizi işsizlikle ilgili çok değişik oranlara götürüyor.
Kabul edelim ki evde engelli yakınlarına bakanların çoğu zaten işgücü piyasasına girmesi söz konusu olmayan kişiler. Bu kişilerin profilini tam olarak bilemesek de, bu yönde tahminde bulunmak pek de zor değil. Engelli yakınlarına bakanlar daha çok kadınlardır ve onların da işgücü piyasasına ne ölçüde girdiklerini zaten biliyoruz. 

Biz bu 450 bin kişiyle ilgili olarak üç varsayımda bulunduk. Birinci varsayımımızda diyoruz ki, bu 450 bin kişi sosyal yardımlar söz konusu olmasa ya da bu yardımlar kesilse, işgücü piyasasına girmezdi. Bu durumda işgücü 450 bin kişi, istihdam da yine aynı miktarda daha az olur, işsiz sayısı ise değişmezdi. Ne var ki işsizlik oranı, işsiz sayısı aynı kalmakla birlikte yüzde 9.9'dan yüzde 10.1'e çıkardı. Bu varsayıma göre işgücüne katılmayanların sayısı 450 bin artardı.

Varsayalım ki, bu 450 bin kişi sosyal yardım olmadığı için işgücü piyasasına girdi. Şu durumda işgücü yine aynı, yani 28.8 milyon kişi olur. Bu 450 bin kişinin hiçbiri iş bulamasaydı, işsiz sayısı 2.9 milyondan 3.3 milyona çıkardı, işsizlik oranı da yüzde 11.5'e fırlardı.
İşgücü piyasasına girdiğini varsaydığımız 450 bin kişinin yarısı iş bulabilse ve diğer yarısı işsiz kalsaydı, bu sefer de işsizlik oranı yüzde 10.7 olarak gerçekleşirdi. 

Çok tartışmalı bir uygulama

Devletin, sosyal yardım yaptığı yarım milyona yakın kişiyi istihdam edilenler arasında göstermesi ve normalde hemen hemen hiçbiri çalışmayacak olan bu kişiler sayesinde işgücünün ve istihdamın yüksek görünmesi, bağlı olarak da işsizlik oranın görece düşük çıkması gerçekten tartışmaya açık bir uygulama. TÜİK, bu hesaplamayı 2014'te başlatmadı. Uygulama birkaç yıldır bu şekilde sürüyor, bu gerçeğin de altını çizelim.  

Sosyal yardım alanların istihdama dahil edilmesini yanlış bir uygulama olarak görmeyenler de var. Bir kesim de, tarımdaki ücretsiz aile işçilerini örnek gösteriyor ve bu işçilerin de istihdamda bulunduğunu hatırlatıyor. Ancak, iki durum arasında çok temel bir fark var; bizim gündeme getirdiğimiz uygulamada devlet bir sosyal ödeme gerçekleştiriyor. Sosyal yardım alan bu kişiler aslında klasik anlamda hiçbir yerde istihdam ediliyor değil. 

Devlet, sosyal bir yaklaşım sergilemeyip, bu kişiler için "Ne haliniz varsa görün" dese, bu 450 bin kişi istihdamda sayılacak mıydı, sayılmayacak mıydı? Bu 450 bin kişi çalışmak istese ve iş bulamasa işsizlik artacak mıydı, artmayacak mıydı? Yanıt verilmesi gereken sorular bunlardır... 

Tüm yazılarını göster